Osmanlı’da XVII. Yüzyılda Görülen Olumsuzluklar
I. Akdeniz havzasında olduğu gibi XVI — XVII. yüzyıllarda Osmanlı ülkesinde de nüfusun hemen hemen iki kat artması etkili olmuştur.
II. Taşra yönetimiyle ilgili olan dirliklerin büyük bir kısmını, kapıkulIarın ele geçirerek zamanla merkezden bağımsız olarak çiftlikler ve malikane kurma çabaları da etkilidir.
III. Köyünden kopan insanlar “garip yiğitler” adıyla seferlere götürülürlerdi. Zamanla yoksul ve içsiz sayısı artınca bunlar Beylerbeyi ve Sancakbeyi hizmetinde yevmiyeli askerlik yapmışlardır.
Beylerbeyi ve Sancakbeyi emrindeki bu kapı halkı olan bu askerlere “sekban” denirdi. Sefer zamanı ücret alan bu sekbanlar, beyleri başka bir yere nakledilince boşta kalır ve levent adını alırlardı.
Bilgi: Kapıkuluların zirai üretim yerine hayvancılığa yönelerek köylüden daha çok vergi alma yoluna gitmeleri; tımarlı sipahilerin büyük bir kısmının dirliklerini kaybetmesi
Köylerde yaşamın güçleşmesinin ve köylünün düzeninin de bozulmasının etkisiyle köylerden kentlere göçler yaşanması durumları görülmüştür.
Bu işsiz insanlar zamanla eşkıyalık işlerine bulaşmışlardır. Bu işsiz kalan ve eşkıyalık işlerine yönelenlere tımarlarını kapıkullara kaptıran sipahiler, göçebe Türkmenler, köylerden gelip medreselerde eğitim alıp mezun olan ve fakat iş bulamayan suhteler de katılmıştır.
IV. XVI. yüzyıl sonlarından itibaren askeri, maliye idari düzenin temelini oluşturan tımar sisteminin bozulması ekonomi dengelerini bozduğu gibi idari, sosyal ve askeri düzeni de olumsuz etkilemiştir.
Tımar sisteminin bozulmasında;
- nüfuzlu kişilerin kanunlara aykırı olarak tımar ve zeametleri kendi çevrelerine vermeleri,
- aşırı nüfus artışı ve tımarların dağıtımındaki usulsüzlükler,
- tımarların zamanla vakıf veya özel mülkiyete geçmesi
durumları etkili olmuştur.
XVI. yüzyıl sonlarından itibaren devletin, gelirleri merkezde toplamak amacıyla tımarları yüksek bedeller karşılığında iltizama vermesi tımar
sisteminin çöküşünü hızlandırmıştır.
Feodalite ve Timar
Osmanlı Devleti’nde timar sistemi uygulanırken Avrupa krallıklarında derebeylik sistemi bulunmaktaydı. Timar ile derebeylik arasında büyük farklılıklar vardı. Feodaller toprağın gelirini almakla birlikte idari, hukuki ve mali bağımsızlığa sahipti ve kralın bunları azletmeye yetkisi yoktu. Ayrıca bulundukları yerde halkı kendi malı olarak görürlerdir.
Timar sisteminde ise timar sahibi kendisine tahsis edilen topraklarda kiracı durumunda olup elindeki arazinin değil, belli görevleri yerine getirmek karşılığında buralardan elde edilen ürünün devlet adına topladığı verginin sahibiydi. Timar sahibi, kanunlara ve devlet düzenine uymazsa arazisi alınır, yetkileri de devletin koyduğu kanunlar çerçevesinde sınırlandırılırdı.
- İltizam sistemiyle vergi kaynağının kontrol süresinin belirsiz olması, mukataaların mültezim tarafından sömürülmesine yol açmıştır.
- Malikane sistemi zamanla yerel güç odakları olarak bilinen ayanlığın güçlenmesinde ve daha sonra büyük toprak sahiplerinin ortaya çıkışında etkili olmuştur.
V. 1519’da Tokat yöresinde Şeyh Celal’in (Bozoklu Celal) başlattığı ve XVII. yüzyılın II. yarısına kadar süren halk isyanlarına Celali isyanları denmiştir.
Celali isyanları,
- güven ve huzur ortamının bozulmasına,
- binlerce insanın ölmesine,
- üretim faaliyetlerinin azalmasına,
- köylünün toprakları işleyebilmesine bağlı olarak alınan vergilerin azalmasına ve ekonomik güç kaybına,
- Avusturya ve İran’ın bu isyanları fırsat bilerek Batı’dan ve Doğu’dan Osmanlı’ya saldırmalarına
ortam hazırlamıştır.
Celali isyanlarının çıkışında verilen gerekçeler etkili olmuştur. Bu isyanlarla tımarlı sipahiler etkinliğini yitirmiş, celallilere karşı silahlandırılan ve “il-erleri” denilen köylü daha sonra ayanın paralı askerleri haline dönüşmüştür.
Bu süreçte eşkıyanın elinin uzanmadığı uzak diyarlara “Büyük Gaçgun” olarak tabir edilen köylünün şehirlere göçü hızlanmıştır.
Köylünün toprağı terk etmesiyle tarım üretiminde azalmalar olmuş, köy şehir dengesi bozulmuştur. Osmanlı Devleti bu süreçte reayayı korumak amacıyla “Adaletnameler” yayınlasa da istenilen huzur sağlanamamış, ayaklanan Celâlilere bazılarına üst düzey görevler dahi tevdi (görevlendirme) edilmiştir.
Celali isyanlarının bastırılması sürecinde Kuyucu Murat Paşa “baskı, şiddet ve korkutma” yoluyla isyanları batırmıştır.