Şehirlerin Gelişimi ve Fonksiyonları Ayt Coğrafya
Şehirlerin Gelişimi ve Fonksiyonları
İlk çağlarda avcı ve toplayıcı özelliğe sahip olan insanlar çeşitli mağara ve ağaç kovuklarını yerleşme alanı olarak kullanmış ve yeryüzünde dağınık hâlde yaşamışlardır. Bu dönemde insanlar avcı ve toplayıcı faaliyetler nedeniyle göçebe yaşam tarzına sahipti. Ancak insanların tarımsal faaliyetlere başlaması ile insanlar belirli alanlarda toplu hâlde yaşamaya başlamışlardır. Bu dönemde ortaya çıkan ve günümüz şehirlerine göre nüfus miktarı çok az olan yerleşmeler ilk şehirleri oluşturmaktadır.
İlk şehirlerin ortaya çıkışı ve yeryüzünde şehirleşme hareketlerinin başlangıcı 5000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Ancak nüfusun büyük kısmı yakın tarihlere kadar kırsal alanda yaşamıştır. Çünkü şehirleşme olgusu tarihsel süreçte yavaş seyretmiştir. Buna karşın, şehirleşme sürecinin hızlanması Sanayi Devrimi ile başlamıştır.
Dünyadaki ilk şehir yerleşmeleri Mısır, Fırat – Dicle Havzası, Kuzey Çin, Orta Meksika, Kuzey Andlar ve Güneydoğu Asya’nın akarsu vadilerinde tarımın gelişmesiyle belirmeye başlamıştır. Bu bölgelerde şehirleşmenin gelişmesi bilim, teknik ve sanatı geliştirerek bilgi birikimini artırmıştır. Yani Avrupa’da şehirlerin ortaya çıkışı bu bölgelerde görülen şehirlerden çok sonradır.
Modern şehirleşme süreci ise taş kömürü yataklarının işlenmesiyle beraber yaşanan Sanayi Devrimi ile birlikte İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Bu şehirlerin ortaya çıkışı günümüze yakın tarihtedir. Sanayi Devrimi’yle beraber yapılan yatırımlar, yeni ekonomik sektörlerin ortaya çıkmasına ve yaygınlaşmasına neden olmuştur. Şehirler; fabrika, ticaret, kültürel ve sanatsal faaliyetlerin yürütüldüğü merkezler hâline gelmiştir.
İlk şehir yerleşmelerinin nüfusu günümüzdeki şehirlere oranla oldukça azdı. Örneğin, Sümerlere ait bir şehirde nüfus 7.000 ile 20.000 arasında değişiyordu. Bu dönemlerde temel ekonomik faaliyetin tarım olması ve genel anlamda dünya nüfusunun azlığı bu durumun temel nedenidir. Ancak sanayi faaliyetlerinin gelişmesi hem kentlerdeki iş gücü ihtiyacını arttırmış hem de kırsal alanlardaki iş gücü ihtiyacının azalmasına neden olmuştur. Bu durum öncellikle kırdan kentlere olan göçlerin hızla artmasına ve şehirsel nüfus miktarı ile şehirleşen yerleşmelerin hızla artmasına neden olmuştur. Ayrıca dünya nüfusundaki artış kalabalık nüfuslu kentlerin artmasında etkili olmuştur. Günümüzde şehir nüfusları 15 — 20 milyonluk dev rakamlara ulaşmaktadır. Örneğin, Londra’nın nüfusu 1800 yılında 1 milyon iken, sanayileşmeyle beraber 1890 yılında 5 milyona, 2015 yılında ise 8 milyona ulaşmıştır.
1820 yılında nüfusu 100.000’i aşan şehirlerin sayısı 22 iken, 1890 yılında bu sayı 120’ye ulaşmıştır. Yıllar geçtikçe artan nüfusla beraber şehirleşme de sürekli olarak artmıştır. 1800’lü yıllarda nüfusu 20.000’den fazla olan şehirler toplam nüfus içinde % 2.4’lük paya sahip iken 1990 yılı sonrası nüfusu 100.000’den fazla olan şehirlerin toplam nüfus içindeki payı % 50’nin üzerine kadar yükselmiştir.
Yeryüzündeki ilk şehirleri oluşturan temel faaliyet tarımdı. Verimli toprakların ve su kaynaklarının bulunduğu sahalarda gelişen ilk şehirlerin gelişimleri üzerinde coğrafi konumları da büyük paya sahiptir. Ekonomik faaliyet türlerinde yaşanan gelişmeler ve yeni faaliyet alanlarının ortaya çıkması şehirleri oluşturan fonksiyonları da çeşitlendirmiştir. Örneğin tarımsal üretimdeki artış sonrasında artan ürünlerin ilk başlarda takas yoluyla satışının gerçekleşmesi ticari faaliyetlerin doğmasına neden olmuştur. Ticari faaliyetlerin ortaya çıkmasıyla da ürünlerin satışa çıkarıldığı pazar alanları meydan gelmiş ve zaman içinde ticari faaliyetlerin ön plana çıktığı şehirler doğmuştur.
