Edebi eserlerde kullanılan söz sanatları, anlatımı güçlendirmek, okuyucunun ilgisini çekmek ve duygusal etki yaratmak amacıyla kullanılan özel anlatım teknikleridir. Söz sanatları sayesinde metinler daha etkileyici hale gelir ve anlatılmak istenen duygu veya düşünce daha çarpıcı bir şekilde ifade edilir. 9. sınıf edebiyat dersinde işlenen söz sanatları konusuyla, öğrenciler edebi eserlerde teşhis (kişileştirme), mübalağa (abartma), istiare (eğretileme), tezat (karşıtlık), kinaye (değinmece) gibi sanatsal teknikleri tanıyarak metinlerde bu sanatları ayırt etme becerisi kazanırlar.
9. Sınıf Söz Sanatları (Edebi Sanatlar) Testleri
9. Sınıf Söz Sanatları (Edebi Sanatlar) Ders Notu
Teşbih (Benzetme)
Aralarında ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın güçlü olana benzetilmesiyle yapılır. Teşbih sanatında benzeyen (zayıf öge), kendisine benzetilen (güçlü öge), benzetme yönü ve benzetme edatı kullanılır.
I. dizede insan, benzeyen; “toprak”, “güneş”, “deniz”, kendisine benzetilen olarak “gibi” benzetme edatı, “bereketli” benzetme yönü olarak kullanılmıştır.
Benzetme ögelerinden sadece benzeyen ve kendisine benzetilenin kullanılmasıyla yapılan benzetmelere teşbihibeliğ (güzel benzetme) denir.
Yukarıdaki dizelerde “köyler” “tozlanmış bir resim”e; “yollar” da “eskimiş çerçeveIer”e benzetilerek teşbihibeliğ sanatından yararlanılmıştır.
Teşbih, aralarında benzerlik bulunan iki kavramı “gibi, sanki, adeta, kadar” gibi benzetme edatları kullanarak birbiriyle ilişkilendirme sanatıdır. Benzetmede dört temel öğe bulunur:
- Benzeyen: Benzetilen varlık ya da kavram.
- Kendisine Benzetilen: Benzetmenin hedef aldığı güçlü varlık ya da kavram.
- Benzetme Yönü: İki varlık ya da kavram arasındaki benzerlik özelliği.
- Benzetme Edatı: Benzetmeyi ifade eden sözcük (“gibi”, “sanki”, “kadar”, “adeta” vb.).
Çözümlü Örnek Soru
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “teşbih” (benzetme) sanatı yapılmıştır?
A) Uykunun tatlı kollarında huzur buldu.
B) Güneş tüm yüreklere umut doldu.
C) Şairin kalemi keskin bir kılıç gibiydi.
D) Yağmur damlaları pencereye vuruyordu.
E) Denizin mavisi gökyüzünü andırıyordu.
Çözüm:
Bu cümlelerde teşbih sanatı yapılan ifadeyi inceleyelim. Teşbih sanatı, benzetme edatları kullanılarak yapılır:
- A) Uykunun kolları bir metafor olarak kullanılmış, fakat benzetme edatı yoktur; teşbih sanatı yapılmamıştır.
- B) Bu cümlede güneşin umut vermesi doğrudan bir benzetme içermediğinden teşbih yoktur.
- C) “Gibi” edatı ile kalem ve kılıç arasında benzetme yapılmıştır; bu nedenle burada teşbih sanatı kullanılmıştır.
- D) Yağmur damlaları doğrudan belirtilmiştir, benzetme yapılmamıştır.
- E) “Andırıyordu” sözcüğü benzerlik ifade etmekle birlikte teşbih sayılmaz.
Doğru Cevap: C
İstiare (Eğretileme)
Bir sözün, benzetme amacıyla başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Kısacası, benzetmenin iki unsurundan sadece birinin kullanılmasıyla gerçekleşir. İki şekilde incelenir:
a) Açık İstiare: Benzetme unsurlarından sadece kendisine benzetilenin olduğu istiaredir.
ll. dizede kendisine benzetilen “siyah tül”, benzeyen “bulut”ların yerine kullanılmıştır.
b) Kapalı İstiare: Benzetme unsurlarından sadece benzeyenin olduğu istiaredir.
II. dizede benzeyen “Boynu bükük adalar”dır. Boynu büküklük genelde öksüz ve yetim çocuklara ait bir durum olduğundan kendisine benzetilen “öksüz ve yetim çocuklar” dır. Ancak “öksüz ve yetim çocuklar” söylenmemiştir.
İstiare, yalnızca benzeyen ya da kendisine benzetilen kullanılarak yapılan bir benzetme sanatıdır. İstiare ikiye ayrılır:
- Açık İstiare: Yalnızca kendisine benzetilen kullanılır; benzeyen belirtilmez.
- Kapalı İstiare: Yalnızca benzeyen kullanılır; kendisine benzetilen belirtilmez.
Çözümlü Örnek Soru
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “istiare” (eğretileme) sanatı yapılmıştır?
A) Gözleri, gecenin karanlığında parlayan yıldızlar gibiydi.
B) Ormanın yüreği yanıyordu.
C) Çocuk, bir kuş gibi uçup gitmişti.
D) Yağmur, toprağa hayat veriyordu.
E) Ağaç, gökyüzüne doğru uzanan bir koldur.
Çözüm:
Bu cümlelerde istiare sanatını bulmak için, yalnızca benzeyen veya kendisine benzetilen unsurlardan birinin kullanıldığı ifadelere bakalım:
- A) “Gibi” edatı kullanılarak yapılan benzetme teşbih sanatıdır, istiare değildir.
- B) “Ormanın yüreği” ifadesiyle ormanın iç kısmı ya da özü anlamında “yürek” kullanılmış. Burada “orman” benzeyendir, “yürek” ise kendisine benzetilendir. Bu kapalı istiare örneğidir.
- C) “Gibi” edatı kullanılarak yapılan benzetme teşbih sanatıdır, istiare değildir.
- D) Yağmur ve toprak arasında bir benzetme yapılmamış; doğrudan anlam taşımaktadır.
- E) Ağaç ve kol arasında yapılan doğrudan benzetme vardır, ancak bu teşbih sanatıdır.
Doğru Cevap: B
Mecaz (Değişmece)
Bir sözcüğü gerçek anlamının dışında başka bir anlamda kullanmaya denir. Bu sanatta amaç söze güzellik, çarpıcılık, canlılık katmaktır.
