Dize sonlarında kafiyeyi oluşturan seslerden sonra gelen, anlam ve görev bakımından aynı olan eklerin, seslerin ve sözcüklerin oluşturduğu ses benzerliğine redif denir.
Kafiyenin bulunduğu bir dizede redif olmayabilir; yani, kafiyenin varlığı redife bağlı değildir.
Redifi oluşturan ekler ses değişimine uğrayabilir; ses değişimine uğrayan ek, anlam ve görevini kaybetmez.
Redif, Türk şiirinde çok önemlidir hatta divan şiirinde birçok gazel ve kaside sonlarındaki reditleriyle anılır.
Redifler cümle, sözcük veya ek halinde olabilir.
Kaçır beni ahenk, al beni birlik
Artık barınamam gölge varlıkta
Ver cüceye onun olsun şairlik
Şimdi gözüm büyük sanatkârlıkta
(Necip Fazıl Kısakürek)
Yukarıdaki dörtlükte, birinci dizedeki “birlik” ve üçüncü dizedeki “şairlik” sözcüklerindeki ”-lik” eki, ikinci dizedeki “varlıkta” ve dördüncü dizedeki “sanatkârlıkta” sözcüklerindeki “-lık, ta” ekleri aynı anlam ve görevde kullanıldığı için redif oluşturmuştur.
Aşağıdaki dizelerdeki allı çizili sesler / sözcükler rediftir:
Ey sonuca doğru ilkuçtan gelen Dağ!
Göğü perde perde delip yükselen Dağ!
***
Küçük gövdesine budur giren ölüm,
Onun yüzünü bizden çeviren ölüm.
***
Ağrı’ya eş yüce bir dağ yok içimde
Ne kadar cüceyim dert ve sevincimde!
Örnek cümleler:
Bir günde doğup can veren altın kelebekler, (Redifi oluşturan sesler / sözcükler = -ler)
Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller.
Hangi resmime baksam ben değilim (Redifi oluşturan sesler / sözcükler = ben değilim)
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar (Redifi oluşturan sesler / sözcükler = -durmuşlar)
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar
Ölürsem yazıktır sana kanmadan (Redifi oluşturan sesler / sözcükler = -madan)
Kollarım boynuna halkalanmadan