SSCB’DE DEĞİŞİM VE SONUÇLARI
Soğuk savaşın taraflarından biri olan Doğu Bloku 1980’lerden itibaren değişim içerisine girmişti. SSCB’de bu değişimi yaşamaktaydı. 1991 yılı, dünya tarihi açısından bir dönüm noktası oldu. Bu tarihten itibaren Avrupa ve Asya’nın siyasi haritası değişmiştir. 1917’de temelleri atılan ve 1922’de kurulan Sovyetler Birliği’nin dağılması ve yerini Bağımsız Devletler Toplululuğu (BDT)’na bırakması dönemin en önemli olaylarındandır.
Glasnost (Açıklık) ve Perestroika
Sosyalist Blok’un temellerini sarsan Helsinki Nihai Senedi; Mart 1985’te iktidara gelen Gorbaçov’un ortaya attığı Glasnost (Açıklık) ve Perestroika (siyasi sistemin, devlet örgütünün ve hükümet organlarının yeniden yapılanması) fikir ve uygulamaları ile bütünleşince, dağılma kaçınılmaz oldu. Çünkü Doğu – Batı ilişkilerine bir yumuşama ve yakınlık getirilmek istenen Helsinki Nihai Senedi’nin yürürlüğe girmesi, Doğu Avrupa’daki Sovyetlere bağlı tüm ülkelerde aydınları ve milliyetçileri harekete geçirdi. İnsan hakları şeklinde başlayan hareketler, zamanla Moskova’nın hegemonyasına karşı bağımsızlık mücadelesine dönüştü. Ancak bu hareketler ani değil, geniş bir zaman diliminde gerçekleşti. Mihail Gorbaçov iktidara geldiğinde Sovyet komünizminin yapısını değiştirmeye karar vermişti. Bu dönemde siyasal iktidarın veya devlet yapısının değiştirilmesinin yanı sıra ekonomik yapıda köklü değişikliklerin gerçekleştirilmesi de amaçlandı. Bu amaçla Sovyet Sistemini güçlendirmeyi düşünen Gorbaçov, ABD ile rekabet düzeyine ulaşacağını umuyordu. Bu hedeflerin yanında silahsızlanma gayretleri de göz ardı edilmedi. Bir bakıma Sovyetler Birliği’ni kurtarmak için her yol denendi. Ancak tüm çabalara rağmen başlamış olan çöküşün tamamlanması engellenemedi.
SSCB’nin Dağılması
Gorbaçov iktidarının dördüncü yılı bittiğinde, Sovyetler Birliği’nin siyasal yapısında çözülmeler başlamıştı. Bu çözülmeler, 1991 yılı sonunda dağılmaya dönüştü. Glasnost (açıklık) ve “Perestroika” (yeniden yapılanma) ilkelerinin 1987 yılından itibaren uygulanmaya konulmasından hemen sonra Baltık devletleri başta olmak üzere bağımsızlık ilanları başladı.
Baltık ülkeleri 23 Ağustos 1939’da Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan tarafsızlık ve saldırmazlık antlaşması ile Sovyet Rusya’ya terk edilmişti. Bu ülkelerden Litvanya 11 Mart 1990’da; Letonya 4 Mayıs 1990’da; Estonya da 8 Mayıs 1990’da bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ancak bağımsızlık ilanları Sovyetlerin dağılmasını istemeyen Gorbaçov başta olmak üzere Rus yöneticileri tarafından tepki ile karşılandı. Mücadele 21 Ağustos 1991 ‘de Gorbaçov’u devirmek için girişilen darbe gününe kadar devam etti. Bu ülkeler ayni gün bir kere daha bağımsızlık ilanında bulundular. Bu arada 23 Ağustos 1990’da da Ermenistan, Sovyetler Birliği içinde kalmakla birlikte, bağımsızlığını ilan etti. Gorbaçov, ülkede gerginliğin giderek artması üzerine 16 Mart 1991 ‘de bir halk oylaması yaptırdı. Oylamada halkın, “Eşit egemenlik ilkesi içerisinde bir federasyon” isteyip istemediği soruldu.
Üç Baltık ülkesi ile Gürcistan, Ermenistan ve Moldova’nın boykot ettiği halk oylamasına katılan diğer 8 ülkeden evet oyu çıktı. 11 Haziran 1991 ’de, Rusya Federasyonu Cumhuriyeti, Rusya Anayasası’nın Birlik Anayasası’ndan üstün olduğu iddiası ile egemenliğini ilan etti. Boris Yeltsin Rusya Federasyonu başkanı seçildi.