I. dizede “sesini yıkardı” ifadesi, mecaz bir anlatımla “boğazını temizlemek” anlamında kullanılmıştır.
Mecaz, bir sözcüğün, gerçek anlamının dışında kullanılmasıdır. Bir sözcüğün gerçek anlamı dışında farklı bir anlam taşıması durumuna mecaz denir. Mecaz, dilin zenginleşmesini sağlar ve ifade gücünü arttırır. Örneğin “kalbim kırıldı” ifadesinde, fiziksel bir kırılma durumu yoktur; burada duygusal bir incinme ifade edilmiştir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru : Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “mecaz” anlamda bir kullanım vardır?
A) Dün akşam gökyüzü yıldızlarla doluydu.
B) Bu zor günlerde, sırtımı kimseye yaslayamadım.
C) Öğretmen, tüm sınıfı sessizliğe davet etti.
D) Çiçekler bahçeye güzellik katıyordu.
E) Yağmur yağarken yollar ıslanıyordu.
Çözüm: Bu cümlelerde “mecaz” anlamda kullanılan ifadeyi bulalım:
- A) Gökyüzünün yıldızlarla dolu olması gerçek anlamında kullanılmıştır; mecaz yoktur.
- B) “Sırtımı kimseye yaslayamadım” ifadesi, gerçek bir yaslanma değil, mecaz anlamında bir güven veya destek bulamama durumunu anlatır.
- C) “Sessizliğe davet” ifadesi burada mecaz olarak değil, doğrudan anlama yakın bir çağrı olarak kullanılmıştır.
- D) Çiçeklerin güzellik katması, doğrudan anlamında kullanılmıştır.
- E) Yağmurun yolları ıslatması, gerçek anlamında bir ifadedir.
Doğru Cevap: B
Mecazımürsel (Düz Değişmece, Ad Aktarması)
Bir sözü benzetme amacı gütmeden gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanma sanatıdır.
“can kafesi” ifadesi vücut anlamında kullanılarak mecazımürsel sanatı yapılmıştır.
Mecazımürsel, bir varlık ya da kavramın, bir başka varlık ya da kavram yerine kullanılmasıdır. Bu sanatta benzetme amacı yoktur; doğrudan başka bir kavram anlatılmak istenir. Örneğin, “Sınıf susmuştu” ifadesinde “sınıf” sözcüğü, sınıfta bulunan öğrencileri anlatmak için kullanılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru : Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “mecazımürsel” (ad aktarması) sanatı yapılmıştır?
A) Kışın beyaz örtüsü tüm şehri kapladı.
B) Akşama misafirler için çay demle.
C) Yeni bir araba aldıklarında çok sevindiler.
D) Gökyüzünde kara bulutlar belirdi.
E) Öğretmen, sınıfa sakin olmalarını söyledi.
Çözüm: Bu cümlelerde mecazımürsel sanatının yapıldığı ifadeyi bulalım. Mecazımürselde, bir varlık ya da kavram doğrudan başka bir kavram yerine kullanılır:
- A) Beyaz örtü ifadesi kış için kullanılmış, ancak burada doğrudan bir nesneye ad aktarması yapılmamıştır.
- B) “Çay demlemek” ifadesi doğrudan çay yaprakları için kullanılmış, ancak burada çayın kendisi kastedilmektedir. Mecazımürsel vardır; çünkü burada çayın içilecek hali anlatılıyor.
- C) Yeni araba almak doğrudan anlamındadır, mecazımürsel yoktur.
- D) Kara bulutlar gökyüzünde doğrudan anlamıyla belirtilmiştir.
- E) Sınıfa sakin olmalarını söyleme doğrudan anlamında kullanılmıştır.
Doğru Cevap: B
Kinaye (Değinmece)
Şiirde anlatılmak isteneni üstü kapalı bir biçimde anlatma sanatıdır. Kinayede benzetme amacı yoktur. Kullanılan sözde bir gerçek bir de mecaz anlam bulunur. Ancak kullanılan sözcük veya cümlenin mecaz anlamı, gerçek anlamından üstün durumdadır. Buna rağmen asıl vurgulanmak istenilen mecaz anlamdır.
“El üstünde gezmek” deyimi değer vermek şeklinde mecaz anlamda kullanılarak kinaye yapılmıştır. “câm” “kadeh” anlamına gelen bir sözcüktür. Kadehin elde tutulması gerçek anlamda düşünülmelidir.
Kinaye, bir sözcüğün ya da ifadenin hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürerek kullanılan bir söz sanatıdır. Burada sözcüğün hem gerçek anlamı hem de mecaz anlamı kastedilmiştir, ancak mecaz anlamı ağır basar. Örneğin, “Ağaç yaşken eğilir” atasözünde, “ağaç” sözcüğü gerçek anlamını düşündürse de aslında çocukların gençken eğitilmesi gerektiği mecaz anlamda ifade edilmiştir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “kinaye” (değinmece) sanatı yapılmıştır?
A) Çok çalışan sonunda hedefe ulaşır.
B) Damlaya damlaya göl olur.
C) Göz var nizam var, bu ne biçim iş?
D) Yiğidi öldür, hakkını yeme.
E) Adam akıllı düşündüğünde her şey yoluna girer.
Çözüm: Bu cümlelerde kinaye sanatının yapıldığı ifadeyi bulalım. Kinaye sanatında, söz hem gerçek hem de mecaz anlamı düşündürür:
- A) Bu ifade, doğrudan anlamında kullanılmıştır; kinaye yoktur.
- B) “Damlaya damlaya göl olur” ifadesinde su damlacıklarının birikmesi gerçek anlamda kullanılmakla birlikte, mecaz anlamda küçük birikimlerin zamanla büyük kazançlara dönüşmesi de ima edilmiştir. Bu bir kinaye örneğidir.
- C) Bu ifade doğrudan bir eleştiriyi ifade eder, kinaye yoktur.
- D) Yiğitlik ve hak arasında bir bağ kurulmuş, ancak doğrudan anlamında kullanılmıştır.
- E) “Adam akıllı” ifadesi deyimdir, kinaye sanatı yapılmamıştır.
Doğru Cevap: B
Tariz (Dokundurma)
Birini küçük düşürmek ve onunla alay etmek amacıyla söylenen sözün tam tersini kastetme sanatıdır.
Bu dizelerde şair, vurgunculuk, rüşvet gibi yollardan kazanç sağlayan kişilere “zehir zıkkım olsun, boğazınızda dursun” anlamında “yiyin” diyerek tariz sanatı yapmaktadır.
Tariz, bir düşünceyi tam tersini kastederek anlatma sanatıdır. Söylenen söz, aslında karşıt bir anlam ifade eder ve genellikle eleştiri veya alay amacı taşır. Örneğin, “Ne kadar da güzel bir iş yapmışsın!” ifadesi, aslında o kişinin yaptığı işin kötü olduğunu ima etmek için söylenmiş olabilir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “tariz” (dokundurma) sanatı yapılmıştır?
