Toplumsal Alanda Yapılan İnkılaplar
Ülkedeki değişimin daha hızlı ve sağlam bir biçimde gerçekleşebilmesi için gündelik yaşamla ilgili konularda da yenilikler yapılması bir gereklilik idi. Toplumsal yaşamı daha çağdaş ve laik hâle getirmek, ayrıcalıklara son vermek, günlük yaşamdaki ikilikleri ortadan kaldırmak ve resmi kayıtların daha düzenli tutulmasını sağlamak amacıyla toplumsal alanda inkılaplar yapılmıştır.
1. Tekke—Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925)
Osmanlı Devleti’nde bir dönem halkın eğitimine katkıda bulunan tekkeler, zamanla amacından uzaklaşmış, dinsel sömürüye neden olmuş ve siyasetle meşgul olan yerler haline gelmiştir. Atatürk laik bir toplumda bu tür kurumlara ihtiyaç olmadığını belirtmiş ve bu kurumların kapatılmasına karar verilmiştir. Ayrıca bu kurumlarda kullanılan “şeyhlik, dervişlik, müritlik” gibi unvanların kullanımı da yasaklanmıştır. Böylece,
- Toplumsal yaşamda laikleşme sağlanmıştır.
- Rejim karşıtlarının toplanabileceği merkezler kaldırılmıştır.
- Ayrıcalıklara son verilerek halkçılık ilkesi doğrultusunda hareket edilmiştir.
2. Kılık—Kıyafette Değişiklik Yapılması
Kılık kıyafette dinsel ve bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmak, Türk halkını dış görünüşü ile Batılılaştırmak, çağdaş bir toplum yaratmak amacıyla gerçekleştirilmiş olan bir inkılaptır.
25 Kasım 1925’te şapka giyilmesi ile ilgili bir kanun çıkartılmış, 13 Aralık 1934’te din adamlarının dinsel kıyafetlerini yalnız ibadet yerlerinde giymeleri kararlaştırılmıştır.
3. Takvimi Saat ve Ölçülerde Değişiklik Yapılması
- 1 Ocak 1926’dan itibaren Hicri ve Rumi Takvim yerine Miladi Takvim ve uluslararası saat sistemi kullanılmaya başlanmıştır.
- 20 Mayıs 1928’de uluslararası rakamlar kabul edilmiştir.
- 1 Nisan 1931’de tüm yurtta uzunluk ölçüsü olarak arşın ve endaze yerine metre, ağırlık ölçüsü olarak okka ve dirhem yerine kilogram kullanılmaya başlanmıştır.
- 1935’e kadar cuma günü olan hafta sonu tatili pazara alınmıştır.
Not: Bu değişikliklerde temel amaç Batılı devletlerle olan ekonomik ilişkileri kolaylaştırmak ve geliştirmektir.
4. Soyadı Kanunu’nun Kabulü (21 Haziran 1934)
Osmanlı Devleti’nde soyadı kullanılmaması, kişilerin çeşitli unvanlarla nitelendirilmesi resmi işlemlerde sıkıntılara yol açmaktaydı. Çıkarılan kanunla herkese soyadı alma zorunluluğu getirildi. 24 Kasım 1934’te TBMM tarafından Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı verildi. Ayrıca “Ağa, Hacı, Hafız, Molla Efendi, Paşa” gibi unvanlar kaldırıldı.
Not: Toplumsal ayrıcalık belirten unvanların yasaklanması ile halkçılık ilkesi güçlendirilmiştir.
5. Sağlık Alanındaki Gelişmeler
Hıfzıssıhha Müessesesi
1892 yılında kurulmuş olan aşı evi devletin yeniden yapılanma sürecinde kapatılarak yerine 27 Mayıs 1928’de, adını sağlık Bakanı Refik Saydam’dan alan “Refik Saydam Hıfzıssıhha Müessesesi“ açılmıştır.
Hıfzıssıhha Müessesesi sayesinde;
– Serum üretimi ülke ihtiyacını karşılamıştır.
– Çiçek aşısı üretimi, ülke ihtiyacını karşılamıştır.
– Kuduz serumu üretilmeye başlanmıştır.
Veremle Savaş
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye’nin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik şartlar sebebiyle verem, yaygın bir hastalıktı. Bu hastalığını tedavisi amacıyla,
- Behçet Uz’un girişimiyle İzmir Veremle Mücadele Cemiyeti kurulmuştur.
- İstanbul’da sanatoryum açılmıştır.
- İzmir’de veremle mücadele amacıyla ilk dispanser açılmıştır.
- İstanbul’da Veremle Mücadele Cemiyeti kurulmuştur.
- Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarılmıştır.
Türkiye Kızılay Cemiyeti
1923 yılında Türkiye Hilali Ahmer Cemiyeti adını alan kuruma “Türkiye Kızılay Cemiyeti” adını 1935 yılında Atatürk vermiştir. Türk Kızılay Cemiyeti’nin bazı görevleri şunlardır:
- Savaş, deprem, sel baskını, yangın, salgın hastalık gibi felaketlere uğrayanlara yardım eder.
- Felakete uğrayanların barınmaları için çadır, battaniye, yiyecek ve giyecek yardımında bulunur.
- Savaşta yaralanan askerlerin iyileşmesi için yardımda bulunur.
- Yaralananların iyileşmesi için geçici hastaneler kurar, aşevleri kurar.
Bir Devrin Analizi: NUTUK
Mustafa Kemal 15 Ekim 1927 tarihinde CHP Kurultayında 6 gün süren tarihi konuşmasında 1919 — 1927 yılları arasındaki gelişmeleri anlatmıştır. Sonradan “Nutuk, Bak Nutuk, Söylev” adlarıyla anılacak olan bu eser,
- Osmanlı Devletinin son günleri,
- Millî Mücadele Dönemi,
- Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu
hakkında en önemli kaynaktır. Nutuk’ta anlatılanlar belgelendirildiğinden birinci elden kaynak niteliği taşımaktadır.
Nutuk, bağımsızlık ve çağdaşlaşmak için yapılması gerekenleri de gösterir. Bu niteliği ile bağımsızlık mücadelesi veren milletlere ışık tutan evrensel bir kaynak niteliği taşır.
Cumhuriyet Gençliğe Emanet
Atatürk “En büyük eserim.” dediği Türkiye Cumhuriyeti’ni Türk gençliğine emanet etmiştir. Bu emanete sahip çıkmak, Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelebilecek iç ve dış tehditlere karşı her zaman uyanık olmak, cumhuriyet yönetimini her türlü tehlikeye karşı korumak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin temeli olan Atatürk ilke ve inkılaplarını yaşatmak hepimizin temel görevidir.