Zaman içinde ekonomik faaliyetlerde meydana gelen gelişim ve değişim farklı fonksiyonlara sahip şehirlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Örneğin devlet örgütlenmesinin ortaya çıkması ve bu buna bağlı olarak bu örgütlenmelerin yönetildiği merkezlerin meydana gelmesi idari kentlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur.
Sanayi Devrimi ile yaşanan gelişmeler sonucunda ise şehirleşme hız kazanmış ve şehirlerin fonksiyonel değişimi hızlanmıştır. Değişen koşullar ve artan ihtiyaçlarla beraber şehirlerdeki faaliyetler farklılaşmıştır. Siyasi, iktisadi nedenlerle nüfus artışı da hızlanmış ve günümüzdeki büyük şehirler ortaya çıkmıştır.
Bazı şehirlerin işlevsel özelliklerinin zaman içinde büyük gelişim göstermesi bu şehirlerin etki alanlarının artmasına ve küresel bir güce sahip olmasını sağlamıştır. Bu şehirlerden biri de İngiltere’nin başkenti Londra’dır.
Thames Nehri’nin kenarında küçük bir kasaba olarak kurulan Londra, Roma İmparatorluğu döneminde, İngiltere Eyaleti’nin başkenti olarak kullanılmaya başlanmış ve bu süreçte şehir gelişip büyüme göstermiştir. Romalılar döneminde şehrin etrafı surlarla çevrilmiştir. Böylece korunaklı hâle gelen şehrin nüfusu 60 bine kadar ulaşmıştır. 5. yüzyılda Kavimler Göçünün etkisiyle buraya göç eden Anglo — Saksonların eline geçen şehir, 11. yüzyılda ise Normanların eline geçmiştir. Orta Çağ’da sınırları ve etki alanı genişleyen Londra önemli bir liman ve ticaret şehir hâline gelerek nüfus bakımından da önemli bir artış kaydetmiştir.
17. yüzyılda nüfusu 350 bine ulaşan şehir, 1665 yılında yaşanan büyük veba salgını ve 1666 yılında meydana gelen büyük Londra yangınında büyük zarar görmüş ve çok sayıda insan yaşamını yitirmiştir. Ancak İngiltere’de yaşanan Sanayi Devrimi sonrasında Londra ülke dışı ve ülke içinden gelen yoğun göçlere maruz kalmıştır. Bu dönemde şehirde bulunan fabrikalarda ve ticaret merkezlerinde çalışmak üzere şehre yapılan göçler şehir nüfusunu hızla arttırmıştır.
1800 yılında yapılan nüfus sayımında yaklaşık 1 milyon olan Londra’nın nüfusu, 1900 yılında 6,5 milyona ulaşmıştır. Günümüzde 8 milyonu aşan nüfusa sahip olan Londra, dünyanın en önemli şehirleri arasında yer almaktadır.
Fonksiyonel özelliklerine göre şehirler;
idari, dinî, askerî, tarım, sanayi, maden, liman, ticaret, turizm ve kültür şehirleri olarak çeşitli şekillerde sınıflandırılmaktadır.
İdari Şehirler
Bu tür şehirler bulundukları ülkelerin yönetim merkezi olan ve bu fonksiyona bağlı olarak gelişme gösteren şehirlerdir. Ankara, Londra, Brüksel, Paris, Washington, Tahran, Moskova bu tür şehirlere örnek verilebilir.
Dini Şehirler
Çeşitli din ve inançların merkezi olan ya da bu din ve inançlar açısından kutsal sayılan değerleri ve mekânları barındıran şehirlerdir. Mekke, Medine, Kudüs, Roma ve Lhasa dinî şehirlere örnek verilebilir.
Askerî Şehirler
Sahip oldukları stratejik konumları nedeniyle çeşitli askerî birliklerinin bulunduğu ve bu özelliğe bağlı olarak gelişme gösteren şehirlerdir. NATO’nun merkezinin bulunduğu Brüksel, Türkiye’deki Kırkağaç (Manisa), Eğirdir (Isparta) bu tür şehirlere örnek gösterilebilir.
Liman Şehirleri
Geniş hinterlanda sahip limanların bulunduğu ve ticaretin genellikle bu liman aracılığıyla yapıldığı şehirlerdir. Liman şehirleri genellikle korunaklı bir koy veya körfezin bulunduğu yerlerde ortaya çıkmaktadır. Rotterdam, Hamburg, Marsilya, Singapur ve Şanghay liman şehirlerine örnek verilebilir.
