Tanzimat Döneminde Hikâye 10. Sınıf
Tanzimat’tan önce roman kavramına yabancı olan toplumumuzda hikâye kavramı, halk hikâyeleri ve mesnevilerle bir tutulmuş; bir bakıma halk hikâyeleri ve mesneviler Batıdaki roman ve hikâyenin yerini tutmuştur.
Tanzimat Dönemi’ndeki roman yazarları hikâye ile romanı pek farklı görmedikleri için her iki türde de eser vermişlerdir. Tanzimat Dönemi hikâyesinin iki temel kaynağı vardır: Birincisi Türk halk hikâye geleneği içerisinde halk hikâyelerinin özellikle payitaht (İstanbul) çevresinde taş basma şeklinde basılan Hançerli Hanım, Cevri Çelebi gibi ibret verici olayların anlatıldığı, tamamen hayal ürünü eserler; ikincisi Batı edebiyatından yapılan çevirilerdir.
Gelenekten Moderne: Tanzimat Dönemi’nde hikâye geleneksel anlatma özelliğinden Batılı anlamdaki anlatma anlayışına doğru kayar. Tanzimat Dönemi’ndeki hikâyelerde hem Batı hem de Doğu ve Türk—İslam anlatma birikiminden yararlanılır. İlk zamanlar, hem geleneksel hem de Batılı hikâye özellikleri iç içedir.
Olay: Bu dönemde her hikâye yazarı ola unsurunu ön planda tutar ve olay hikâyesi yazma kaygısı ağır basar. Yazar için önemli olan okuyucuya ilginç, şaşırtıcı, çarpıcı ve ibret verici olayları anlatmaktır. Olaylar, kronolojik bir sıra içinde anlatılır. Olaylar giriş, gelişme ve sonuç düzenine göre sıralanır.
Peşin Hükümlere Dayalı Kurgulama: İlk hikâyelerde yazarlar, genellikle olay ve kişileri doğal durumlarıyla değil, önceden sahip oldukları peşin hükümlere göre kurgulamışlardır. Yazarların amacı öykü üretmek değil, öykü aracılığıyla bazı değerleri telkin etmektir.
Hacim: Bu dönemde yazılan bazı hikâyeler normal bir hikâyeye göre oldukça uzundur. Hatta bir kısmı orta boy bir roman boyutundadır. Hikâye ile roman tam olarak ayrılmamıştır. Çoğu zaman yazarlar, romanlara “uzun hikâye” demiştir.
Konular: Daha çok sosyal konular ele alınmıştır. Evlilik sorunları, aile hayatı, gelenek ve töreler, batıl inanışlar, eğitim, yanlış Batılılaşma, esaret, ahlak gibi konular işlenmiştir. Bazı yazarlar abartılı ve olağanüstü olayları da işlemiştir.
Kişiler: Daha çok küçük memurlar, mirasyedi gençler, genç âşıklar, hizmetçiler, çocuklar, Rumlar, Ermeniler gibi kişilere yer verilmiştir. Kişiler, genellikle yanlış yapan ve bundan dolayı gülünç duruma düşen kişilerdir. Kişilerin iç dünyalarının tahliline yönelik ifadelere pek fazla yer verilmez.
Mekân: Olayların geçtiği mekânlar, genellikle İstanbul’la sınırlıdır. Kapalı mekân olarak da evleri, köşkleri, konakları, yalıları, Beyoğlu’ndaki eğlence mekânlarını kullanmışlardır. Mekân tasvirleri pek önemsenmemiştir.
Dil ve Üslup: Genellikle halkın konuşma dili özellikleri ve folklorik özellikler kullanılmıştır. Yazarlar, halk hikâyeleri ve masal üslubundan yararlanmıştır.
Sanatçılar: Tanzimat Dönemi’nde Ahmet Mithat Efendi, Emin Nihat Bey, Sami Paşazade Sezai, Nabizade Nazım, Recaizade Mahmut Ekrem hikâye türünde eser vermişlerdir.