Günlük hayatımızda yiyeceklerimiz, kıyafetlerimiz, geleneklerimiz, bayramlarımız gibi kültürel özelliklerimiz bulunmaktadır. Sofralarımızın lezzet kaynaklarından olan ayran ve yoğurt eskiden sadece evde yapılırken günümüzde fabrikalarda da üretilmektedir. Bizi diğer toplumlardan ayıran bu özelliklerimizden birisi de misafirperverliğimizdir. Misafir bizim için çok önemlidir. Türk Milleti her zaman misafirini güzel şekilde ağırlamaya çalışır. Ona evinin en güzel odasını ayırır, en güzel yemekleri yapar, misafiri el üstünde tutar. Misafirlere kolonya sunmak da geleneklerimizden biridir.
Kolonyadan önce ülkemizde misafirlere gülsuyu sunulurdu. Ferahlatıcı özelliğiyle, gülsuyu ile yaptığı yarışı kazanan kolonya, günlük yaşamımızdaki yerini aldı.
Kültür öğelerimizden biri de fıkralardır. Fıkra denince akla ilk gelen mizah ustası Nasreddin Hoca’dır, Nasreddin Hoca fıkraları yüzyıllar boyunca dilden dile nesilden nesille anlatılagelmiştir. Güldürürken düşündürmüştür.
GÖLE MAYA ÇALMAK
- Günlerden bir gün Nasrettin Hoca eline yoğurt mayası bakracını alıp göle doğru yola koyulmuş.
- Gölün etrafında piknik yapan köylüler Hoca’ya dikkat kesilmişler.
- Hoca Nasrettin başlamış yoğurt mayasını göle kaşık, kaşık çalmaya:
- Köyüler şaşkınlıkla izlerken, içlerinden biri Hoca’nın yanına varmış.
- – Hayırdır Hocam? Ne yapıyorsun böyle? diye sormuş.
- – Göle yoğurt mayası çalıyorum, demiş.
- – İlahi, hocam, hiç göle maya çalmakla göl maya tutar mı?
- – Hoca Nasrettin O nüktedan cevaplarından birini daha vermiş;
- – Ya tutarsa…
- Nasrettin Hoca, bu davranışıyla yaşadığı toplumda olmadık işlerle uğraşan, boş hevesler peşinde koşan kişilere ders
vermek istemiştir.