Vakıflar ve Sosyal Hayat Üzerindeki Etkileri
- Türk — İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da “servet ve mülkiyetin toplumun tüm katmanlarına mümkün olduğunca eşit yayılması ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına” önem verilmiştir.
- Vakıflar sayesinde hayır amaçlı kurumlar finanse edilmiş, yaşlılık ve maluliyet (iş görmezlik) maaşları verilmiş, lonca üyeleri için günümüzdeki gibi olmasa da sigorta güvencesi sağlanmış, şehir duvarları ve kaleler inşa edilerek savunma çabalarına dahi katkıda bulunulmuştur.
- Vakıflar bu faaliyetlerine karşılık vergi vermemişlerdir.
Osmanlı Devleti’nde inşaat ve bayındırlık işleri iki ana anlayışla sürdürülmüştür.
I. Doğrudan doğruya devletin üstlendiği ve saray mimarları teşkilatının başına (sermimarân-ı hassa) bağlı kamu adına yapım, bakım ve onarım işleri
- Her beylerbeylik merkezinde gerektiğinde yerel ustalar ve iş gücünün seferber edilerek kale, köprü, cami, kamu binaları vs. inşaat ve tamiri konularında yetkili devlet mimarı görevlendirilmiştir.
- Her türlü kamu inşaatının başında “Emin” denilen özet bir görevli yer almış; kendisine tahsis edilen fonlarda inşaatın örgütlenmesinden, denetiminden ve finansal yönetiminden sorumlu olmuştur.
- “Emin” denilen bu görevli iş bittiğinde maliyeye, muhasebe defterleriyle birlikte kapsamlı raporlar sunmuştur.
Bilgi: Çarşı ve pazar yerleri gibi kamu tesislerinin inşası, kamu yararı açısından devletin mali çıkarlarına hizmet edeceği kanaati oluştuğunda devlet eliyle düzenlenmiştir. Konya bölgesindeki göl sularını düzenleyecek bentlerin yapılması konusunda devlete başvuran köylüler, “devlet değil, köylülerin halletmesi gerektiği” cevabı olmuşlardır.
II. Çarşı, dükkan, hamam, bedesten gibi ticari tesisler ile dini hayrat ve külliyeleri ayakta tutacak gelir kaynakları için Vakıf Sistemi ön plana çıkmıştır.
– Örneğin Anadolu Beylerbeyliği’nde 79.78 milyon akçalık toplam gelirin 13.64 milyon akçası (Gelirin %17’si) dini vakıflar ile özel kişilerin mülkü olan (Haraci / Öşri) tarım arazisinden elde edilmiştir.
– “Vakıf yöneticilerinin ve toprak sahiplerinin bütün yaptığı doğrudan üretime katılmaksızın bu vergileri toplamak olmuştur.
– Hayır kurumlarının personel maaşları, tamirat dahil tüm masraflar vakıf fonlarından karşılanmıştır.
Bilgi: İstanbul’da Fatih Külliyesi yıllık 1,5 milyon akçe gelire sahipti ve gelirin taksimatı şöyleydi: Maaşlar için 869.280, darülacezenin yiyecek gideri için 461.417, hastane masrafları için 72.000, tamirat giderleri için 18.522 akçe ayrılmış idi.
Vakıf Arazi
- Geliri hayır kurumlarına bırakılan topraklardı.
- Cami, medrese, imarethane, hastane, kervansarayların masrafları bu şekilde karşılanmıştır.
- Bu topraklar satılamaz ve devredilemezdi.
Kıyamet-i Suğra (1509 Depremi)
10 Eylül 1509’da 160.000 nüfuslu, 35.000 hanenin yaşadığı İstanbul’da 13.000 kişi hayatını kaybetmiş 1070 ev tamamen yıkılmıştır. Topkapı Sarayı’nın bazı kısımlarında dahi çökmeler olmuş, Sultan II. Beyazid bir müddet sarayın bahçesine kurulan çadırda kalmıştır.
1509 depreminin etkisiyle Osmanlı’da halkın taştan binalar yapması engellenmeye çalışılmış, olası bir depremde can kaybını azaltmak için ahşap evlere ağırlık verilmiştir.
Depremlerin insanlar üzerindeki psikolojik ve barınma etkisinin yanında yiyecek – içecek teminini de olumsuz etkilemiştir. Fırınların, gıda depolarının, değirmenlerin, hanların, yol ve köprülerin hasar görmesi yiyecek – içecek teminini olumsuz etkilemiştir.