Yeni Çağ Avrupa’sında Meydana Gelen Gelişmeler 10. Sınıf Tarih

Rönesans

  • Yeniden doğuş anlamına gelen Fransızca bir kelimedir.
  • Avrupa da XV. ve XVI. yüzyılda ortaya çıkan edebiyat, sanat ve bilim alanındaki gelişmelere verilen genel bir addır.
  • Dünya medeniyetinin bir dönüm noktası sayılan Rönesans Avrupalıların inançlarında, düşünce ve yaratışlarında köklü değişikliklere yol açmış, Avrupa ülkelerinin her alanda hızla ilerlemesini ve kalkınmasını sağlamıştır.

Rönesans’ın Nedenleri

Genel Nedenleri

  • Avrupa’nın Endülüs Emevi Devleti ve Sicilya aracılığıyla İslam medeniyetini tanıması
  • Coğrafi Keşiflerle zenginleşen burjuva sınıfının, kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkarları himaye eden varlıklı kişiler haline gelmesi
  • Eski Yunan ve Roma bilim, felsefe, edebiyat ve sanat eserlerinin incelenmesi
  • Orta Çağ düşünce ve inançlarının terk edilmeye başlanması
  • Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya taşınan matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin daha kolay yayılması
  • Coğrafi Keşiflerle birlikte kiliseye duyulan güvenin sarsılmasına bağlı olarak düşünceye verilen önemin artması

İtalya’da Ortaya Çıkma Nedenleri

  • İtalya’da Antik Çağ’a ait eserlerin bulunarak incelenmesi
  • Şehir devletleri şeklindeki siyasi yapının, özgür düşünceye imkan tanıması
  • Ticaret yolları üzerinde bulunan İtalya’nın kültürel etkileşime açık olması
  • İstanbul’un fethi ile buradaki bilim adamlarının İtalya’ya gitmesi
  • Haçlı Seferleri’nden sonra aklı ön plana alan Hümanizm düşüncesinin İtalya’da doğması

Rönesans’ın Sonuçları

  • Skolastik yani dogmatik düşünce egemen düşünce olmaktan çıkmış ve böylece özgür düşünce ve yeni bir sanat anlayışı doğmuştur.
  • Deney ve gözlem metodunun kullanılmaya başlamasıyla bilim ve teknoloji gelişmiştir.
  • Kilise ve din adamlarına duyulan güven azalmış böylece Reform hareketlerine de zemin hazırlanmıştır.

Rönesans Dönemindeki Yenilikler Nelerdir?

  • Rönesans hareketi ilim ve teknikteki ilerlemenin yanı sıra insan ve tabiat sevgisini de beraberinde getirdi.
  • Rönesans’ın öncüleri, sanat faaliyetlerinin yanı sıra edebiyat, tarih ve arkeolojiye de önem verdiler.
  • Resim ve tasvir anlayışı gelişti. Mimaride gotik tarzı terk edilerek barok ve rokoko üslubu geliştirildi. Bu barok ve rokoko mimari yapıları çok kaba ve ihtişamlıydı bu yüzden Rönesans mimarlığının başlıca özellikleri ölçü, sadelik ve tabilik olmuştur. Yani kaba ve ihtişamlıktan daha çok sadelik ve ölçülüğe, doğallığa yönelik sanat eserleri ortaya çıkarmışlardır.
  • Rönesans daha ziyade Fransa’da sanat; Almanya’da dini tablo ve resimler; İngiltere’de edebiyat; İspanya’da resim ve edebiyat alanında gelişti.

Hümanizm (İnsancılık)

  • İnsancılık’ (hümanizm) insan aklını, etik ve adalet kavramlarını temele alan, batıl inanışları ve doğaüstü olan her şeyi reddeden bir dünya görüşüdür.
  • Bu yaklaşım hümanizmin dünyevi (seküler) yorumudur.
  • Her türlü çalışmada, felsefede ve pratikte insansal değerlere ve ilgilere odaklanan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım anti-hümanist (insancı olmayan) her türlü kavram, düşünce ve uygulamayı dışlama yoluna gider.
  • Bir başka deyişle hümanizm, tüm insanların değerli ve onurlu olduğunu öngören ahlak felsefelerinin genel bir kategorisini anlatan bir terimdir.