A) Yaptığı işlerle herkesi kendine hayran bıraktı.
B) Gerçekten çok zeki olduğunu söyleyebilirim!
C) Sabahları kuşların cıvıltısıyla uyanmak gibisi yok.
D) Kitap okumayı sevmesi ne güzel bir alışkanlık.
E) Her zaman olduğu gibi yine geç kaldın.
Çözüm: Bu cümlelerde tariz sanatını ararken, söylenen ifadenin aslında zıddını ima edip etmediğine dikkat etmeliyiz:
- A) Bu ifade doğrudan anlamında kullanılmıştır; tariz sanatı yoktur.
- B) “Gerçekten çok zeki olduğunu söyleyebilirim!” ifadesinde, aslında tam tersini kastederek alay etme amacı güdülmüştür. Bu tariz sanatına örnektir.
- C) Kuşların cıvıltısıyla uyanmak ifadesi gerçek anlamında kullanılmıştır.
- D) Kitap okuma alışkanlığı gerçek anlamında olumlu bir anlam içerir, tariz yoktur.
- E) Geç kalma durumu doğrudan ifade edilmiştir, burada da tariz bulunmamaktadır.
Doğru Cevap: B
Tezat (Karşıtlık)
Birbirine zıt olan iki düşünce, hayal veya duyguyu bir arada söyleme sanatıdır.
“Dost” ve “düşman” ile “asık” ve “güleç” sözcükleri arasında tezat sanatı vardır.
Tevriye (İki anlamlılık)
Asıl söylenmek isteneni kapalı söyleme sanatıdır. Anlatıma espri ve bir incelik katma amacıyla birden fazla anlamı bulunan bir sözcüğün yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetme sanatıdır.
“ağlar” sözcüğü hem “ağlamak” fiilinin geniş zaman çekimi olarak hem de “balık ağları” anlamında kullanılmıştır. Yakın anlamda “ağlamak” eylemi kastedilirken, uzak anlam olan’ balık ağları kastedilmiştir.
Tevriye, bir sözcüğün bir cümlede hem yakın anlamını hem de uzak anlamını düşündürecek şekilde kullanılması sanatıdır. Bu sanatta sözcüğün iki anlamı da geçerlidir, ancak uzak anlamı kast edilmiştir. Örneğin, “Güzel söz insanı bahtiyar eder” cümlesinde “söz” hem “laf” hem de “sözleşme, antlaşma” anlamında kullanılabilir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “tevriye” (iki anlamlılık) sanatı yapılmıştır?
A) Elmas gibi parlayan gözleri vardı.
B) Gözlerim onun güzelliğinden kamaştı.
C) Söz gümüşse, sükût altındır.
D) Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.
E) Dünya, üzerinde yaşadığımız yerdir.
Çözüm: Bu cümlelerde tevriye sanatını bulmak için, bir sözcüğün hem yakın anlamını hem de uzak anlamını düşündürüp düşündürmediğine bakalım:
- A) “Elmas gibi” ifadesi doğrudan anlamında kullanılmıştır; tevriye yoktur.
- B) Gözlerin kamaşması doğrudan anlamında kullanılmıştır; tevriye yoktur.
- C) “Söz gümüşse, sükût altındır” ifadesinde, “söz” hem konuşma anlamında hem de “değerli bir ifade” anlamında kullanılabilir. Burada tevriye sanatı vardır, çünkü her iki anlamı da düşündürmektedir.
- D) Merdivenden çıkmak doğrudan anlamında kullanılmıştır; tevriye yoktur.
- E) Dünya, burada tek anlamıyla kullanılmıştır.
Doğru Cevap: C
Tecâhülüârif (Bilip de Bilmezden Gelme)
Bir konuyu bilip de bilmezlikten gelme sanatıdır. Söyleyişte bir anlam inceliği yaratmak için başvurulan sanatta övgü, hayret, şaşma, yüceltme gibi nedenlere bağlı bir nükte yapılması gerekir.
Şair, resimleri tutarken uyuyan ellerin kime ait olduğunu bildiği hâlde bilmezden gelmiştir.
Tecâhülüârif, bir şeyi bildiği halde bilmiyormuş gibi yaparak yapılan söz sanatıdır. Bu sanatta, sanatçı aslında bildiği bir gerçeği sorguluyormuş ya da anlamıyormuş gibi ifade eder. Bu tür ifadeler genellikle hayranlık, şaşkınlık veya alay gibi duyguları vurgulamak amacıyla kullanılır. Örneğin, “Bu ne güzellik, güneş mi doğdu yoksa sen mi geldin?” cümlesinde karşıdaki kişinin güzelliğine duyulan hayranlık ifade edilmiştir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “tecâhülüârif” (bilip de bilmezden gelme) sanatı yapılmıştır?
A) Bu kadar emeği kim takdir etmez ki?
B) Gök yüzünde parlayan nedir, yıldız mı?
C) Çalışarak her şeyin üstesinden gelinir.
D) Bu işler nasıl yapılır, hiç anlamıyorum.
E) Hayat bize her zaman güzellikler sunar mı?
Çözüm: Bu cümlelerde tecâhülüârif sanatını bulmak için, bir kişinin bildiği bir şeyi bilmiyormuş gibi ifade edip etmediğine dikkat etmeliyiz:
- A) “Kim takdir etmez ki?” ifadesi, herkesin takdir edeceğini ima ediyor, ancak bilmezden gelme yoktur.
- B) “Gök yüzünde parlayan nedir, yıldız mı?” ifadesiyle, aslında yıldız olduğu bilindiği halde soruluyor. Bu, tecâhülüârif sanatına örnektir.
- C) Çalışarak her şeyin üstesinden gelineceği doğrudan bir ifadedir, tecâhülüârif yoktur.
- D) “Nasıl yapılır?” ifadesi burada doğrudan anlamda ifade edilmiş, bilmezden gelme sanatı bulunmamaktadır.
- E) Hayatın sunduğu güzellikler doğrudan ifade edilmiştir; burada da bilmezden gelme yoktur.
Doğru Cevap: B
Teşhis (Kişileştirme)
İnsan dışındaki varlıklara, insan özelliği kazandırma sanatıdır.
Şair, güneşi gündüz; aydedeyi de gece ders veren öğretmene benzeterek kişileştirme yapmıştır.
