Parnasizm
Parnas sözcüğü, Yunanistan’da bir dağa verilen “Parnassos” adından gelir. Esin perilerinin bu dağda bulunduğu, şairlerin bu bölgede yaşayıp şiirlerini yazdıkları öne sürülmüştür.
19. yüzyılın ikinci yarısında Fransız edebiyatında ortaya çıkmıştır
Özellikleri
Romantik şiire tepki olarak doğmuştur. Realizmin ve natüralizmin şiire yansımış şeklidir. Parnasizm, “şiirdeki gerçekçilik” olarak tanımlanır.
Nesnellik esas alınmıştır. Sanatçının kendi duygu ve düşünce, zevk ve eğilimlerinden olabildiğinde uzak durması gerektiğini savunmuşlardır.
Tasvire önem veren parnasyenler, zaman zaman bilinmeyen yabancı ülkelerin (özellikle Antik Yunan) tabiatını ele alarak egzotik temaları işlenmiştir.
Şiirde konu olarak düşünceyi işlemişler, böylece felsefî şiir anlayışı ortaya çıkmıştır.
Biçim mükemmelliği endişesini taşırlar. Biçimi oluşturan kafiye, ölçü, nazım birimi, redif gibi unsurları önemsemişlerdir. Nazım şekli olarak daha çok “sone”yi tercih etmişlerdir.
Topluma karşı ilgisiz olan parnasyenler, “sanat için sanat” ilkesi benimsemiştir. Onlara göre asıl olan tek şey güzelliktir.
Pozitivizm ve determinizmin etkisiyle eserlerde kötümserlik hâkimdir.
Temsilcileri:
Batı Edebiyatında: Theophile Gautier, Theodore Banville, Jose Maria Heredia, Leconte de Lisle, François Coppe, Sully Prudhomme
Parnasizmden etkilenen Türk sanatçılar: Tevfik Fikret, Yahya Kemal Beyatlı, Cenap Şahabettin