Topraklar konu anlatımı video 10. sınıf coğrafya

Dünyada Topraklar 1 video 10. sınıf Coğrafya Cepte

Dünyada Topraklar 2 video 10. sınıf Coğrafya Cepte

Türkiye’de Topraklar video 10. sınıf Coğrafya Cepte

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

Topraklar konu anlatımı video 10. sınıf coğrafya

Toprak; yer kabuğunu oluşturan kayaçların ayrışmasıyla oluşan, içinde çeşitli inorganik ve organik maddeler, canlı organizmalar, hava ve su bulunan yüzeysel örtüdür. Bu örtü, inorganik ve organik maddelerin uzun bir zaman sürecinde karışması sonucu gevşek bir yapı hâlinde oluşur. Kayaçların ufalanmasıyla toprağın inorganik kısmı, bitki ve diğer canlıların ayrışmasıyla da organik kısmı oluşur. Toprak örtüsü, bitkilerin yetiştiği ve tutunduğu; içinde çeşitli canlıların yaşadığı ve farklı sanayi kolları için ham madde ihtiyacının karşılandığı önemli bir zenginliktir. Toprak oluşumu; yer kabuğunu oluşturan kayaçların fiziksel, kimyasal ve biyolojik olarak ayrışmasıyla başlar.

Fiziksel (mekanik) ayrışma, yer kabuğunu oluşturan kayaçların çeşitli nedenlerle daha küçük parçalara ayrılması ve ufalanmasıdır. Bu ayrışmanın temel nedeni, birbiri ardınca devam eden günlük sıcaklık farklarıdır. Isınma ve soğuma sonucunda taşları oluşturan mineraller gündüz genleşir, gece de büzüşür. Kayaçlarda yıllarca devam eden bu faaliyet neticesinde çatlaklar oluşur ve kayaçlar birbirinden ayrılarak ufalanır. Fiziksel ayrışma; nem oranının az olduğu çöller, yüksek kesimler ve karasal iklim bölgelerinde daha fazla görülür. Özellikle de sıcaklık farkının fazla olduğu çöllerde fiziksel parçalanma sonucu kumlar oluşur.

Fiziksel ayrışmanın bir diğer nedeni, kayaçların çatlak kısımlarını dolduran suların buralarda donarak genişlemesidir. Dağların yüksek kesimlerinde ve kutuplara yakın alanlarda gece sıcaklığı genellikle 0 ºC’nin altına düşmektedir. Gündüz kayaçların çatlaklarını dolduran sular, gece soğumaya bağlı olarak donar ve hacimce genişler. Hacminin genişlemesiyle buz kayaca basınç uygular ve onu zamanla parçalar. Bu olayın uzun yıllar boyunca tekrarlanmasıyla kayaçlar daha küçük parçalara ayrılır.

Kurak dönemlerde zemindeki suyun buharlaşması, suyun içerisinde bulunan tuzun kristalleşerek çatlaklarda birikmesine neden olur. Çatlaklarda biriken tuzlar, nemli dönemlerde suyu bünyesine alarak hacimce genişler ve kayalara uyguladığı basınçla çatlakların da genişlemesine yol açar. Bu faaliyetin defalarca tekrarlanmasının sonucunda kayaçlar ayrışmaya başlar. Ayrışmaya neden olan bir diğer etken de akarsu, rüzgâr, buzul gibi dış kuvvetlere ait faaliyetlerdir. Bu unsurlar kayaçların birbirine veya zemine çarparak parçalanmasına neden olur.

Kimyasal çözünme, toprak oluşumunda oldukça etkili olup kayaçları oluşturan minerallerin suyun etkisiyle çözünmesi şeklinde gerçekleşir. Kimyasal çözünmede su ile birlikte sıcaklık da önemli bir etkendir. Yeterli miktarda suyun bulunduğu alanlarda sıcaklık ne kadar fazla ise çözünme de o kadar hızlıdır. Dolayısıyla sıcaklık ve nemin fazla olduğu ekvatoral, savan, Akdeniz ve okyanusal iklim bölgelerinde kimyasal çözünme şiddetlidir. Bunun yanında yükseklere çıkıldıkça yağış artmakta fakat sıcaklık azalmaktadır. Sıcaklığın azalmasına bağlı olarak buralarda kimyasal çözünme zayıflamakta ve fiziksel ayrışma şiddetlenmektedir. Kimyasal çözünmede suyun ve sıcaklığın yanı sıra kayacın çeşidi de önemli bir etkendir. Direnç anlamında birbirinden farklı özelliklere sahip olan kayaçların bazıları, suyun etkisiyle daha kolay çözünür. Bu nedenle kimyasal tortul kayaçların yaygın olduğu karstik bölgelerde kimyasal çözünme yoğun olarak görülür.