Teşhis, insan dışı varlıklara insan özellikleri kazandırarak yapılan söz sanatıdır. Bu sanatta cansız varlıklar veya doğa olayları, insan gibi düşünülür veya insana ait eylemleri yapıyormuş gibi anlatılır. Örneğin, “Ağaçlar hüzünle yapraklarını döküyordu” cümlesinde ağaçlar insan gibi duygulanmış ve yaprak dökme eylemi hüzünle ilişkilendirilmiştir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “teşhis” (kişileştirme) sanatı yapılmıştır?
A) Dağlar, bu kadar acıya daha fazla dayanamaz.
B) Çocuklar, oyun parkında neşeyle koşuyordu.
C) Gökyüzü masmaviydi ve bulutlar yoktu.
D) Yağmur tarlaları sularken bereket getiriyordu.
E) Sabah, güneşin ilk ışıklarıyla aydınlandı.
Çözüm: Bu cümlelerde teşhis sanatını bulmak için, cansız varlıkların veya doğa olaylarının insan özellikleriyle ifade edilip edilmediğine bakalım:
- A) “Dağlar, bu kadar acıya daha fazla dayanamaz” ifadesinde dağlara insan gibi dayanma özelliği verilmiştir. Bu, teşhis sanatına örnektir.
- B) Çocukların koşması insan eylemi olduğu için teşhis değildir.
- C) Gökyüzünün ve bulutların doğal halleri doğrudan ifade edilmiştir, teşhis sanatı yoktur.
- D) Yağmurun tarlaları sulaması doğrudan anlamında kullanılmıştır; kişileştirme yapılmamıştır.
- E) Güneşin ışıkları sabahı aydınlatırken insan özelliği atfedilmemiştir, teşhis sanatı yoktur.
Doğru Cevap: A
İntak (Konuşturma)
İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkları konuşturma sanatıdır. Genellikle teşhis sanatıyla birlikte kullanılır.
Şair, dal ve tomurcuk arasındaki bir diyalogdan söz ederek ve dalı doğrudan konuşturarak intak sanatına başvurmuştur.
İntak, insan dışı varlıkların insan gibi konuşturulması sanatıdır. Teşhis (kişileştirme) sanatının bir ileri aşaması olarak düşünülebilir. İntak sanatında, insan dışı varlıklar ya da hayvanlar, insana özgü özelliklerin yanında doğrudan konuşma eylemiyle de insana benzetilir. Örneğin, “Karga, tilkiye ‘Beni kandıramazsın’ dedi” cümlesinde karganın konuşması intak sanatına örnektir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “intak” (konuşturma) sanatı yapılmıştır?
A) Çiçekler sabah güneşine yüzlerini döndü.
B) Kuş, “Günaydın” diyerek pencereye kondu.
C) Yapraklar rüzgarla dans ediyordu.
D) Rüzgar, fırtınadan önce sessizliğe büründü.
E) Güneş, ışıklarıyla dünyayı ısıttı.
Çözüm: Bu cümlelerde intak sanatını bulmak için, cansız varlıkların veya hayvanların insan gibi konuşturulup konuşturulmadığına dikkat edelim:
- A) Çiçeklerin güneşe dönmesi doğrudan anlamında kullanılmış, herhangi bir konuşma eylemi yoktur.
- B) “Kuş, ‘Günaydın’ diyerek pencereye kondu” ifadesinde kuş, insana özgü bir biçimde konuşuyor gibi gösterilmiştir. Bu, intak sanatına örnektir.
- C) Yaprakların rüzgarla dans etmesi kişileştirmedir, ancak intak sanatı yapılmamıştır.
- D) Rüzgarın sessizliğe bürünmesi doğrudan bir betimlemedir, intak sanatı yoktur.
- E) Güneşin dünyayı ısıtması, insana özgü bir eylem veya konuşma içermemektedir.
Çözümlü Örnek Soru
Hüsnütalil (Güzel Neden Bulma)
Herhangi gerçek bir olayın meydana gelişini, hayalî, güzel ve kendi sebebinden başka bir sebebe bağlama sanatıdır.
Şair, güçlü bileklerinin kanamasını “sevme” gibi bir sebebe bağlayarak hüsnütalil sanatı yapmıştır.
Hüsnütalil, bir olayın ya da durumun gerçek nedenini göz ardı ederek ona daha güzel, etkileyici veya farklı bir neden bulma sanatıdır. Bu sanatta bir olayın veya durumun gerçek sebebi yerine hayali, duygu yüklü bir sebep gösterilir. Örneğin, “Güller, ona olan sevgimden ötürü açıyor” cümlesinde, güllerin açmasının gerçek nedeni mevsim ya da doğa şartları iken, burada güllerin açması sevgiye bağlanmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru:Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “hüsnütalil” (güzel neden bulma) sanatı yapılmıştır?
A) Çocuklar, karın keyfini çıkararak oynadılar.
B) Güneş, senin için doğuyor her sabah.
C) Nehir, dağlardan coşkuyla akıp gidiyordu.
D) Yapraklar sonbaharın gelişiyle sarardı.
E) Çiçekler baharın habercisidir.
Çözüm: Bu cümlelerde hüsnütalil sanatını bulmak için, olayın gerçek nedeninin yerine daha güzel veya duygusal bir neden gösterilip gösterilmediğine bakalım:
- A) Çocukların karla oynaması doğrudan anlamında kullanılmıştır; hüsnütalil yoktur.
- B) “Güneş, senin için doğuyor her sabah” ifadesinde, güneşin doğma nedeni kişiye bağlanarak gerçek nedeni göz ardı edilmiştir. Bu hüsnütalil sanatına örnektir.
- C) Nehrin akışı, doğrudan anlamında kullanılmış, herhangi bir güzel neden bulma yoktur.
- D) Yaprakların sonbaharla sararması doğrudan bir doğa olayını ifade eder, hüsnütalil yoktur.
- E) Çiçeklerin baharın habercisi olması doğrudan anlamında kullanılmıştır.
Doğru Cevap: B
Mübalağa (Abartma)
Bir olayı, durumu ya da gerçeği olduğundan çok büyük ya da küçük göstererek anlatma sanatıdır.
Şair, bütün kuşların yüreğinden sevgiliyle ilgili gönül türkülerinin çıkacağını söylerken mübalağa sanatına başvurmuştur.
Mübalağa, bir durumu, varlığı veya olayı olduğundan çok daha büyük, küçük, güçlü ya da zayıf göstererek anlatma sanatıdır. Bu sanatta bir olay veya özellik olduğundan fazla gösterilir ve abartma yapılır. Örneğin, “O kadar hızlı koştu ki, rüzgar bile ona yetişemedi” cümlesinde, kişinin koşma hızı abartılarak ifade edilmiştir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “mübalağa” (abartma) sanatı yapılmıştır?