Hümanist Sanatçıların Ortak Özellikleri

  • Sanatı doğanın bir taklidi (mimesis) olarak kabul etmişlerdir.
  • Hümanistlere göre sanatın ve edebiyatın asıl konusu insandır.
  • İnsan, özünde mükemmel bir varlık olabilme potansiyelini taşır.
  • Edebiyatın amacı insanı bu mükemmelliğe doğru götürmektir.

Hümanizmin Önemli Temsilcileri

Dante (1265 – 1321): İtalyan edebiyatının kurucusudur. En önemli eseri yapma destan niteliğindeki “İlahi Komedya”dır.
Petrarca (1304 – 1374): İtalyan şairi. Soneleriyle tanınır.
Boccacio (1313 – 1375): İtalyan yazarı ve hikâye türünün ilk örneğini vermiştir. “Decameron” adlı eseriyle ünlüdür.
Montaigne (1533 – 1592): Fransız yazarı ve düşünürü. Deneme türünün babası kabul edilir.
Cervantes (1547 – 1616): Türünün ilk örneği sayılan Don Kişot romanıyla dünyaca tanınmış İspanyol yazarıdır.
Shakspeare (1564 – 1616): İngiliz ve dünya tiyatro edebiyatının büyük sanatçısıdır. Romeo ve Juliet, Hamlet, Othello, Kral Lear, Machbeth gibi tragedyaları ve Yanlışlıklar Komedisi, Hırçın Kız gibi komedyalarıyla tanınır.

Reform

  • Kelime anlamı yönünden “yeniden düzenlemek” anlamına gelen Reform, XVI. yüzyılda Katolik mezhebinde meydana gelen değişim ve düzenlemeleri ifade eder.

Bilgi:

Reform Neden İlk Olarak Almanya’ da Başlamıştır?

Alman halkı fakirlik içerisinde olmasına rağmen kilisenin aşırı bağış toplaması ile baskı altındaydı.

  • Rönesans’ın Almanya’da matbaa ile gelişmesi ve Luther’in Almancaya tercüme ettiği İncil’in Alman halkının uyanmasında etkili olması
  • Katolik Habsburglar’ın, kiliseden güç alarak Alman prenslerine egemenliklerini kabul ettirme düşüncesine tepki gösterilmesi.
  • Almanya prenslerinin Cermen İmparatoru Şarlken’in baskısından kurtulmak için dini kullanmak istemeleri.

Reform’un Nedenleri

  • Kilisenin bozulması ve ıslahat fikrinin yayılması
  • Dini metinlerin ulusal dillere çevrilmesi
  • Kilise’nin dini ilkelere uymadığının anlaşılması
  • Matbaa sayesinde kültürel iletişimin gelişmesi
  • Rönesans’ın skolastik düşünceyi sarsması
  • Kilise’nin geniş toprakları elinde tutması
  • Kilisenin, endüljans ve aforoz gibi yetkilerini kullanarak halkı ekonomik yönden sömürmesi

Reform’un Gelişmesi

Almanya’da Reform Hareketleri

Reform hareketlerinin önderi, bir ilahiyat (Teoloji) Profesörü olan, “Martin Luther” dir. Luther, 1517 ‘de Wittenberg Kilisesi’nin kapısına astığı 95 maddelik bir bildiri ile Endüljans satışlarına itiraz etmiştir.

Bunun üzerine Papa X. Leon , Luther’i Aforoz etmiş, Luther’de Wittenberg’de halkın gözü önünde Aforoznameyi yakarak, Papa ile bağlarını koparmıştır. Papa’nın, Alman İmparatoru Şarlken’ den Luther’i cezalandırma isteği ile toplanan Diyet Meclisi, Luter’i ölüme mahkum etmiş ve yakılmasına karar vermiştir. Ancak dostları Luther’i kaçırarak saklamıştır.

Luther bir yıllık süre içinde İncil’i Almanca’ya çevirmiştir. Luther’in düşüncelerinde “Kilise’yi düzeltmek için, onun elindeki bütün servetini almak lazımdır. Kilise ancak o zaman kendisine düşen görevleri yapar” vardı. Bu düşünceyi kendi çıkarları için uygun bulan, köylü, şövalye ve prensler, kilisenin Almanya’daki topraklarına saldırdılar. Şarlken, Diyet Meclisi’yle önce başka yerlere yayılmaması koşuluyla, Luterciliği kabul etmiştir (1529). Ancak Lutherciler bu karara uymayıp onunla mücadeleye yönelmiştir.

