Türk Ordu Sistemi
Toplumların varlığını sürdürebilmek için sağlam temellere dayalı bir sosyal yapıya, güçlü bir ekonomiye, birikimlerle zenginleşmiş bir kültürel hayata ve düzenli bir devlet teşkilatına ihtiyaçları olduğu gibi iç ve dış tehditlere karşı korunması için güçlü bir askeri disipline de ihtiyaçları bulunmaktadır.
Yarı göçebe hayat tarzları sebebiyle açık arazilerde ve sur inşa etme imkanından mahrum olarak yaşayan Türklerin en büyük özelliklerinden birisi de savaşçılık yeteneklerini geliştirmiş olmalarıdır. Barış zamanında günlük işleriyle meşgul olan halk, savaş zamanında topyekün seferberlik anlayışıyla hareket edebilmiştir. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren askeri eğitim veren Türklerde, kadınların da savaşçılık yetenekleriyle donandıkları görülebilmiştir.
Toplumun tümü için geçerli en önemli kural, kendini koruyabilecek kadar askerlik becerisine sahip olmak gerektiğidir. Bu sebeple yüzyıllar içerisinden savaşçılık, Türkler için bir sanat halini almıştı. Bu sebeple Türkler savaşta ölmeyi bir kahramanlık olarak görmüşler, kendi kahramanlıklarını yüceltmek için de mezarlarının başına öldürdükleri düşman adedince “balbal” adı verilen heykeller diktirmişlerdir.
Çin İmparatorluğu’nun Türklere karşı Çin Seddi‘ni inşa etmeleri Türklerin düzenli ordulara sahip olmadan önce de güçlü askeri yapılarının bulunduğunu göstermektedir. Mete Han’dan önce de Türklerin güçlü ordulara sahip oldukları bilinse de Türk tarihinde ilk düzenli ordu, “Onlu Sistem” adıyla Asya Hun İmparatorluğu’nda Mete Han tarafından MÖ 209‘da oluşturulmuştur.
10 kişilik birlik –> Onbaşı
100 kişilik birlik –> Yüzbaşı
1.000 kişilik birlik –> Binbaşı
10.000 kişilik birlik –> Tümenbaşı
Bununla birlikte araştırmacılar, Türk ordusunun diğer kavimlerin askeri yapılarından farklı olan üç yönünü tespit etmişlerdir. Buna göre Türk ordusu; “maaşlı değildi“, “geçici değil daimi bir orduydu”, “süvarilerden oluşmakta” idi. Onlu sistem sayesinde oluşturulan hiyerarşiyle Türk ordusu disiplinli, düzenli olmuştur. Söz konusu bu teşkilat, ufak değişikliklerle bütün Türk devletlerinde varlığını sürdürürken, günümüzde de birçok devlet tarafından uygulanmaktadır.
Bilgi: Türk toplumunda ordu-millet anlayışı görülmüştür. Askerlik ayrıcalıklı bir meslek sayılmamış eli silah tutan kadın-erkek herkes asker sayılmıştır. Türk devletlerinde orduyu hakan komuta etmiş, Hakanın sefere çıkmadığı zamanlarda ise yerine hükümdarın kardeşi olan “yabgu” veya hakanın çocukları olan “tiginler” yönetmiştir.
Türkler savaşlarda geleneksel olarak ok, yay, mızrak, süngü, kılıç, kargı ve kalkan kullanmışlardır. Çift kavisli yay ve Mete Han’ın icat ettiği ıslık çalan oklar (çavuş oku) 0 dönemin etkili silahlarındandır.
Bilgi: Çin kaynaklarından aktarıldığına göre çavuş okunun mucidi Mete Han, MÖ 209’da kendi ordusunu eğitmek amacıyla ıslıklı bir ok yapıp bu oku nereye atarsa, askerlerinin de kendisini takip etmesini iştemiştir. Düşmanı öldürmek yerine çıkardığı sesle diğer askerlere nereye atış yapılacağını göstermek ve düşmanın moralini bozmak amacıyla kullanılmıştır. Okun temreni (sivri ucu) üzerinde açılan deliklerden hızla geçen hava tiz bir ses çıkardığı için çavuş okuna ıslık çalan ok, ıslıklı ok veya vızıldayan ok da denmiştir. Komutanlara (çavuşlara) tahsis edilen bu ok sayesinde askerleri yönlendirmek mümkün olmuştur.
Sürekli bir orduya sahip Türk ordusunun temeli atlı askerlerden oluşurken az da olsa yaya birlikler de vardır. Yelme adı verilen birlikler düşman ordusunun durumunu öğrenen keşif birlikleridir. Türk ordusu merkez sağ ve sol olmak üzere üç sistemli olup, ‘merkez’ asıl orduydu. Sağ ve sol kollar merkez orduya bağlı olarak hareket etmiş ve başlarında ‘şad‘ unvanlı komutanlar bulunmuştur. Türk savaş tarzı hareket ve sürat üzerine kurulmuştu. Savaşta bunları sağlayan yegane unsur atın kullanılmasıydı. Türkler savaşta kendilerine avantaj sağlayacak yerleri düşmandan önce gelip tutmuşlardır. En önemli savaş usulleri ise sahte ricat (geri çekilme) ve pusuydu. Bu taktiğe göre savaşın başında düşman üzerine saldıran öncü kuvvetler yeniliyor gibi yaparak geri çekilmeye başlar ve düşmanı pusu atılan yere çekmeye çalışırlar, pusuya düşürülen düşmanı çember içine alınarak yok ederlerdi. Bu taktiğe Turan taktiği, hilal taktiği, kurt kapanı ve çember taktiği gibi isimler verilmiştir.
Bilgi: Tarihte birçok kez uygulanan bu taktik zor ancak kesin sonuç vermesiyle bilinmektedir. İlk Türk devletleri dışında bu taktiğin Malazgirt Savaşı’nda da uygulandığı ve savaşın kazanılmasında etkili olduğu tespit edilmiştir.