A) Günlerce ağladım, gözyaşlarım sel oldu.
B) Çocuklar bahçede oyun oynuyordu.
C) Yıldızlar gece boyunca parıldadı.
D) Kuşlar sabah erkenden ötmeye başladı.
E) Yeni aldığı elbisesini beğendi.
Çözüm: Bu cümlelerde mübalağa sanatını bulmak için, ifadelerde bir durumun veya özelliğin olduğundan fazla gösterilip gösterilmediğine dikkat edelim:
- A) “Gözyaşlarım sel oldu” ifadesinde ağlama durumu abartılarak anlatılmıştır; burada mübalağa sanatı vardır.
- B) Çocukların bahçede oyun oynaması doğrudan anlamında kullanılmış, abartma yoktur.
- C) Yıldızların parıldaması doğrudan bir durumdur, abartma yapılmamıştır.
- D) Kuşların ötmesi, doğrudan anlamında kullanılmıştır, mübalağa yoktur.
- E) Elbiseyi beğenmek doğrudan anlamında ifade edilmiştir, abartma sanatı yapılmamıştır.
Doğru Cevap: A
Tekrir (Tekrarlama)
Şiirde anlatımı güçlendirmek amacıyla bazı sözcük veya söz öbeklerinin tekrarlanmasına denir.
Şair, “insan” sözcüğünü üç dizenin başında da kullanarak tekrir sanatı yapmıştır.
Tekrir, bir cümlede veya mısrada anlamı güçlendirmek, vurgu yapmak veya duyguyu daha etkili ifade edebilmek için kelimelerin veya ifadelerin tekrar edilmesi sanatıdır. Bu sanat, söyleyişi güçlendirir ve okuyan üzerinde daha etkili bir izlenim bırakır. Örneğin, “Ağla ağla, durmadan ağla!” cümlesinde “ağla” sözcüğünün tekrarlanmasıyla duygu yoğunluğu arttırılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “tekrir” (tekrarlama) sanatı yapılmıştır?
A) Gözleri ışıl ışıldı, pırıl pırıl parlıyordu.
B) Yavaş yavaş uzaklaşıyordu gözden.
C) Yağmur yağıyor, yağmur yağıyor, her yer sırılsıklam.
D) Güneş, tüm ihtişamıyla doğdu.
E) Herkes bir anda sustu.
Çözüm: Bu cümlelerde tekrir sanatını bulmak için, anlamı güçlendirmek amacıyla sözcük veya ifadelerin tekrarlanıp tekrarlanmadığına bakalım:
- A) “Işıl ışıl” ifadesi, sıfatların art arda kullanılmasıdır, ancak burada vurgu için belirgin bir tekrar yoktur.
- B) “Yavaş yavaş” ifadesi tekrir değil, bir deyim gibi kullanılmıştır.
- C) “Yağmur yağıyor, yağmur yağıyor” ifadesinde, yağmurun yağması durumu, anlamı pekiştirmek amacıyla tekrarlanmıştır. Bu, tekrir sanatına örnektir.
- D) Güneşin doğması ifadesi doğrudan verilmiş; tekrir yapılmamıştır.
- E) “Bir anda sustu” ifadesinde tekrarlama yoktur.
Doğru Cevap: C
İstifham (Soru Sorma)
Duygu ve anlatımı güçlendirmek için karşılığında herhangi bir cevap beklemeden oluşan soru sorma sanatıdır.
Şair, her dizede soru sorma yoluna başvurarak istifhamdan yararlanmıştır.
İstifham, bir düşünceyi daha etkili kılmak, okuyucu veya dinleyicinin ilgisini çekmek amacıyla soru sorma sanatıdır. Bu soruların çoğu zaman doğrudan bir cevabı aranmaz; amaç, anlatımı güçlendirmek ya da vurguyu artırmaktır. Örneğin, “Bu güzelliğe kim kayıtsız kalabilir ki?” cümlesinde, aslında cevap beklenmeyen bir soru ile güzellik övülmüştür.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “istifham” (soru sorma) sanatı yapılmıştır?
A) Herkes nasıl bu kadar sakin kalabiliyor?
B) Çiçekler baharın gelmesiyle açmaya başladı.
C) Kuşlar gökyüzünde özgürce uçuyordu.
D) Gün batımını izlemek ne güzel.
E) Kitap okumak insana çok şey kazandırır.
Çözüm: Bu cümlelerde istifham sanatını bulmak için, etkileyici bir anlam veya vurgu amacıyla sorulmuş bir soru olup olmadığına bakalım:
- A) “Herkes nasıl bu kadar sakin kalabiliyor?” ifadesi bir soru cümlesi olup vurgu amaçlı sorulmuştur. Bu, istifham sanatına örnektir.
- B) Çiçeklerin açması doğrudan ifade edilmiş; soru yoktur.
- C) Kuşların uçması doğrudan anlatılmıştır; soru içermez.
- D) Gün batımını izlemekle ilgili herhangi bir soru bulunmamaktadır.
- E) Kitap okumanın faydaları doğrudan verilmiştir; soru yoktur.
Doğru Cevap: A
Telmih (Anımsatma)
İnsanlar tarafından bilinen geçmişteki bir olayı, ünlü bir kişiyi, bir inancı, bir atasözünü veya bir şiiri işaret etme ve hatırlatma sanatıdır.
Telmih, okuyucu veya dinleyicinin zihninde belirli bir olay, kişi, yer veya hikâyeyi anımsatmak amacıyla yapılan söz sanatıdır. Bu sanatta, ünlü bir olay, kişi ya da yerin ima edilmesi yoluyla anlatım güçlendirilir. Örneğin, “Kerem gibi yandım aşkından” cümlesinde, burada Kerem ile Kerem ile Aslı hikayesi anımsatılarak bir aşka vurgu yapılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “telmih” (anımsatma) sanatı yapılmıştır?
A) Sabahın ilk ışıklarıyla uyandı.
B) Yusuf gibi sabırlı olmaya çalıştı.
C) Yağmur, toprağa can verdi.
D) Şair, mavi gökyüzüne hayran kaldı.
E) Güneş, her sabah yeniden doğar.
Çözüm: Bu cümlelerde telmih sanatını bulmak için, ünlü bir olay, kişi veya hikâyeye ima yoluyla gönderme yapılmış olup olmadığına bakalım:
- A) Sabahın ilk ışıkları doğrudan anlamında verilmiştir, herhangi bir anımsatma yoktur.
- B) “Yusuf gibi sabırlı olmak” ifadesi, Yusuf Peygamber’in sabrı ve hikayesine telmih yaparak sabırlı olmaya atıfta bulunmuştur. Bu, telmih sanatına örnektir.