Biyolojik ayrışma, canlıların çeşitli yollardan kayaçları parçalamasıyla meydana gelir. Örneğin bitki köklerinin gelişmesi ile kayaçlara ait yarık ve çatlaklar genişler. Bu olay, kayaçların parçalanarak toprak için gerekli olan materyale dönüşmesine yardımcı olur. Kayaçların biyolojik ayrışmasında bitki köklerinden çıkan asitlerin yanı sıra toprağın içinde yaşayan karınca, solucan, fare, köstebek gibi canlıların da etkisi vardır.

Türkiye'de topraklar; genellikle tarım, hayvancılık, ormancılık ve sanayide ham madde ihtiyacının karşılanması gibi faaliyetlerde kullanılmaktadır. Öğretmenleriniz ve sınıf arkadaşlarınızla birlikte yakın çevrenizde bulunan tarım alanlarına bir gezi düzenleyerek bu toprakların kullanım alanlarını gözlemleyiniz. Bu gözlemlerinizde tarım topraklarının amaç dışı kullanımına yönelik örnekler var mıdır? Bu tür kullanımın ülke ekonomisini nasıl etkileyebileceğini araştırınız. Yaptığınız gözlem ve araştırma sonuçlarına göre bir rapor hazırlayınız. Bölüm sonunda yer alan kontrol listesini doldurarak yaptığınız çalışmayı değerlendiriniz. Toprak örtüsünün akarsu ve rüzgâr gibi dış kuvvetlerin etkisiyle taşınmasına erozyon denir. Uzun yıllar boyunca oluşan toprağın daha kısa bir zamanda erozyonla taşınması ülke toprakları için çok büyük bir tehlikedir. Türkiye, erozyonun çok şiddetli olduğu ülkeler arasındadır. Türkiye’de erozyon; tarım alanlarının %59’unda, orman alanlarının %54’ünde, mera alanlarının da %64’ünde oldukça aktif olarak görülmektedir. Türkiye’de yeryüzü şekillerinin çok engebeli olması, yağışların özellikle iç kesimlere sağanaklar şeklinde düşmesi ve bitki örtüsünün tahrip edilmesi erozyon riskini artırmıştır. Türkiye’de en çok su erozyonu görülmekle birlikte İç Anadolu'da özellikle Karapınar (Konya) çevresinde görülen rüzgâr erozyonu topraklarımızı tehdit etmektedir. Erozyonun giderek önemli bir tehdit hâline gelmesinde tarlaların eğim yönünde sürülmesi, bitki örtüsünün tahrip edildiği eğimli yamaçların tarıma açılması, nadas uygulamaları ve meralarda görülen aşırı otlatma gibi insan kaynaklı nedenler yatmaktadır.

Binlerce yılda oluşabilen toprak örtüsü, şiddetli erozyon nedeniyle deniz, göl vb. çukur alanlara taşınarak kısa sürede yok olmaktadır. Böylece tarımsal üretim azalmakta ve artan nüfusun tarım ürünleri ihtiyacı ithalat yoluyla karşılanmaya çalışılmaktadır. Erozyona maruz kalan topraklar, akarsular vasıtasıyla baraj göllerine taşındığı için bu alanların kullanım ömürleri kısalmaktadır. Şiddetlenen erozyon, ülke topraklarının bir bölümünü çölleşme riskiyle karşı karşıya bırakmış vaziyettedir. İç kesimlerde yer alan Konya, Iğdır ve Şanlıurfa gibi illerin bazı kesimlerinde çölleşme belirtilerini görmek mümkündür. Erozyon, ayrıca kırsal kesimden kentlere olan göçü artırarak ekonomik ve toplumsal problemleri beraberinde getirmektedir.