ULUS DEVLETLERİN KURULMASINA BAĞLI GÖÇLER
XIX. yüzyılın ilk çeyreğinde balkan coğrafyasında ulus devletlerin kurulması üzerine bölgedeki Müslüman ahali inanç ve kültürlerini daha rahat yaşayabilecekleri coğrafyaya yani Osmanlı Ülkesi’ne göç ettiler. Çünkü ulus devletler herkesi kendisine benzetmek istiyordu. Müslümanlar da dinlerini dillerini kaybetmemek için çareyi Anadolu’ya göçte buldular.
Şark Meselesi kapsamında Avrupalıların ilk hedefleri Balkanlardaki Osmanlı hâkimiyetini zayıflatmak ve bu bölgedeki Ortodoks cemaati milliyet prensibine göre bölmekti. 1804’te çıkan Sırp İsyanını Ruslar, 1821 ’de çıkan Rum isyanını ise tüm Avrupa destekledi. Oysa Viyana Kongresi’nde monarşinin korunması üzerine söz birliği yapmışlardı. Batılılar çifte standart uygulayarak Osmanlı’daki isyanlara destek verdiler. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan Edirne Antlaşması ile Rumlara bağımsızlık verildi. Rum milleti artık Yunanistan adlı ulus devletin kurucu unsuruydu. İşte bu devletin sınırlarında yaşayan Müslümanlar artık kendilerine yeni bir vatan aramak durumunda kaldılar.
1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nden sonra imzalanan Berlin Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız oldu. Bulgaristan 3 parçaya bölündü. Batılı devletler Hristiyan ahalinin ulus devletleşmesine destek olurken yine Balkanlar’da olan ama inanç olarak Müslüman olan Arnavut ve Boşnaklara aynı desteği vermediler. Berlin Antlaşması’ndan sonra Türkler Balkanlarda hakimiyetlerini Kosova, İşkodra, Selanik, Manastır, Yanya ve Edirne’de sürdürmeye devam ettiler.
Bu coğrafyalarda yaşayan Müslüman Türk unsurlar da çaresiz yeni bir vatan arayışına girdiler. XIX. Yüzyılın sonuna doğru asimile olmak istemeyen, ötekileştirilmek istemeyen, soykırıma uğramak istemeyen, başkalaşmak istemeyen Müslümanlar kitleler halinde Anadolu’ya göç ettiler.
XX. Yüzyılın başlarında Batılı devletler gündeme Makedonya’yı taşımaya başladılar. Burada örgütsel ve illegal çalışmaları desteklediler. Bölgedeki Müslümanları yıldırmak için tedhiş yani terör faaliyetlerini desteklediler. Amaç kaosu tırmandırıp sahayı Batılıların işgaline uygun hale getirmekti. Makedonya’nın önemli bir coğrafya olmasının bir başka nedeni de bölgenin Osmanlı padişahına karşı olanların merkezi olmasıdır. Yani İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli bir üssüdür. Batılı devletler her geçen gün Osmanlı Devleti’ne Makedonya konusunda baskılarını arttırıyordu. Osmanlı ordusundaki gayrimüslim askerler ordudan kaçarak Bulgar, Sırp ve Yunan kuvvetlerine sığındılar. Balkanlarda çetecilik faaliyetleri yürüterek Müslüman yerleşkelerine saldırdılar. Bunun üzerine Müslüman Türk toplumu çareyi yine göç etmekte buldu.
Göçler sadece Balkanlardan Anadolu’ya doğru gerçekleşmedi aynı zamanda Kafkaslardan da Anadolu’ya yoğun göçler yaşandı. 1774’te halkı neredeyse tamamen Müslüman olan Kırım bağımsız oldu. 1783’te Ruslar tarafından ilhak edildi. Kırım halkı asimilasyonla zorla Hristiyanlaştırılmak istendi. Ya sürgün ya Slavlaşma ya da göç tercihi arasında bırakıldılar.
Kuzey Afrika’da halkı Müslüman olan Osmanlı eyaletleri vardı. Bunlar Cezayir, Tunus, Libya ve Mısır’dı. Batılılar bu coğrafyaları da işgal ettiler. Fakat bu coğrafyalarda Araplara alternatif olarak her hangi bir ırka yönelik ulus devlet anlayışı öne çıkarılmadı. Bundan dolayıdır ki bu coğrafyalardan Anadolu’ya diğerlerinde olduğu gibi yoğun göç yaşanmadı.