- C) Yağmurun toprağa can vermesi doğrudan ifade edilmiştir; telmih yoktur.
- D) Gökyüzüne hayran kalma durumu doğrudan verilmiştir; telmih yoktur.
- E) Güneşin doğması doğal bir olay olarak ifade edilmiştir; telmih yoktur.
Doğru Cevap: B
İrsâlimesel (Atasözü, Özlü Söz Kullanma)
Düşünceyi pekiştirmek amacıyla dizeye, bir atasözü veya özlü sözle destek verme sanatıdır.
İrsâl-i Mesel, bir düşünceyi güçlendirmek, anlatımı etkili hale getirmek veya okuyucu üzerinde kalıcı bir izlenim bırakmak amacıyla atasözü veya özlü söz kullanma sanatıdır. Bu sanatta anlatılmak istenen duygu veya düşünceye uygun bir atasözü veya özlü söz kullanılarak anlatım zenginleştirilir. Örneğin, “Ne ekersen onu biçersin” ifadesi bir durumu açıklamak için atasözü kullanılarak yapılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “irsâl-i mesel” (atasözü, özlü söz kullanma) sanatı yapılmıştır?
A) Bugün her şey yolunda gidiyor.
B) Ayağını yorganına göre uzat, dedi babam.
C) Bu işin sonunda başarılı olmak istiyorum.
D) Kalbim hızla çarpmaya başladı.
E) Gecenin sessizliği her yeri kapladı.
Çözüm: Bu cümlelerde irsâl-i mesel sanatını bulmak için, bir atasözü veya özlü söz kullanılarak anlatımın güçlendirilip güçlendirilmediğine bakalım:
- A) “Bugün her şey yolunda gidiyor” ifadesi doğrudan anlamında verilmiş; atasözü veya özlü söz içermemektedir.
- B) “Ayağını yorganına göre uzat” atasözüdür ve bir öğüt verirken kullanılmıştır. Bu, irsâl-i mesel sanatına örnektir.
- C) Başarılı olma isteği doğrudan verilmiştir; atasözü veya özlü söz yoktur.
- D) Kalbin çarpması, doğrudan bir duygusal durumu ifade eder; atasözü veya özlü söz içermemektedir.
- E) Gecenin sessizliği doğrudan verilmiştir; atasözü veya özlü söz yoktur.
Doğru Cevap: B
Tenasüp (Uygunluk)
Şiirde anlam bakımından aralarında çeşitli ilgiler bulunan üç veya daha fazla sözcüğü, tezat olmaksızın bir araya getirme sanatıdır.
Tenasüp, anlam açısından birbirleriyle ilişkili olan sözcüklerin aynı cümlede veya mısrada bir arada kullanılması sanatıdır. Bu sanatta, doğa olayları, duygular veya kavramlar arasında uygun bir ilişki kurularak anlatım zenginleştirilir. Örneğin, “Gül, bülbül, bahar ve sevda” sözcükleri arasında uygunluk (tenasüp) vardır, çünkü bu sözcükler anlamca birbirleriyle ilişkilidir.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “tenasüp” (uygunluk) sanatı yapılmıştır?
A) Gönlümde bir hüzün, gözlerimde yaş var.
B) Sabahın serinliği içime işledi.
C) Rüzgar esti, yapraklar döküldü.
D) Kitaplar ve kalemler masada duruyor.
E) Deniz, kum ve güneş bir araya geldi.
Çözüm: Bu cümlelerde tenasüp sanatını bulmak için, anlamca birbiriyle ilişkili ve uygun sözcüklerin bir arada kullanılıp kullanılmadığına bakalım:
- A) “Gönül”, “hüzün” ve “gözlerde yaş” ifadesi birbirleriyle ilişkili duygusal sözcüklerdir ve uygun bir anlam ilişkisi kurar. Bu, tenasüp sanatına örnektir.
- B) Sabahın serinliği doğrudan bir doğa olayını ifade eder; uygunluk gerektiren ilişkili sözcükler yoktur.
- C) Rüzgar ve yapraklar arasında doğrudan bir neden-sonuç ilişkisi vardır, ancak anlam açısından uygunluk açısından tenasüp sanatı yoktur.
- D) Kitap ve kalem doğrudan ilişkili nesneler olsa da, sanatsal bir anlam ilişkisiyle bağlanmamıştır.
- E) Deniz, kum ve güneş yazla ilişkilendirilebilir, ancak burada sanatsal bir bağdan ziyade doğrudan bir ilişki vardır.
Doğru Cevap: A
Leffüneşir (Sıralı Açıklama)
Bir dize içinde iki veya ikiden fazla sözcüğü kullandıktan sonra, o sözcüklerle ilgili temsili ifadeleri sonraki dizede sıralama sanatıdır. Genellikle birinci dizede en az iki şey söylenip bu söylenenlere ikinci dizede verilen anlamlar karşılık olarak getirilir.
Leff ü neşir, bir cümlede veya mısrada önce birden fazla kavramın sıralanıp, ardından bu kavramların açıklanması veya bunlara uygun ifadelerin sıralanması sanatıdır. Bu sanatta, önce sözcük veya kavramlar belirtilir, ardından sırasıyla bu kavramlara uygun açıklamalar yapılır. Örneğin, “Gözlerim yaşlı, kalbim kırık; ne bir umut var ne de teselli” cümlesinde “gözler” ve “kalp” sözcüklerine sırasıyla “yaşlı” ve “kırık” açıklamaları yapılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “leff ü neşir” (sıralı açıklama) sanatı yapılmıştır?
A) Çiçekler soldu, yapraklar döküldü, ağaçlar boynunu büktü.
B) Bahar geldi, kuşlar cıvıldadı; çiçekler açtı, güneş parladı.
C) Gönlümde bir hüzün, gözlerimde yaş; kalbimde bir sızı, dudaklarımda suskunluk.
D) Deniz dalgalandı, gökyüzü bulutlandı; rüzgar sert esti, yağmur yağdı.
E) Gün biter, yıldızlar parlar; sabah olur, güneş doğar.
Çözüm: Bu cümlelerde leff ü neşir sanatını bulmak için, önce sözcük veya kavramların sıralanıp ardından bu kavramlara uygun açıklamaların aynı sırayla verilmiş olup olmadığını kontrol edelim:
- A) Cümlede belirli bir sıralama ve açıklama ilişkisi yoktur; burada leff ü neşir sanatı yapılmamıştır.
- B) Baharın gelmesi ve kuşların cıvıldaması bir neden-sonuç ilişkisi içerse de, leff ü neşir sanatı yoktur.