Bu gelişmeler sonucu Katolik Cermen İmparatorluğu ile Protestanlığı destekleyen bazı prensler arasında mezhep savaşı görünümünde siyasi güç savaşları başlamıştır.

Ogsburg Antlaşması (1555)

(Alman İmparatoru – Protestan Prensler)

  • Protestan mezhebi ve kilisesi resmen tanındı.
  • Alman prensleri, istedikleri mezhebi seçmekte ve seçtikleri mezhebi kendi uyruklarına da kabul ettirmekte serbest oldular.
  • Prensler kendi ülkeleri içindeki din işlerinin mutlak amiri oldular.
  • Prenslerin mezheplerini kabul etmek istemeyen Almanlar, başka yerlere göç edebilecekti.

BİLGİ: Ogsburg AntIaşması’yla (1555), Lutercilik (Protestanlık) resmen kabul etmiştir.

Fransa’da Reform Hareketleri

  • Kalven adlı bir Fransız, Luther’e benzeyen görüşlerini, Fransa ve İsviçre’de yaymaya başladı. (Fransa’ da Protestanlık resmen yasaklanmış olduğu için etkili olamamış, İsviçre’ye geçmek zorunda kalmıştır).
  • Kral IV. Henri zamanında Nant Fermanı ile (1598), Kalvenist ve Protestanlara mezhep özgürlüğü tanınmıştır.

İngiltere’de Reform Hareketleri

Kral VIII. Henri, eşinden boşanıp sevdiği kızla evlilik yapmasına izin vermeyen Papa’dan ayrılmış, Kalvenizm ve Katolikliğin birleşmesinden oluşan “Anglikanizm” mezhebi ve kilisesini kurmuştur.

STRATEJİ: Osmanlı Hristiyanları, tam bir din ve mezhep serbestliğine sahip olmaları ve Osmanlı Devleti’nin din adamlarının halk üzerinde baskı kurmasını engellemesi nedenleriyle Reform hareketlerinden etkilenmemişlerdir.

Reform’un Sonuçları

  • Avrupa’ da mezhep birliği bozuldu. Katolik ve Ortodoks mezheplerinin yanında, Protestanlık, Kalvenizm, Anglikanizm gibi yeni mezhepler ortaya çıktı.
  • Papa’lar eski güçlerini ve itibarlarını kaybettiler. Papa’ ya bağlılık azaldı.
  • Okullar Kilise’den alınarak halka verildi. Böylece laik eğitim sistemi kuruldu.
  • Katolik Kilisesi’nden ayrılan ülkelerde, kilisenin malları ve topraklarına el konuldu.
  • Katolik Kilisesi, kendisini düzeltmek zorunda kaldı.
  • Katolik olarak kalan ülkelerde, başka mezheplere karşı mücadele edebilmek amacıyla ” Engizisyon Mahkemeleri” kurulmuş, binlerce insanı ölüme göndermiştir.
  • Avrupa’nın mezhep birliğinin bozulması, birliği sağlamaya çalışan Şarlken’in amacına ulaşamamasına neden olmuştur.

Rasyonalizm (Akılcılık) Nedir?

  • Rönesans ve Reform hareketleri sonrasında XVIII. yüzyıldan itibaren gelişen rasyonalizm (akılcılık, usçuluk) kavramının günlük dildeki anlamı ile felsefedeki anlamı farklıdır.
  • Günlük dilde rasyonalizm; akıl ve mantık süzgecinden geçmemiş görüşleri kabul etmemek, ön yargılardan ve duygusal saplantılardan arınmış olmak anlamına gelir.
  • Felsefede ise rasyonalizm, doğru bilginin kaynağının akıl olduğunu savunan görüştür. Rasyonalizm; bilginin doğuştan gelen akıl ve onun bir görevi olan düşünme gücü ile meydana geldiğini benimser ve doğru bilginin kaynağını da duyularda değil, akılda gören öğretidir.

Sekülerleşmek (Dünyevileşmek)

Toplumda ahiretten ve diğer dini, ruhani meselelerden daha çok dünya hayatına odaklanılması yönündeki harekettir. Sekülerizm, din merkezli veya dini öğeleri sosyal, hukuki ve siyasi anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları sosyal, hukuki ve siyasî kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar.

