COŞKU VE HEYECANI DİLE GETİREN METİNLER
a) Şiir
Servetifünun şairleri; ağır, sanatlı ve süslü bir dil kullanmışlardır, sanatçılarda anlaşılma kaygısı yoktur.
Şairler, hiç kimsenin kullanmadığı Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamaları sözlükten çıkarıp kullanmışlardır: Mükevkeb, takattur, Lerzende, tiraje, müzehheb, mukmir, ibtika, nevin, müşemmes, şegaf, mutarra, puşide… ;
Etkilendikleri Fransız şiiri tarzında yeni imge sistemi kurmak için kendilerine özgü daha önce hiç duyulmamış tamlamaları kullanmışlardır: saat-i semen-fam (yasemen renkli saatler), lerziş—i barid (soğuk titreme), karha-i hayat (hayat yarası), inkisar—ı hayal (hayal kırıkları), şikeste—renk (kırık renkli), zulmet—i ebkem (dilsiz karanlık), şehik—i tenhayi (yalnız hıçkırık), ihtizazat—ı leyl (gece titreyişleri), leyal—i girizan (kaçıcı geceler).
Fransızca söz dizimi örnek alınmış ve Fransızcadan kimi deyimler çevrilerek Türkçeye aktarılmıştır: El sıkmak, dest-i izdivacını talep etmek.
Şiirlerde sembolizm ve parnasizm akımları etkili olmuştur.
Şiirin konusunu genişletilerek hemen her şey şiirde işlenmiş; en basit günlük olay, gözlem ve duygular bile şiir malzemesi olarak kullanılmıştır.
Şiirlerde gerçek-hayal çatışması, bireysel duygular, acılar, üzüntüler, melankoli, aşk, üzüntü, doğa güzellikleri, hayal kırıklıkları, kişisel hayaller, karamsarlık gibi konular işlenmiştir. Aşk temasını daha çok romantik bir tutumla işlemişlerdir.
Servetifünun şiiri bir tasvir şiiridir. Gözleme dayalı gerçekçi tasvirlerin yanında tabloya dayalı tabiat manzaraları da şiire girmiştir.
Hece ölçüsü kullanılmamış, aruz ölçüsü kullanılmıştır.
Aruz ölçüsünü Türkçeye başarılı bir şekilde uygulamışlardır.
Divan şiirinin nazım birimi olan beyit terk edilmiş, divan şiirinde cümlenin bir beyitte tamamlanması kuralı kırılmıştır. Şiirde bir cümlenin dize ortasında başlamasına veya bitmesine hatta bir birimden diğerine taşmasına enjambement (anjambman) denir. Anlamca 7-8 cümlede tamamlanan uzun cümleler kullanılmıştır. Bu özellik şiirin düzyazıya yaklaşması sonucunu doğurmuştur, nazım, nesre yaklaştırılmıştır.
Fransız edebiyatından alınan sone (sonnet), terzarima ve triyole gibi nazım biçimleri kullanılmıştır.
Divan edebiyatında aruzun sadece bir kalıbıyla ve değişmez kurallara göre yazılan müstezatın kalıplarını kırarak Serbest müstezat nazım biçimini kullanmışlardır.
Şiirde ölçü, ritim, ses, kafiye ve musikiye önem vermişlerdir.
“Kafiye, Kulak içindir” anlayışını benimsemişlerdir.
Resmin musiki, şiirin resim, heykel, mimari ve musiki ile ilişkisi bu dönemde özellikle işlenmiştir. Özellikle resim sanatından büyük ölçüde etkilenmişlerdir.
Recaizade Mahmut Ekrem ile başlayan “tablo altına şiir yazma” geleneği devam ettirilmiştir.
Kırılgan duyguları belirtmek için aşırı heyecan belirten ki ve evet gibi sözcükleri; oh, of, ey gibi ünlemleri sıkça kullanmışlardır.
Meleğim, güzelim gibi hitapları da sıkça kullanmışlardır.
b) Mensur Şiir
Ölçü ve kafiye şartına bağlı kalınmadan düzyazıyla şiirsel söyleyişin amaçlandığı yazı türüdür.
Türk edebiyatında, türün ilk örneğini Halit Ziya vermiştir. Mensur Şiirler (1889) ve Mezardan Sesler sanatçının mensur şiir türündeki eserleridir.
Mehmet Rauf’un 1901 ‘de yayımlanan Siyah İnciler adlı kitabı mensur şiirin önemli bir örneğidir.
Servetifünun döneminde Hüseyin Cahit, Ahmet Hikmet, Celal Sahir mensur şiir niteliği taşıyan metinler kaleme almışlardır.