Tüketim; üretilen veya hizmete sunulan şeylerin kullanılıp harcanması olarak tanımlanabilir. İnsanlar ihtiyaçlarını alışveriş yaparak karşılarlar. Bu, tüketimin doğasında olan bir durumdur. Her toplumun kendine has tüketim alışkanlığı olduğu gibi Osmanlı toplumunun da bir tüketim kültürü vardır. Ancak XIX. yüzyılda batılılaşma sürecinin etkisiyle beraber Osmanlı toplumunda tüketim alışkanlıkları da değişime uğramaya başlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu’nda tüketim kalıplarının değişimini etkileyen birçok faktörden söz etmek mümkündür. İlk olarak değinilecek husus geleneksel Osmanlı’nın tüketime yönelik bakış açısında yaşanan değişimdir. Klasik Osmanlı tüketim anlayışında ihtiyaç duyulan ürünlerin alınması ve hayatı idameye yetecek kadar eşyaya sahip olunması temel düsturlardan birisidir. Daha çok kanaat esastır. Bu bağlamda Osmanlı tüketiminde din ve ahlak önemli yer tutmuştur. Tüketimde israftan uzak durma temel noktalardan biridir. Ancak XIX. yüzyıla gelindiğinde Avrupa’nın sosyal, ekonomik, hukuki, kültürel manada cazip hale gelmesi ve buna bağlı olarak Osmanlı Devleti’nin Avrupa’ya ait pek çok kültür elemanına maruz kalması geleneksel tüketim algısında değişiklik yaratmıştır. Daha fazlasını isteyen, modayı takip eden ve bu doğrultuda yaşamını şekillendiren, az ile yetinmek yerine daha fazlasını talep eden insan tipi ortaya çıkmıştır. Tüketime yönelik bakış açısının değişmesi yeni tarzda tüketimin yaygınlaşması ile sonuçlanmıştır.
Coğrafi konum ve yeni iletişim kanallarının ortaya çıkmasının yanı sıra Osmanlı Devleti ve Avrupa arasındaki ticaret imkanlarının, Avrupalı tüccarlar lehine artması da tüketim alışkanlıklarının değişiminde önemli bir rol oynamıştır. Nitekim modernleşme kaygısının yanı sıra Avrupa’da üretilmiş malların Osmanlı piyasasını ele geçirmesi de tüketim alışkanlıklarının değişmesinde etkilidir. Balta Limanı Ticaret Antlaşması ile (1838) yabancı malların Osmanlı pazarına girişi kolaylaşmış, ithalatçı bir tüketim dönemi başlamıştır.
19. yüzyılda Osmanlı’da gazete hem bir tüketim unsuru hem de tüketime yön veren bir araçtır. Yenileşme hareketleri neticesinde Batı’da aktif olarak kullanılan gazete Osmanlı İmparatorluğu’nda kendine yer bulmuştur. Bununla beraber gazete Avrupa usulünde yaşamın yaygınlaşmasında, Batı’daki gelişmelerin takip edilmesinde, oradaki tüketim anlayışının yaygınlaşmasında bir vesile haline gelmiştir.
Gazete’nin yaygınlaşmasına bağlı olarak reklam faktörünün Osmanlı piyasasına girmesi Osmanlı tüketiminin değişmesinde önemli bir etkendir. Reklamlarla yansıtılan seçenek çokluğu tüketimi başkalaştırmıştır. Gazete, dergi ve broşür Osmanlı Devleti’nin ilk reklam araçlarındandır. Osmanlı reklam tarihi Tanzimat’la birlikte başlamıştır. İlk reklamlar Takvim-i Vekayi, Ceride-i Havadis gibi gazetelerde yer almıştır. Reklamlar zamanla daha estetik boyutlara gelmiştir. Tüketiciyi cezbeden, bilgilendirici reklamlar yapılmış, yeni ürünler halka tanıtılmıştır.
Yeni tüketim ürünlerinin yaygınlaşmasında azınlıkların rolü yadsınmamalıdır. Osmanlı ticaretine hakim olan azınlıklar Batı ile etkileşim halinde olup onun kültürünü yayma ve yaşatma konusunda isteklidirler. Avrupa ürünlerine Müslüman tüccara göre daha çabuk uyum sağlamışlardır. Aynı zamanda yabancı ürünlerin Osmanlı piyasasında artması bu grupların ekonomik refahının artışı ile neticelenmiştir.
