Sanayi İnkılabı Öncesi Osmanlı’da Endüstrileşme Çabaları 11.Sınıf Tarih
SANAYİ İNKILABI ÖNCESİ EKONOMİ VE OSMANLI EKONOMİSİNDE ENDÜSTRİLEŞME ÇABALARI
Ziraatte reaya çiftliği denen ve Halil İnalcık tarafından çift – hane sistemi olarak tanımlanan işletme şekli XVII. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. Bu sistemde bir aile bir çift öküzle sürebileceği kadar toprak bırakılır ve o aile o toprağı işletim hakkına sahip olurdu. Yetiştidiği ürünün bir kısmını devlete vergi olarak öder ve geri kalan kısmıyla geçimini sağlardı. Toprağın mülkiyeti devlette, kullanım hakkı ise reayadaydı.
Osmanlı Devleti’nin ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalıydı. Hazine gelirinin büyük kısmı tarımdan elde edilen vergilerdi. 1800’lü yılların başlarında nüfusun %80’i tarımla uğraşmaktaydı.
Genellikle tarım kişisel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olup amaç ürün fazlasından kar elde etmek değildi. Ama zaman ilerledikçe ulaşım ve haberleşme koşullarının iyileşmesi üzerine kişiler geçimlik düzeyi aşarak üretimi pazar düzeyine çıkarmayı hedeflediler.
Üretim fazlasını satarak ek gelir elde ettiler. 1858 Arazi Kanunnamesi ile boş araziler değerlendirilerek üretim her geçen gün artmaktaydı. Her ne kadar üretim artsa da bilinmelidir ki üretilen ürünlerin %75’i ülke içinde tüketiliyordu.
Avrupa’da ve dünyanın farklı coğrafyalarında taşrada yaşayan halk tüketim ürünlerini, giyim kuşam ihtiyaçlarını ve basit üretim araçlarını kendileri üretiyordu. F’amuğu kendileri üretiyor, ipliği kendileri imal ediyor ve tekstil alanında kendi ihtiyaçlarını karşılıyorlardı. Köylerde ve kasabalarda kurulan pazarlarda ürettikleri ürünlerin ticaretini yapıyorlardı. Özellikle buğday, pirinç, zeytin, pamuk ve tütün gibi ekonomik değeri yüksek ürünler daha çok üretilip satılırdı. Dış piyasada Osmanlı zirai ürünlerine karşı oluşan büyük talep zirai alanda birçok yeniliğin ve artışın nedeni olmuştur.
XIX. yüzyıldan itibaren özellikle kültür bitkilerinin ekimine başlandı. Zirai üretimi arttırmak ve çeşitlendirmek için Meclis-i Umuru Nafia kuruldu. Aynı zamanda nafia hazinesi kurularak köylüye faizsiz, uzun vadeli kredi imkanı sağlandı. Bu yüzyılda dış ticaretle birlikte ihracat talepleride arttı. 1914’te tüm Osmanlı ülkesindeki zirai üretimin % 20’si ihraç edilmekteydi.
1914’te tarımın hazine gelirindeki oranı %56’ya ulaşmıştı. İhraç edilen önemli tarım ürünü tütündü.
Tütünün haricinde, pamuk, incir gibi maddi değeri yüksek ürünlerde ihraç edilmeye başlandı.
Su kanallarının inşası, barajların açılması gibi sulamayı destekleyecek gelişmelerin artması tarımsal verimliliği ve ürün çeşitliliğini arttırıyordu.
Devlet makinalı bilimsel tarımı desteklemek ve geliştirmek amacıyla ziraat mektepleri açtı, ziraat bankasını kurdu ve çiftçilere düşük faizle kredi imkânı sağladı.
Sanayileşme alanında ilk adımlar Lale Devri’nde atıldı. İstanbul, Bursa ve Kütahya gibi şehirlerde fabrikalaşma başladı. II. Mahmut Dönemi’nde sanayi alanında çalışmalar artarak devam etti. II. Mahmut’un memurlara yerli kumaştan kıyafet giyme mecburiyeti getirmesi yerli üreticiyi ve sanayiciyi memnun etti. 1870’lerden sonra özel sektörün de katkısıyla sanayileşme daha da hızlandı. İzmir’de çok büyük bir demir fabrikası açıldı. Bursa’da ipek fabrikası. Adana’da pamuk fabrikası gibi. XX. Başlarında sanayileşme ile ilgili yapılan çalışmalarda görülüyor ki 100 fabrikanın 50’si İstanbul’da 25’i İzmir’de kalan 25’i ise diğer yerlerde faaliyet gösteriyordu. Bu fabrikaların %8’i devletin %11 anonim %81 ’i ise şahıslara aitti. Sanayide halıcılık önemli bir alandı. Batı Anadolu’da Uşak dolaylarında halıcılık çok meşhurdu.