Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Ortaya Çıkan Fikir Akımları
Devletin kötü gidişine çareler bulmak amacıyla Osmanlı aydınları farklı fikirler öne sürmüşlerdir. Akım haline gelen bu fikirlerin belli başlıcalarını “Üç Tarz-ı Siyaset” adını verdiği makalesiyle tanıtan ve değerlendiren Yusuf Akçura olmuştur.
Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük fikir akımları XIX. yüzyılın ilk yarısından XX. yüzyılın ilk çeyreğine kadar olan süreçte kimi zaman devlet politikası olarak uygulanmıştır.
Osmanlıcılık fikir akımı, Genç Osmanlılar (Ali Suavi, Ziya Paşa, Namık Kemal) denilen aydın grubu tarafından milliyetçilik akımının yıkıcı etkisine karşı geliştirilmiştir. Bu fikir akımına göre dil, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin bütün Osmanlı halkı, vatandaşlık anlayışı çerçevesinde eşit haklara sahiptir. “İttihad-ı Anasır” anlayışına sahip bu fikir akımı Osmanlı yönetimi altında bütün milletleri bir arada tutmayı amaçlar. 1839 Tanzimat Fermanı ile uygulamaya konulan bu fikir akımı II. Abdülhamit döneminde göz ardı edilse de Balkan Savaşları’nın sonuna kadar etkisini sürdürmüştür.
İslamcılık fikir akımının çıkış noktası Osmanlıcılık fikir akımının milliyetçi ve ayrılıkçı isyanları önleyemeyerek devletin parçalanmasını durduramamış olmasıdır. Bu fikir akımına göre, Osmanlı Devleti bir İslam devletidir ve başında bütün Müslümanların halifesi olan bir padişah vardır. Müslümanların yaşadığı Osmanlı coğrafyasını bir arada tutabilmek ve dağılmayı bu şekilde önlemek amacındadır. Diğer taraftan bu fikir akımı yeryüzü Müslümanlarının da Halifenin etrafında birlik olmasını hedefler. Böylece İngiltere ve Fransa gibi sömürgelerinin çoğunda Müslüman halkın yaşadığı emperyalist devletlere karşı bir denge kurulmaya çalışır. Yeryüzü Müslümanlarının halifenin dini liderliği etrafında birleşmesi idealine Panislamizm (İslam Birliği) politikası denir. Bu fikir akımı II. Abdülhamit Dönemi’nde uygulamaya konulmuştur. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında Padişah-Halife V. Mehmet Reşat’ın bütün Müslümanlara “Cihat” çağrısı yapmasına rağmen Müslüman Arapların, İngilizlerle işbirliğine gitmeleri
bu fikir akımının geçerliliğini yitirmesine neden olmuştur. Bu fikir akımının önde gelen isimleri: Mehmet Akif Ersoy, M. Şemsettin Günaltay, Sait Halim Paşa, Cevdet Paşa, Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Hacı Zihni Efendi, Eşref Edip’dir.
Balkan Savaşları sonunda son azınlık Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan etmesi Osmanlıcılık fikir akımını işlevsiz hale getirirken, savaşlar sonrası kaybedilen topraklardan yüzbinlerce Türk’ün Anadolu’ya göç etmesi ve Anadolu coğrafyasında Türk nüfusunun artması Türkçülük fikir akımının uygulamaya konulmasına neden oldu. Bu düşünce akımına göre devlet; ancak dili, dini, soyu ve ülküsü bir olan topluma dayanarak ayakta durabilirdi. Aynı dili konuşan, aynı ortak geçmişe sahip, aynı kültürü sahiplenen ve aynı kaderi paylaşan insanlardan oluşan bir millete dayanmak bu fikir akımının esasını oluşturmuştur. Diğer taraftan bu fikir akımının dünya ölçeğinde de bir amacı vardır. O dönemde istiklal mücadelesi veren Rus hakimiyeti altındaki Türkler unutulmamış, Adriyatik Denizi’nden Çin Seddi’ne kadar bütün Türk topluluklarını bir bayrak altında toplayacak Büyük Turan İmparatorluğu ideali de benimsenmiştir. Bu ideala Pantürkizm (Türk Birliği) ya da Turancılık denmiştir. 23 Ocak 1913’te İttihat ve Terakki Partisi’ne mensup subaylar tarafından Osmanlı yönetimi ele geçirilmiştir. (Bab-ı Ali Baskını) Bab-ı Ali Baskınından I. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar süren İttihat ve Terakki Partisi iktidarı döneminde Türkçülük fikir akımı resmi devlet politikası olarak uygulanmıştır. Türkçülük akımını I. Dünya Savaşı’ndan sonra Kurtuluş Savaşı yıllarında Mustafa Kemal Paşa, Anadolu milliyetçiliğine dönüştürmüştür. Anadolu milliyetçiliği Kurtuluş Savaşı’nın itici gücü olmuştur. Türkçülük fikir akımının önemli temsilcileri: Yusuf Akçura, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ömer Seyfettin, Ali Canip Yöntem, Ahmet Hikmet Müftüoğlu, Hamdullah Suphi’dir.