III. Selim Dönemi’nden itibaren Avrupa’ya gönderilen sürekli elçiler ile II. Mahmut Dönemi’nde Avrupa’ya gönderilen öğrenciler de Osmanlı toplumunun tüketim alışkanlıklarının değişiminde etkili olmuşlardır.
Osmanlı tüketim kültüründeki köklü değişimlerde XIX. yüzyılda yaşanan Kırım Savaşı’nın tesiri büyük bir öneme sahiptir. Yabancı askerlerin Karadeniz’e gitmeden önce İstanbul’da konaklaması ve Batı kaidelerini sergilemesi bu değişimin sebeplerinden biridir.
Osmanlı toplumunda tüketim alanında en çok göze çarpan değişim kendisini kılık—kıyafette göstermiştir. Avrupa tarzı kılık-kıyafet, zenginliğin ve yüksek statünün göstergesi haline gelmiştir. Başkent İstanbul’da Ortaköy, Beyoğlu ve Galata’daki meşhur terzilerin dükkânları ve büyük mağazalar en çok alışveriş yapılan yerler olmuştur.
Kılık-kıyafetten sonra sırasıyla mobilya, dekorasyon, ev eşyası ve gıda tüketiminde önemli değişiklikler yaşanmıştır.
Metropol (anakent); ekonomik ve toplumsal gelişmişlik bakımından çevresindeki yerleşim yerlerine egemen olan, nüfusu çok kalabalık, iç içe geçmiş büyük kentlerden oluşan, çok büyük olan mega kenttir. Metropollerin belli başlı özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Aşırı bir nüfus yoğunluğuna sahip olmaları, ülkenin en önde gelen sanayi, ticaret, ulaşım ve kültür merkezi olmaları, önemli bir kısmının demir, kara ve hava yollarının denize ulaştığı noktalarda oluşmaları, diğer bir ifadeyle yolların buluştuğu liman kentlerini içlerinde barındırmaları, buralarda yaşayan nüfusun kozmopolit (farklı ulus ya da ırkların bir arada olduğu), canlı ve girişimci bir özellik göstermesi, metropollerin oluştuğu yerlerin tarihi itibariyle eski yerleşim yerleri olması, medeniyet ve kültür zenginliğine sahip olmaları, girişimci nüfusun daha çok hizmet sektörü alanında faaliyet göstermesi.
Metropollerin olumlu ve olumsuz yönlerinin de bulunduğunu belirtmek gerekir. İklim şartlarının insan yaşamına son derece uygun olması, tarımsal potansiyelin ve verimliliğin yüksek olması, her cinste ve eğitim seviyesinde işgücünün bulunması, insan yaşamı için gerekli olan tüm ihtiyaçların kolaylıkla karşılanabilmesi, eğitim ve sağlık imkanlarına ulaşmanın kolay olması, iş imkânlarının bol ve çeşitli olması metropollerin olumlu yönleri olarak gösterilebilir. Elektrik, telefon, su, kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinin yetersiz kalabilmesi, asayiş, güvenlik, trafik, otopark, kitle ulaşım sorunlarının çeşitlenmesi ve büyük boyut kazanması, imara aykırı yapılaşma ve gecekondulaşmanın olması, arazi dokusunun hızla bozulması, bahçe ve yeşil alanların betonlaşması, belediye idareleri ile mülki idareler arasında işbirliğinin sağlanamaması nedeniyle bazı hizmetlerin insanlara sunulamaması, talebin çok fazla olması nedeniyle alınan her hizmet karşılığında çok yüksek ücretler talep edilmesi, insanların yoğun kalabalıklar nedeniyle kimi zaman gündelik işerini yürütememeleri metropollerin olumsuz yönleri olarak gösterilebilir.
Osmanlı Devleti’nde İstanbul, İzmir ve Selanik şehirleri metropollere örnek olarak verilebilir. Moskova, Paris, Londra, Madrid ve Barselona da Avrupa’nın önde gelen metropolleridir.