- C) “Gönlümde hüzün” ve “gözlerimde yaş”; “kalbimde sızı” ve “dudaklarımda suskunluk” ifadeleri, sıralı olarak birbirini takip eden açıklamalardır. Bu, leff ü neşir sanatına örnektir.
- D) Cümlede olaylar doğrudan sıralanmış, ancak açıklama ilişkisiyle bağlanmamıştır.
- E) Günün bitmesi ve yıldızların parlaması doğal bir sıra halinde anlatılmış; leff ü neşir sanatı yoktur.
Doğru Cevap: C
Cinas (Sesteşlik)
Yazılış ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan iki ayrı sözcüğün bir arada kullanıldığı sanattır.
Cinas, yazılışları ve okunuşları aynı, ancak anlamları farklı olan kelimeleri bir arada kullanarak yapılan söz sanatıdır. Bu sanatta, sesteş kelimeler anlam zenginliği yaratmak veya anlatımı güçlendirmek için kullanılır. Örneğin, “Gül dikensiz olmaz, bu bahçede gül de solmaz” cümlesinde ilk “gül” çiçek anlamındayken, ikinci “gül” gülme eylemi anlamında kullanılmıştır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “cinas” (sesteşlik) sanatı yapılmıştır?
A) Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açtı.
B) Gönlümde açan güller de solar mı?
C) Ne kadar yüce olsan da, bir gün geçeceksin bu dünyadan.
D) Dünyada ölümden başkası yalan.
E) Nazlı yârim, benden uzakta naz ile gezer.
Çözüm: Bu cümlelerde cinas sanatını bulmak için, aynı şekilde yazılan ancak farklı anlamlara gelen sözcüklerin kullanılıp kullanılmadığına bakalım:
- A) Gözlerin açılması ifadesi doğrudan anlamda kullanılmış, cinas yoktur.
- B) “Gül” kelimesi hem çiçek hem de gülme anlamında kullanılabilir. Burada “gül” çiçek anlamında kullanılmışken aynı zamanda gülme anlamını düşündürerek cinas sanatı yapılmıştır. Bu, cinas sanatına örnektir.
- C) “Geçmek” kelimesi doğrudan anlamında kullanılmış, sesteşlik yapılmamıştır.
- D) “Yalan” kelimesi doğrudan anlamında verilmiştir; cinas yoktur.
- E) “Naz” kelimesi bir kere kullanılmış ve sesteşlik bulunmamaktadır.
Doğru Cevap: B
Aliterasyon (Ses Yinelemesi)
Ahenk sağlamak için şiirde ünsüz harflerin tekrar edilmesidir.
Aliterasyon, aynı ünsüz harfin cümlede veya mısrada tekrarlanarak ahenk oluşturması sanatıdır. Bu sanatta belirli bir ünsüz harf defalarca kullanılarak hem vurgu yapılır hem de şiirsel bir akıcılık sağlanır. Örneğin, “Sessiz sedasız sokaklarda sakince süzüldü” cümlesinde “s” sesi tekrar edilerek aliterasyon oluşturulmuştur.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “aliterasyon” sanatı yapılmıştır?
A) Uzaklarda bir fısıltı gibi yankılandı.
B) Göz göze gelince gülümsedi gizlice.
C) Kara kış kapıda, kar yağıyor aralıksız.
D) Deniz dertli dalgalarla dövüşüyor.
E) Soğuk bir rüzgar esti sokak boyunca.
Çözüm: Bu cümlelerde aliterasyon sanatını bulmak için, belirli bir ünsüz harfin ahenk sağlamak amacıyla tekrar edilip edilmediğine bakalım:
- A) “Uzaklarda” ve “fısıltı” kelimelerinde belirgin bir ünsüz tekrarı yoktur; aliterasyon yoktur.
- B) “Göz göze gelince gülümsedi gizlice” cümlesinde “g” sesi tekrar edilmiştir. Bu, aliterasyon sanatına örnektir.
- C) “Kara” ve “kar” kelimelerinde “k” sesi tekrar edilmiş olsa da, yeterli aliterasyon sağlanmamaktadır.
- D) “Deniz” ve “dertli” kelimelerinde “d” sesi tekrar edilmiş olsa da, belirgin bir ahenk oluşturmaz.
- E) “Soğuk” ve “sokak” kelimelerinde “s” sesi tekrar edilse de aliterasyon için yeterli yoğunlukta değildir.
Doğru Cevap: B
Asonans
Mısra içinde aynı ünlü harflerin tekrar edilmesiyle ahenk oluşturmaktır.
Asonans, bir şiir ya da düzyazıda ahenk oluşturmak amacıyla aynı ünlü seslerin tekrarlanması sanatıdır. Bu sanatta ünlü harflerin sıkça yinelenmesiyle müzikal bir etki yaratılır. Örneğin, “O güzel yüzünü, gül rengi gözünü özledim” cümlesinde “ü” sesi sıkça tekrar edilerek bir ahenk oluşturulmuştur.
Çözümlü Örnek Soru
Soru 1
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “asonans” sanatı yapılmıştır?
A) Gözleriyle denizi izlerken huzur buldu.
B) Gün batarken gökyüzü altın sarısına bürünüyordu.
C) Derdimi derin denizlere döktüm, dalga dalga yayıldı.
D) Çocuklar sokakta koşup oynadı.
E) Bahçede rengarenk çiçekler açtı.
Çözüm:
Bu cümlelerde asonans sanatını bulmak için, aynı ünlü harflerin bir ahenk oluşturacak şekilde tekrar edilip edilmediğine bakalım:
- A) “Gözleriyle denizi izlerken huzur buldu” cümlesinde belirgin bir ünlü harf tekrarı bulunmamaktadır.
- B) “Gün batarken gökyüzü altın sarısına bürünüyordu” cümlesinde belirgin bir ünlü harf tekrarı yoktur.
- C) “Derdimi derin denizlere döktüm, dalga dalga yayıldı” cümlesinde “e” ünlüsünün tekrar edilmesiyle asonans sanatı yapılmıştır. Bu, asonans sanatına örnektir.
- D) “Çocuklar sokakta koşup oynadı” cümlesinde belirgin bir ünlü harf tekrarı bulunmamaktadır.
- E) “Bahçede rengarenk çiçekler açtı” cümlesinde belirgin bir ünlü harf tekrarı yoktur.
Doğru Cevap: C
Ulama (Bağlama)
Ünsüz harfle biten bir sözcüğün, ünlüyle başlayan sözcüğe bitişik gibi okunmasına ulama denir. Aruz ölçülerinde kalıba uydurmak amacıyla ulama yapılır.
