ROMANTİZM (COŞUMCULUK)
Romantizm “gerçek dışı, hayalî, duygusal” anlamlarına gelir.
5. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülmeye başlandı, yüzyılın ilk yarısında yaygınlaştı.
Romantizm, önce İngiltere ve Almanya’da görülmüş, daha sonra 19. yüzyılın ilk yarısında Fransa’da etkili olmuştur.
Romantizm’in kurallarını Vict0r Huga, Cromwell adlı eserinin ön sözünde belirlemiştir. 1830 yılında Hugo’nun Hernani oyununun oynanmasından sonra romantiklerle klasikler arasında “Hernani Savaşı” adı verilen bir tartışmaya sebep olmuştur. Tartışma, romantiklerin klasisizmin karşısında kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Romantizmin ortaya çıkmasında; A. A. Cooper’in kurucusu olduğu Duygu Okulu, 1789 Fransız İhtilali sonrasında Fransa’daki karışık ortam, klasisizmin yaklaşık iki yüzyıl boyunca sanatçıyı boğan sıkı kuralları, sosyalekonomik yapı (1789) ve siyasal yönetimdeki ve felsefedeki değişimler etkili olmuştur
Klasisizme tepki olarak ortaya çıkmış, onun bütün kural ve biçimleri yıkılmıştır.
Victor Hugo, romantizmi, “edebiyattaki Fransız İhtilali” olarak tanımlamıştır.
Romantizmde, hürriyet yani özgürlük en önemli niteliktir. Romantikler hürriyet konusunda 0 kadar ileri gitmişlerdir ki edebî türlerin ayrımını bile reddetmişlerdir.
Romantiklerin yer yer toplumcu olduğu söylenebilir ancak bu toplumun sorunlarını ve olumsuzluklarını yansıtmaya dayalıdır.
Romantikler, büyük oranda bireycidir; bireysel duyguları ve lirizmi yansıtmışlardır. Duyguya önem verdikleri için
“lirik şiir”i ön plana çıkarmışlardır.
Klasisizmdeki akıl ve sağduyunun yerini romantizmde, duygu ve hayaller almıştır.
Melankoli, hüzün, kötümserlik ve marazîlik (hastalıklı duygular) romantizmde önemli yer tutar.
Romantizmde, doğaya (tabiata) önem verilmiş, doğa eserlerde sıkça işlenmiştir.
“Fransız İhtilali”nde dökülen kanlar romantikleri etkilemiş, melankoliye neden olmuştur. Bu dönemde “verem olma, intihar etme” moda halini almıştır.
Romantikler, millî ve milliyetçi bir anlayışı benimsemişler, millî geçmişlerine yönelmişlerdir.
Romantikler, Hristiyanlığa ilgi duymuşlardır ancak bu din dogmatik Hristiyanlık değil, insanın duygu dünyasına seslenen ve duygularla kavranan hissî bir Hristiyanlıktır.
Eserlerde, tasvirlere yani betimlemelere geniş yer verilmiştir. Tasvirler ruh halinin ve konunun daha iyi anlatılmasını sağlamıştır.
Günlük hayattan uzak yapay, süslü bir dil ve üsluba tepki göstermişlerdir.
Romantizmde olaylar ve hayat bir karşıtlık içinde yansıtılır. Eserlerde hayal-gerçek, beden—ruh, hayat-ölüm, iyi- kötü, ak-kara çatışması vardır.
Tiyatroda komedi ve trajedinin sıkı kurallarına karşı “dram” türü ortaya çıkarılmıştır. Dramda hayatta olan her şey yani iyi ve kötü bir arada kullanılmıştır.
Eserlerde, rastlantılara ve olağanüstülüklere çokça yer verilmiştir.
Sanatçılar eserlerinde kişiliğini gizlememiştir.
Romantikler akla karşı duyguyu, seçkin sınıfa karşı halkı, süslülüğe karşı doğallığı, kurallara karşı kuralsızlığı benimsemişlerdir.
Temsilcileri
Batı Edebiyatında: Fransa’da Chateaubriand, M. De Stael, Alexandre Dumas, George Sand, Alfred De Wgny, Alfred de Musset, La-martine, V. Hugo, Rousseau, Voltaire; İngiltere.’d.e. Lord Byron, Shelley, Keats, Wordsmith; Almanya’da Goethe, Schiller; ABD’de Edgar Allen Poe; Rusya’da Puşkin, Lermantov…
Romantizmden etkilenen Türk sanatçıları: Namık Kemal, Ahmet Mithat Efendi, Abdülhak Hamit Tarhan, Şemsettin Sami, Recaizade Mahmut Ekrem (şiirlerinde)