SABAHATTiN ALİ (1907—1948)
Toplumcu gerçekçi edebiyatımızın öncülerinden biridir.
Maupassant tarzı hikâye yani klasik hikâye anlayışını benimseyen yazar; hikâyelerinde serim, düğüm ve çözüm bölümlerine yer verir.
Anadolu köy ve kasabalarında yaşananları gerçeklikle anlatan yazar, köy ve kasaba hikâyecisi olarak kabul edilir.
Eserleri
— Şiir: Dağlar ve Rüzgâr, Kurbağaların Serenadı, Bütün Şiirleri
— Roman: Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Kürk Mantolu Madonna
— Hikâye: Kağnı, Ses, Sırça Köşk, Değirmen, Yeni Dünya la
Kuyucaklı Yusuf (1937): Romana konu olan Yusuf ile Muazzez’in çocukluk yıllarına kadar uzanan, yer yer romantik ögelerle süslü temiz aşkları, eşrafın temsilcisi Şakir’in ve onun yerinde yer alan kaymakam İzzet Bey’in ve karakol komutanının entrikalarıyla kirlenir. 1903 sonbaharında Nazilli’nin Kuyucak köyünde başlayıp 1915 kışında Edremit’te sona eren olaylar zinciri, yazarın tezine uygun olarak Yusuf’un intikamını almak için yeniden kasabaya dönmek üzere dağa çıkışıyla sona erer.
İçimizdeki Şeytan (1940): Otobiyografik karakterli romanı İçimizdeki Şeytan’da doğruyu bildiği hâlde savunmaktan korkan bir aydının, Ömer’in yalnızlığını, kararsızlığını, kendini bulma sürecindeki bunalımlarını ve iç çatışmalarını ele alır. Eleştirmenlerce siyasi ve ideolojik bulunan roman 1940’ların sosyal ortamında iki farklı dünyanın insanı olan Ömer ile Macide’nin “iğreti” beraberliklerini işler. Kuyucaklı Yusuf’un dengeye ve simetriye dayanan sağlam olay örgüsüne karşın İçimizdeki Şeytan’da olay örgüsü, iç monologlarla yürütülür ve yine olaylar tesadüflerle birbirine bağlanır.
Kürk Mantolu Madonna (1943): Anı türünde yazılan Kürk Mantolu Madonna romanı uygarlık çatışması içinde bunalan aydının çelişkilerini, iç konuşma, bilinç akışı gibi modern anlatma tekniklerini kullanarak verir. Toplumla sağlıklı ilişkiler geliştiremeyen, bu yüzden hayata küsmüş Raif Efendi’nin Maria Puder ile olan üç aylık beraberliğinin ve bu beraberliğin meyvesi olan kızının çağrıştırdıkları ile düşledikleri arasındaki çelişkiyi anlatır.