Ulama, bir dizede veya cümlede ünsüz harfle biten bir kelimenin ardından ünlü harfle başlayan bir kelimenin gelmesiyle, bu iki kelimenin birbirine bağlanarak okunması sanatıdır. Bu sanatta, cümlede akıcılık sağlamak için kelimeler arasında ses uyumu sağlanır. Özellikle şiirlerde ahengi artırmak için kullanılır. Örneğin, “Gecenin uykusu ağır basıyor” cümlesinde “gecenin” ve “uykusu” kelimeleri arasında ulama yapılır.
Çözümlü Örnek Soru
Soru: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ulama” sanatı yapılmıştır?
A) Serin rüzgarla denizin sesi birbirine karıştı.
B) Sabah uyandığında kuşların sesi yankılandı.
C) Gecenin ortasında bir yıldız parladı.
D) Bu güzel rüya aniden sona erdi.
E) Günlerce beklediğimiz haber geldi.
Çözüm: Bu cümlelerde ulama sanatını bulmak için, ünsüz harfle biten bir kelimenin ardından ünlü harfle başlayan bir kelimenin gelip gelmediğine bakalım:
- A) “Rüzgarla” ve “denizin” kelimeleri arasında ulama yapılmaz, çünkü “denizin” kelimesi ünsüzle başlamaktadır.
- B) “Sabah” ve “uyandığında” kelimeleri arasında ulama yapılmaz, çünkü “uyandığında” kelimesi ünsüzle başlamaktadır.
- C) “Gecenin” ve “ortasında” kelimeleri arasında, “n” ünsüzü ve “o” ünlüsü sayesinde ulama yapılmıştır. Bu, ulama sanatına örnektir.
- D) “Rüya” ve “aniden” kelimeleri arasında ulama yapılmamaktadır, çünkü ikisi de ünlüyle bitip başlamaktadır.
- E) “Beklediğimiz” ve “haber” arasında da ulama yoktur, çünkü “haber” ünsüzle başlamaktadır.
Doğru Cevap: C
Söz Sanatları Çözümlü Örnek Test Soruları
Soru:
“Yaz ortasında, sıcak bir günün ardından gelen yağmur, kuru toprakta yankılanan melodik bir ezgi gibiydi. Yağmur damlaları, toprağa hasretle kavuşuyor, her bir damla gökyüzünden düşerken adeta bir sevda şarkısı söylüyordu. Çiçekler, her damlayı özlemle içine çekiyor, doğa yağmurun gelişiyle yeniden canlanıyordu.”
Metindeki söz sanatları göz önünde bulundurulduğunda, aşağıdakilerden hangisi doğrudur?
A) “Yağmurun ezgi gibi yankılanması” ifadesinde “mübalağa” sanatı yapılmıştır.
B) “Toprağa hasretle kavuşan yağmur” ifadesi “istiare” sanatına örnektir.
C) “Çiçeklerin her damlayı özlemle çekmesi” ifadesinde “teşhis” sanatı yapılmıştır.
D) “Doğanın canlanması” ifadesinde “tezat” sanatı vardır.
E) “Yağmurun sevda şarkısı söylemesi” ifadesi “kinaye” sanatını içerir.
Cevap: C
Çözüm: “Çiçeklerin her damlayı özlemle çekmesi” ifadesinde, insana özgü bir duygu olan “özlem” çiçeklere atfedilmiştir. Bu, kişileştirme (teşhis) sanatına bir örnektir.
Soru:
“Akşamın alaca karanlığında, rüzgar ağaçların yapraklarını usulca sallıyordu. Gökyüzü yavaşça kararıyor, yıldızlar birer birer ortaya çıkıyordu. Sessiz sokaklarda, hüzünlü bir ezgi gibi yankılanan rüzgar, sanki geçmişin unutulmuş anılarını fısıldıyordu.”
Bu metindeki söz sanatları dikkate alındığında, aşağıdaki ifadelerden hangisi doğrudur?
A) “Yıldızların ortaya çıkması” ifadesinde “tezat” sanatı kullanılmıştır.
B) “Rüzgarın hüzünlü ezgi gibi yankılanması” ifadesi “istiare” sanatına örnektir.
C) “Rüzgarın geçmişin anılarını fısıldaması” ifadesinde “teşhis” sanatı yapılmıştır.
D) “Akşamın alaca karanlığında” ifadesinde “kinaye” sanatı vardır.
E) “Ağaç yapraklarının sallanması” ifadesi “mecaz” sanatını içerir.
Cevap: C
Çözüm: “Rüzgarın geçmişin anılarını fısıldaması” ifadesinde, cansız bir varlığa (rüzgar) insana özgü bir özellik atfedilmiştir; bu durum “teşhis” sanatını örneklemektedir.
Soru:
“Baharda açan her çiçek, sanki doğanın bir hediyesi gibiydi. Güneş, ağaçların dallarını sımsıcak kucaklıyor, çiçekler ise bu sıcağı içine çekerek büyüyordu. Her yaprak, toprağa düşerken adeta doğaya minnetle eğiliyordu.”
Bu metindeki söz sanatları göz önünde bulundurulduğunda aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) “Güneşin dalları kucaklaması” ifadesinde “teşhis” sanatı vardır.
B) “Her çiçeğin doğanın bir hediyesi olması” ifadesinde “kinaye” sanatı vardır.
C) “Yaprakların toprağa minnetle eğilmesi” ifadesinde “kişileştirme” sanatı kullanılmıştır.
D) “Çiçeklerin sıcağı içine çekmesi” ifadesinde “istiare” sanatı vardır.
E) “Doğanın hediyesi olarak çiçeklerin açması” ifadesinde “mecaz” sanatı vardır.
Cevap: B
Çözüm: “Doğanın bir hediyesi” ifadesi kinaye değil, istiare sanatına örnektir. Diğer ifadelerde verilen sanatlar doğrudur.
Soru:
“Gözyaşları sel oldu, bütün dünyayı kapladı.” cümlesinde hangi söz sanatı kullanılmıştır?
A) Teşbih (Benzetme)
B) Mübalağa (Abartma)
C) Kinaye
D) Tezat
Cevap: B
Çözüm: “Gözyaşları sel oldu” ifadesinde abartma yapılmıştır; gözyaşlarının dünyayı kaplayacak kadar fazla olduğu söylenmiştir.
Soru:
“Gül dalında boynu bükük kaldı.” cümlesinde hangi söz sanatı vardır?
A) Kişileştirme
B) Tezat
C) Kinaye
D) Teşhis
Cevap: A
Çözüm: “Boynu bükük” ifadesiyle gül, insanlar gibi üzgün gösterilerek kişileştirilmiştir.