Halktan kopuk olma ve ağır bir dil kullanma Servetifünun sanatçılarının en çok eleştirilen yönleri olmuştur. Servetifünun sanatçılarının oluşturduğu edebiyat “salon edebiyatı” olarak da nitelendirilir.
Servetifünuncular Batı uygarlığına özellikle Fransa’ya hayranlık göstermişler, Türkiye’nin Batılılaşma yoluyla yükseleceğine inanmışlar; orada sanat, bilim, ne buldularsa aktarmaya çalışmışlardır.
Özellikle Fransız edebiyatını örnek almışlar; roman ve hikâyede nezlizm ve natüralizm şiirde parnasizm ve sembolizm akımlarının etkisinde kalmışlardır.
Siyasî şartlardan dolayı vatan, hürriyet, istiklal, millet gibi konular yerine aşk, tabiat, karamsarlık, gerçek-hayal çatışması gibi bireysel konuları işlemişlerdir.
“Sanat, sanat içindir” görüşünü benimsemişlerdir.
Konuşma dilinden uzaklaşılmış, daha önce kullanılmamış sözcük ve tamlamalar kullanılmıştır. Arapça ve Farsça sözlükler karıştırılarak Türkçede kullanılmayan yeni sözcükler uydurulmuştur: nahcir (av), şegaf (Çılgınca sevgi), tiraje (gökkuşağı)… lerziş-i barid (soğuk titreme), karha—i hayat (hayat yarası), inkisar-ı hayal (hayal kırıklığı) saat-i semen—fam (yasemin renkli saatler) gibi tamlamalar; tehîbaht (boş talihli), şikeste—reng (kırık renkli), zekâ-şiken (zekâ kıran) gibi birleşik sıfatlar ve el sıkmak, dest-i izdivacını taleb etmek gibi Fransızcada görülen bazı yeni deyim ve söyleyişler kullanılmıştır.
Anlatımı tekdüzelikten kurtarmak için cümlelerin sonunda değişik zamanlı fiiller kullanılmıştır. Benzetmelerle yüklü olan süslü bir dille yazmak, yerli yersiz ah, oh gibi ünlemlere fazla yer vermek, “ve” bağlacını sık kullanmak, bir düşünceyi kuvvetlendirmek veya ondan dönmek amacıyla söz arasına evet evet, hayır hayır gibi sözcükler sıkıştırmak, ikide bir güzelim, meleğim gibi hitaplara yer vermek Servetifünun sanatçılarının genel üslup özellikleridir.
Servetifünun sanatçıları çoklukla şiir, roman, hikâye, gezi yazısı, hatıra, makale, edebî tenkit türlerinde eser vermiş, tiyatro türüyle pek ilgilenmemişlerdir.
Şiirin konusu genişletilmiş, en basit günlük olay, gözlem duygular şiir malzemesi olarak kullanılmıştır.
Tanzimat sanatçılarının aksine “hece” ölçüsü ciddiye alınmamış, aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Kafiyenin göz için değil, kulak için olduğu görüşü benimsenmiştir.
Divan edebiyatı nazım biçimleri bırakılmış, Fransız şiirinde görülen sone, terzarima, triyole gibi nazım biçimleri ve divan şiirindeki müstezatın etkisiyle oluşturulan serbest müstezat nazım biçimi kullanılmıştır.
Nazım, nesre yaklaştırılmış; konu ile ölçü arasında ahenk aranmıştır.
Roman ve hikâyede, teknik kuvvetlenmiş; süs için yazılan gereksiz tasvirlerden kaçınılmış, konu dışı bilgiler verilmemiş, olay akışına müdahale edilmemiş, yazarlar eserde kişiliğini gizlemiştir.
Roman ve hikâyede, Fransız realist ve natüralist yazarların eserleri örnek alınmıştır. Gerçek hayatta karşılaşılabilecek kişiler anlatılmış, olaylar daha çok İstanbul’da geçmiştir.
Senıetifünun döneminde gazetecilik yoktur; bunun yerine edebiyat ve sanat dergileri vardır.
Şiirde Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin; roman ve hikâyede Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf öne çıkmıştır.
Hüseyin Cahit Yalçın, Süleyman Nazif, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hüseyin Suat, Hüseyin Siret, Celal Sahir Erozan, Faik Ali Ozansoy, Ali Ekrem Bolayır (A. Nadir), Süleyman Nesip, H. Nazım (Ahmet Reşit Rey), Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Safveti Ziya, Safvet Nezihi, Ahmet Şuayb dönemin diğer sanatçılarıdır.