SÖZLÜ DÖNEM TÜRK EDEBİYATI
Yazının, Türkler tarafından kullanılmasından önceki dönemi kapsamaktadır.
“Sav, koşuk, sagu, destan” denilen türler, dinî törenlerden doğmuş, daha sonraları din dışı törenlerle geliştirilmiştir.
Törenleri “şaman, kam, baksı, ozan” denilen kişiler yönetmiştir. Büyücülük, müzisyenlik, hekimlik, şairlik gibi nitelikleri olan bu kişiler, törenlerde kopuz adı verilen millî bir saz eşliğinde şiirlerini söylemişlerdir.
Nazım birimi olarak dörtlük kullanılmış, hecenin 7, 8 ve 11’li ölçüsüyle birlikte yarım katiye ve redife de yer verilmiştir.
Yabancı etkilerden uzak, saf bir Türkçe kullanılmıştır.
Şiirlerde aşk, yiğitlik, ölüm gibi konular işlenmiştir.
Törenler
1. Sığır Töreni
Eski Türk inanışlarında ungunlar (totemler) önemli bir yere sahipti. Bu totemlerden biri de “öküz” idi. Yılın belli dönemlerinde Türkler, bu kutsal sayılan öküzleri avlamak için sürek avına çıkar, bunu da dinî bir tören havasında yaparlardı. Totemleri yaralamak suretiyle öldürmenin uğursuzluk getirebileceğine inanıldığından bunlar canlı olarak yakalanırdı. Şairler, bu törenlerde avlanmanın kutlu geçmesi ve bereketli olması için kopuz eşliğinde dinsel şiirler söylerler, bu şiirle ava katılanları coşturmayı amaçlar, avdan sonra da bu törenlerde yararlılık gösterenlerle ilgili kahramanlık şiirleri okurlardı. Bu törenler, daha sonra dinsel içeriklerini kaybetmiş ve bir çeşit av eğlencesi niteliğini kazanmıştır.
2. Şölenler
Eski Türklerde her kabilenin özel bir totemi olur, kabileler totemlerinin etini yemez yalnız yılda bir defa büyük bir dinî tören yaparak totemi kurban eder, kurban edilen totemin yerine de yeni avlanmış bir başka totem koyarlardı. İşte totemlerin kurban edildikleri günlerde yapılan dinsel ziyafetlere şölen denirdi.
Şölenlerde şairler, sazlarla şiirler söylerdi. Toy adıyla da anılan bu ziyafetlerde sonraki zamanlarda dinsel içerikli olmayan aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirler de söylenmiştir.
3. Yuğ Törenleri
Eski Türklerde önemli bir kişi öldüğünde ceset bir çadıra konur, ölen kişinin akrabaları kurbanlar keserek bu kurbanları çadırın önüne koyar, sonra hep birlikte atlara binerdi. Çadırın çevresinde yedi defa dönerlerdi. Ölüyü gömmek için uğurlu bir gün beklenir, ölü gömüldükten sonra da benzer törenler yapılarak kurbanlar kesilir ve mezarın etrafında yedi kez dönülürdü.
Gömülen kahramanın mezarı çevresine balbal denilen taşlar dikilirdi. Türkler arasında yazı yaygınlaşınca böyle taşlar üzerine kitabeler dikilmeye başlandı. Köktürk Kitabeleri bu işlevle dikilmiş balballardır. Ozanlar, bu yas törenlerinde çeşitli şiirler söylerdi.
Sav
- İslamiyet öncesi Türk edebiyatında atasözünün karşılığıdır. Bir düşünceyi, bir deneyimi, bir öğüdü, en az sözcükle anlatan kalıplardır.
- Biçim olarak bir düzyazı tümcesi veya bir şiir dizesi gibi olabilirler.
- İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait savların kimileri küçük ses değişiklikleriyle Türkçede bugün de yaşamaktadır.
- Savlara Divan edebiyatında darbımesel denmiştir.
Not: İslamiyet öncesi Türk edebiyatına ait en güzel savları 11. yüzyılda Kaşgarlı Mahmut’un yazdığı ”Divan-ü Lügâti’t Türk” adlı eserde görebiliriz.
Sagu
- Sagular da savlar gibi eski Türklerin yaşam biçimlerinden doğan sözlü ürünlerdir.
- Eski Türklerde sevilen, sayılan bir kişinin ölümünden sonra düzenlenen cenaze törenine “yuğ töreni”, bu törenlerde söylenen şiirlere “sagu“ adı verilirdi.
- Ölen kişinin yiğitliğini, yaptığı işleri, değerini anlatan, ölümünden doğan acıyı dile getiren bu şiirler bir tür ağıttır.
- Destan özelliği de gösteren sagularda geniş doğa tasvirlerine rastlanır.
- Aşağıda Alp Er Tunga’nın ölümü üzerine duyulan acıyı dile getiren “Alp Er Tunga Sagusu” nun bir kısmını bulacaksınız.
Koşuk
- Eski Türkler totemlerinin etini yemezlerdi. Yılda bir kez, belli dönemlerde, “sığır töreni” adı verilen kutsal av törenlerinde onu kurban ederek yerlerdi. “Şölen” adı verilen bu toplu ziyafetlerde ve kazanılan savaşların sonunda, tüm boyların erkekleri bir araya gelerek eğlenirdi. Bu eğlencelerde söylenen çoklukla aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen şiirlere “koşuk” adı verilir.
- Genellikle kendi başına bütünlüğü olan dört dizeli bentlerden oluşan koşuklar manilere ve koşmalara kaynak olmuştur.
- Koşukların Halk edebiyatındaki karşılığı “koşma”, Divan edebiyatındaki karşılığı “gazel” dir.