XVII. ve XVIII. Yüzyıl Müslüman Türk Bilginleri Tarih 11.Sınıf
XVII. ve XVIII. Yüzyıl Müslüman Türk Bilginleri
Kadızade-i Rumi: Osmanlı tarihinin önemli astronomi ve matematik bilginidir. İlk Osmanlı şeyhülislamı Molla Fenari’den dersler aldı. Timur Devleti hakanı Uluğ Bey’in bilimsel çalışmaları desteklediğini öğrendikten sonra Türkistan’a gitti. Semerkant’ta Uluğ Bey rasathanesinin başına getirildi. Osmanlı Devleti’ne büyük emeği geçen Ali Kuşçu gibi bir alime hocalık yaptı. En önemli eseri Kitab-ı Muhtasar’ul Fi ‘l Hisab’tır.
Takiyyüddin Mehmet: III. Murat Dönemi’nde yaşamış önemli bir astronomi bilginidir. Sarayda müneccimbaşılık görevini yürütmüştür. Arapçada Necm kelimesi yıldız anlamındadır. Müneccim yıldız bilimi ile uğraşan kimselerdir. Müneccimbaşı bu işi yapanların bağlı olduğu en üst düzey kişidir. İstanbul Tophane’de ilk Osmanlı rasathanesini yaptırmıştır. Fakat yine aynı dönem içerisinde bu rasathane yıktırılmıştır. Bu yıkımın arkasında belli hurafelerin etkisinde kalan ilmiye teşkilatı mensupları ile aşırılıkları ile bilinen Kadızadeliler denilen bir grup da yer almıştır. O dönemde meydana gelen doğal afetlerin Allah’ın işlerine karışılmasından kaynaklandığı tarzında ifadeler doğrultusunda yıkım gerçekleşmiştir.
Ali Kuşçu: Babası Uluğ Bey’in doğancıbaşıydı Kuşçu Iakabı buradan gelmektedir. Kadızade-i Rumi’nin desteğiyle Uluğ Bey ile tanışıp ondan dersler aldı. İran’a, Çin’e araştırmalar yapmak üzere yolculuklar yaptı. Uluğ Bey’in öldürülmesinden sonra desteksiz kaldı. Hac için Mekke’ye giderken yolda Akkoyunlu Devleti tarafından Tebriz’de misafir edildi. Akkoyunlu hükümdarı tarafından Fatih Sultan Mehmet’e elçi olarak gönderildi. Fatih gelen elçinin saygısı, bilgisi ve hitabetinden etkilendi. İstanbul’da kalması için ısrarcı oldu. Fakat Kuşçu elçi olarak geldiğini izin almadan gelemeyeceğini belirtti. Bunun üzerine Fatih İran’a dönmesini şayet İstanbul’a gelmeye karar verirse dönüş yolunda attığı her adım için bir altın lira vereceğinin sözünü verdi. Kuşçu İran’a döndükten sonra izini alıp İstanbul’a geldi. Fatih’e hocalık yaptı. Ayasofya medresesinde başmüderris oldu.
İstanbul’un matematik konumunu doğru bir şekilde hesapladı. En önemli eseri Risaletü’n Fethiye’dir. Bu eseri Otlukbeli Zaferi’ne binaen kaleme almıştır. Eserin İstanbul’un fethiyle ilgisi yoktur.
Katip Çelebi: Tarih, coğrafya ve bibliyografya alanlarında çalışmalar yapmıştır. Doğu ve Batı bilimlerini karşılaştırıp sentezini yapan ilk bilim insanıdır. Hacı halife şeklinde bir lakabı vardır. Önemli eserleri arasında Keşfü’z Zünun ve bir harita kitabı olan Cihannüma’dır.
Yanyalı Esad Efendi: Lâle Devri’nin en önemli bilim ve düşünce adamlarından biridir. Felsefe-mantık alanında çeviriler yapmasıyla tanınır. Döneminin ünlü simaları olan Sultan III. Ahmert’i ve Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’yı etkilemiştir. Döneminde kendisine “muallim-i sâlis” yani 3. öğretmen unvanını verildi. Arapça, Farsça, Grekçe ve Latince de bilen Esad Efendi Sadrazamın ve şeyhülislâm Yenişehirli Abdullah Efendi’nin isteği üzerine Aristo’nun bazı eserlerini Arapça’ya çevirdi. Öldükten sonra Edirnekapı’daki Emîr Buhârî dergâhı yakınındaki mezarlığa defnedildi. Yanyalı Esad Efendi’nin tabiattaki olağan üstü olaylara dikkat çekmesi ve bazı bölgelerdeki ilginç bitki türlerinden ve mitolojik varlıklardan örnekler vermesi, bunların mahiyetini araştırma ve sorgulama yerine bütün bunları Allah’ın azamet ve kudretine delâlet etmesi bakımından önemli sayması onun geleneksel anlayışı devam ettirdiğimi göstermektedir. İlk kez okul müfredatında detaylıca yer almaya başlayan Esad Efendi ile ilgili 2019 itibariyle çıkabileceğini ön görüyoruz.
Akşemseddin: Tasavvuf, siyaset, tarih, tıp ve eczacılık konularında önemli bir Türk İslam alimidir. Mikrobiyoloji yani mikropları araştıran bilim alanında öncüdür. Pasteur (pastör)’den yaklaşık 4 asır önce mikrobun varlığını keşfetmiştir. Dini eserlerinin yanında tıp alanında da önemli eserler kaleme almıştır. Bu konuda en önemli eseri Maddet’ül Hayat’tır. Evliya Çelebi: XVII. Yüzyılın önemli coğrafyacılarındandır. Gezip gördüğü yerleri Seyahatname isimli eserinde toplamıştır. Rivayet edilir ki; Eminönü Yeni Camii’nde bir öğle vakti uykuya dalmış ve rüyasında peygamberimizi görmüştür. O anın heyecanıyla Şefaat Ya Rasulallah diyeceğine dili sürçmüş ve seyahat Ya Rasulallah demiştir. Bu rüya onun seyyahlığının nereden kaynaklandığına dair anlatılmıştır.
Sabuncuoğlu Şerafeddin: Fatih Dönemi’nin ünlü tıp doktoru ve farmakoloğudur. Farmakolog ilaç bilimcilere verilen unvandır. Yaptığı deneyleri ile ünlenmiştir. Tiryak adı verilen çeşitli ilaçlar elde etmiştir. İlaçların etkisini kimi zaman kendi bedeninde kimi zaman hayvanlar üzerinde gerçekleştirmiştir. Örneğin yaptığı panzehirin gücünü test etmek için bir horoza yaptığı ilacı içirmiş ve zehirli bir yılana horozu sokturmuştur. Bilgilerimiz dahilinde deneyin sonucunu bilemiyoruz. Ama bunun yapıldığına dair minyatür yani çizilmiş resimler mevcut. Kendisi dönemin başkentinde yaşamamış Amasya’da ikamet etmiştir. Eserlerini Türkçe yazmış olması Ortadoğu ve İslam dünyasında tanınırlığını azaltmıştır. En önemli eseri El Cerrahiyetü’l Haniyye’dir. Bu eserinde ameliyat-cerrahiye aletlerini tanıtmış, cerrahiye minyatürleri çizmiştir. Mücerrebnarne isimli eseri ise pratik bir sağlık el kitabıdır.