Tarım Şehirleri
Temel ekonomik faaliyetin tarım olduğu ve bu özelliğe bağlı olarak gelişmiş olan şehirlerdir. Bu şehirlerde nüfusun büyük bölümü geçimlerini tarımsal faaliyetlerden karşılar. Bu şehirlerin bazılarında tarıma dayalı sanayi faaliyetleri de gelişme göstermiştir. Bulgaristan’daki Kırcaali şehri, Türkiye’deki Akhisar, Salihli, Muş, Ağrı gibi kentler tarım şehirlerine örnek gösterilebilir.
Sanayi Şehirleri
Gelişimlerinde sanayi faaliyetlerinin ön plana çıktığı şehirlerdir. Bu tür şehirlerde sanayi faaliyetlerinin gelişmesine bağlı olarak ulaşım ve ticaret faaliyetleri de gelişmiştir. Manchester, Tokyo, Kocaeli, Düsseldorf ve Detroit sanayi şehirlerine örnek gösterilebilir.
Maden Şehirleri
Önemli yer altı kaynaklarına sahip olan ve bu kaynakların varlığına bağlı olarak gelişen şehirlerdir. Essen, Kerkük, Batman, Kiruna ve st. Petersburg bu tür şehirlere örnek verilebilir.
Turizm Şehirleri
Sahip oldukları çeşitli doğal ve beşerî özellikler sonucunda turizm faaliyetlerinin gelişmiş olduğu şehirlerdir. Miami, Venedik, Barcelona, Roma, Antalya, Dubai ve Singapur turizm şehirlerine örnek verilebilir.
Kültürel Şehirler
Bilim, sanat ve eğitim gibi çeşitli kültürel faaliyetlerin ön planda olduğu şehirlerdir. Oxford, Cambridge, Cannes ve Salamanca kültür şehirlerine örnek verilebilir.
Ticaret Şehirleri
Ticari faaliyetlerin yoğunlaştığı şehirlerdir. Bu tür şehirlerde ulaşım faaliyetleri de gelişmiştir. New York, Hong Kong, Shangay ve Tokyo ticaret şehirlerine örnek verilebilir.
Türk – İslam Şehirleri
ilk dönemlerde göçebe yaşam tarzına sahip olmaları nedeniyle Türklere ait llk Çağ şehirsel yerleşmelere rastlanmaz. Ancak İslamiyet’in kabulüyle Türkler tarafından göçebe yaşam tarzı yavaş yavaş terk edilmeye başlanmış ve yerleşik hayata geçiş başlamıştır. Türklerin yerleşik hayata geçişi ile 9. yüzyıldan itibaren Taşkent, Fergana, Buhara, Semerkant ve Tebriz gibi önemli Türk – İslam şehirleri ortaya çıkmıştır.
İlk Türk – İslam şehirlerinin başlıca özellikleri şunlardır:
- Ticaretin kalbinin attığı alanlar olan çarşılar oldukça gelişmiştir.
- Dericilik, demircilik, terzilik ve ayakkabıcılık gibi mesleklerin icra edildiği atölyeler yer alır.
- Genellikle İpek Yolu güzergâhında kurulmaları nedeniyle ticari faaliyetler gelişmiştir.
İlk Türk — İslam şehirlerinin kurulduğu önemli alanlar Maveraünnehir Bölgesi’dir. Bu bölgede yer alan Semerkant ve Buhara kentleri verimli tarım toprakları üzerinde kurulmuş ve önemli ticaret yollarından biri olan İpek Yolu güzergâhı üzerinde yer almışlardır. Bu nedenle de sürekli olarak saldırılara maruz kalmışlardır. Büyük Selçuklular Dönemi’nde gelişme gösteren bu şehirler 13. yüzyılda Moğol saldırıları sonucu büyük tahribata uğramışlardır. 14. yüzyılda Timur tarafından alınan bu şehirler, yeniden inşa edilerek eski görüntülerine tekrar kavuşturulmuştur. İlerleyen süreçte Timur Devleti’nin başkenti olan Semerkant; Uluğ Bey Dönemi’nde bilim, sanat ve kültür alanlarında gelişen bir şehir haline gelmiştir.
Türklerin Anadolu’ya göç etmesiyle bu topraklarda Bursa, Konya ve Kayseri gibi birçok şehir kurulmuş ya da mevcut şehirlerin gelişmesi sağlanmıştır. Anadolu’daki Türk — İslam şehirlerinin ekonomik yönden gelişmesinin temelinde kervan ticareti büyük paya sahiptir. Örneğin Konya, 12. yüzyılda etrafı surlarla çevrili küçük bir şehirken 14. yüzyılda nüfusu artan ve zanaatçılar için ayrı ayrı çarşıların kurulduğu bir şehir hâline gelmiştir.