Çok geniş bir terim olan sekülarizm, içinde birçok farklı akım, tür ve teori barındırır. Laiklik ve sekülarizm kavramları Türkçede sıklıkla eş anlamlı kullanılır. Laiklik, dinî kişi ve kurumların devletin işleyişine ve devlet kurumlarına müdahale etmemesi; devletin de din işlerine karışmaması anlamına gelir. Fransız sekülerizmi olarak da anılan laiklik kavramı, daha kapsamlı olan sekülerizm hareketinin bir parçasıdır.

Siyasi Anlamda sekülerizm

Siyasi anlamda kullanılan sekülerizm, teokrasi yönetiminin tamamen zıttı olarak devlet yönetiminin din odağından uzak bir şekilde yapılması gerektiğini savunur. Toplumu ilgilendiren kamusal konulara dinin karıştırılmaması gerektiğini söyleyen seküler düşünce, din ile bütünleşen kamusal uygulamaların tamamını reddeder.

Newtoncu Fizik

Isaac Newton’un ünlü eseri Principia’nın (İlkeler) yayımlandığı 1687 yılı, fizik tarihinde çok önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. İnsanlık ilk defa bu eserle detaylı bir kozmoloji (evrenbilim) görüşüne kavuştu. Newton kozmolojik görüşünü Kopernik’in, Kepler’in, Descartes’ın, Galilednun çalışmalarından faydalanarak oluşturdu. Bunu yaparken, kendilerinden faydalandığı bu kişilerin fizik bilimindeki görüşlerinde önemli düzeltmeler de yaptı. Kopernik, Kepler, Galileo süreciyle Aristoteles’in fiziğinin otoritesi sarsılmış olsa da, Newton’un çalışmalarıyla tamamen yıkıldığı söylenebilir.

Newton gözlemi, deneyi ve matematiği birleştiren bilimsel yöntemin en başarılı temsilcilerinden biridir. Gezegenlerin yörüngelerinde nasıl kaldığı, Dünya’nın altındakilerinin neden düşmediği gibi sorular ancak Newton’un evrensel çekim yasası’nı ortaya koymasıyla cevabını bulabilmiştir. Newton, doğadaki düzenin, maddenin kendisinden kaynaklanmadığını; bazen doğrudan müdahaleyle, çoğunlukla ise doğa yasaları aracılığıyla bunu sağlayan ve evreni yaratan Tanrı’nın eseri olduğunu savundu. Newton’a göre Tanrı’nın mekanik sistemin işleyişine müdahalelerde bulunması mümkündü.

Wetfalya Antlaşması ile Uluslararası İlişkilerde Sekülerleşme

  • Uluslararası ilişkiler disiplini; beslendiği Aydınlanma düşüncesi ve modern ulus devlet modeli üzerine kurgulanmış olması nedeniyle din, kültür ve medeniyet gibi faktörlerin devletler arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini dikkate almakta çekimser kalmıştır.

Antlaşma Papalık makamının devletin hakimiyet sahasına artık daha fazla karışamayacağına, devlet çıkarlarının savaşlarda birincil husus olduğuna işaret ediyordu.

  • Vestfalya ile ‘din özgürlüğü mefhumu`Avrupa’da kesinlik kazanmıştır. Diğer bir önemli husus ise devletlerin kendi topraklarında ‘mutlak egemen’ bir konuma yükselmeleri olmuştur.

Bilgi: Vestfalya Anlaşması sıradan bir anlaşma metninin çok daha ötesindeydi. Bu metin artık devletlerin daha seküler bir anlayış ile politikalar belirlemeyi amaçladığını göstermektedir.

SONUÇWestfalya İle Egemenlik Kavramının Tarihsel Dönüşümü

“Bundan sonra Avrupa, kendi yasalarına göre hareket eden, kendi siyasal ve ekonomik çıkarlarını izleyen, serbestlik içinde ittifaklar kuran ve bozan, savaş ile barış arasında güç dengesi kurallarına göre durum değiştiren, elçi gönderip kabul eden bağımsız ve özgür devletlerden oluşacaktır.”

Devletlerin üzerinde, onların ilişkilerini düzenleyen herhangi bir üstün otorite yoktur. Çıkar çatışmaları güç kullanarak çözümlenmektedir. Devletler arası ilişkiler herkesin herkese karşı savaşı görünümündedir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Yeni Çağ Avrupa'sında Meydana Gelen Gelişmeler konu anlatımı özet 10. Sınıf