a) Türeyiş Destanı
Destan, Uygurların erkek bir kurttan türeyişini anlatır.
Uygur hakanının iki kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak Tanrıya kızlarıyla evlenmesi için yakarması, Tanrı’nın bir kurt suretinde görünerek kızlarla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlilikten çoğalması anlatılır.
Destanın Özeti
“Uygur Hakanının, üç kızını insanoğluyla evlendirmeyi uygun bulmayarak, Tanrıya kızlarıyla evlenmesi için yakarması, Tanrının bir kurt suretinde görünerek kızlarla evlenmesi ve Uygur Türklerinin bu evlilikten çoğalması anlatılır: Eski Kun (Hun) hükümdarlarından birinin çok güzel iki kızı vardı. Hükümdar bunların ancak Tanrılarla evlenebileceklerine inandığı için kızlarını insanlardan uzak tutmayı düşündü. Ülkesinin kuzey taraflarında yüksek bir kule yaptırdı, kızları oraya kapattı ve Tanrının gelip bunlarla evlenmesi için yalvarıp yakardı. Bir kurt, kulenin çevresinde dolaşıp ulumaya başladı ve kulenin dibinde kendisine bir in yaptı. Küçük kız, bunun Tanrı olduğunu anladı, ablasıyla birlikte aşağıya indi. Kurtla kızların evlenmelerinden Uygurlar türedi. Bunların sesi kurt sesine benzerdi, şarkı söyledikleri zaman kurt gibi haykırırlardı.”
b) Göç Destanı
Türeyiş Destanı’nın uzantısı gibidir.
Türklerin kutsal bir taşı Çinlilere vermesi üzerine, Tann tarafından cezalandırılmaları; kuraklığın başlaması sebebiyle göç etmeleri anlatılır.
Destanın parçası hem Çin hem de İran kaynaklarında yer alır.
Destanın Özeti
“Uygurların yurdunda “Hulin” isimli bir dağ vardı. Bu dağdan Tuğla ve Selenge isimli iki ırmak akardı. Bir gece oradaki bir ağacın üzerine gökten ilahî bir ışık indi. İki ırmak arsında yaşayan halk bunu dikkatle izledi. Ağacın gövdesinde şişkinlik oluştu, ilahî ışık dokuz ay on gün şişkinlik üzerinde durdu. Ağacın gövdesi yarıldı ve içinden beş çocuk göründü Bu ülkenin halkı bu çocukları büyüttü. En küçükleri olan Buğu Han büyüyünce hükümdar oldu. Ülke zengin, halk mutlu oldu. Çok zaman geçti. Yuluğ Tigin isimli bir prens hükümdar oldu. Çinlilerle çok savaştı. Bu savaşlara son vermek için oğlu Galı Tigin’i bir Çin prensesi ile evlendirmeye karar verdi. Çinliler, prensese karşılık hükümdardan Tanrı Dağı’nın eteğindeki Kutlu Dağ adını taşıyan kayayı istediler. Galı Tigin kayayı verdi. Çinliler kayayı götürmek için etrafında ateş yaktılar, kaya kızınca üzerine sirke döktüler. Ufak parçalara ayrılan kayayı arabalara koyarak Çin’e taşıdılar. Memleketteki bütün kuşlar, hayvanlar kendi dilleriyle bu kayanın gidişine ağladılar. Bundan yedi gün sonra da Galı Tigin öldü. Kıtlık ve kuraklı oldu. Yurtlarını bırakarak göç etmek zorunda kaldılar.”