Osmanlı Devleti XVI. yüzyılda Anadolu, Balkanlar, Orta Avrupa, Orta Doğu, Arabistan, Kuzey Afrika ve Güney Akdeniz’i içine alan coğrafyasıyla gerçek bir dünya gücü olmuştur. Bu dönemde Osmanlı Devleti, Bizans’ın mirasına sahip çıkarak Anadolu ve Balkanlardaki Ortodoks halkın Batı karşısında temsilcisi olmuştur.
Osmanlı Devleti XV ve XVI yüzyıllarda takip ettiği strateji ve politikalarıyla Avrupa siyasi ve ekonomik hayatını yönlendirmiştir. Osmanlı Devleti ulaştığı güç sayesinde Avrupa’dan Hint Okyanusu’na kadar uzanan geniş bir coğrafyada zor durumda kalan devlet ve ulusların yardımına başvurduğu en önemli otorite hâline gelmiştir.
Osmanlı Devleti’nin XV ve XVI. yüzyıllarda takip ettiği temel politikalar şu şekilde sıralanabilir:
Katolik Kilisesine Karşı Ortodoks ve Protestanların Himaye Edilmesi
Balkanlarda yaşanan Katolik – Ortodoks çatışmaları Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi’nde fetih hareketlerini kolaylaştırmıştı. Bu nedenle Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettikten sonra Ortodoks Patrikliğini himayesi altına alarak canlandırmıştır.
Fatih Sultan Mehmet bu politikasıyla;
- Katolik – Ortodoks ayrılığının devam etmesini sağlayarak Hristiyan dünyasını parçalama
- İstanbul Patrikhanesi aracılığıyla Doğu Hristiyanlarını Osmanlı egemenliğine alma
- Ortodoks tebaanın devlete bağlılığını artırma
amaçlarını gütmüştür.
Bilgi: 1453 – 1456’da İstanbul Boğazı’nı kontrol eden adalar, Papalık donanması tarafından işgal edildiğinde, Katoliklere karşı Osmanlı yönetimini destekleyen Rum halkı sayesinde adalar tekrar Osmanlı egemenliğine girmiştir. Bu durum Fatih Sultan Mehmet’in Ortodoksları himaye etme politikasının başarıya ulaştığını göstermektedir.
Almanya’da Reform hareketleri sırasında Kutsal Roma Germen imparatoru Şarlken, bir yandan Protestanlığı destekleyen prenslerle mücadele ederken bir yandan da Osmanlı padişahı Kanuni’nin batıya yaptığı seferleri önlemeye çalışıyordu. Avrupa’daki Osmanlı ilerleyişi Şarlken’i yıpratmış, bu durum Protestanlar için uygun bir ortam hazırlamıştır. Şarlken gün geçtikçe güçlenen Protestanların varlığını Ougsburg Antlaşması ile resmen tanımak zorunda kalmıştır (1555). Kanuni Sultan Süleyman bu dönemde Katoliklere doğrudan yardım göndermese de Hristiyan birliğini parçalama fikri doğrultusunda dolaylı yollardan destek olmuştur.
Bilgi: Katolikler, “Türkler Reform’un müttefikidir.” diyerek Türklerin Reform’u desteklediği fikrini yaymıştır. Bu fikirlerine kanıt olarak Protestanlardan gelen bir yardım isteğine olumlu cevap içeren bir fermanı göstermişlerdir. Katolikler bu propagandalarla Protestanları halk desteğinden mahrum bırakmak istemişlerdir.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na Karşı Millî Monarşilerin Desteklenmesi
Orta Çağ’da Avrupa’yı dinî otorite olarak papanın, siyasi otorite olarak bir imparatorun buyruğu altında birleşmiş bir “Hristiyan Ülkesi” hâline getirme ülküsü vardı. Yeni Çağ’da otoritesini papayla paylaşmak istemeyen, bağımsızlığını güçlendirmeye çalışan Fransa, İngiltere, İsveç ve Hollanda gibi millî monarşiler ortaya çıktı.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na karşı bağımsızlıklarını korumak isteyen bu devletler dünya gücü olarak gördükleri Osmanlı Devleti’nden yardım istediler. Osmanlı Devleti bu yardım çağrılarını karşılıksız bırakmamıştır. Çünkü Osmanlı Devleti’nin öncelikli hedefi Habsburg egemenliğini zayıflatmak ve Hristiyan birliğini parçalamaktı.
Bilgi: Bu dönemde millî monarşilerini kurmak ve geliştirmek isteyen devletlerin başında Fransa, İngiltere ve Hollanda geliyordu. Bu devletlerin Habsburg ittifakıyla mücadele edebilecek güçleri yoktu. Osmanlı Devleti’nin askerî desteği olmasa Fransa Şarlken karşısında varlığını koruyamazdı. Fransa kralı esaretten ancak Kanuni’nin Macaristan Seferi’ne çıkarak yaptığı baskı sayesinde kurtulabilmiştir. İngiltere ve Hollanda da Habsburgların İspanya koluna karşı Osmanlı’nın desteğini almak zorunda kalmışlardır. Osmanlı Devleti Fransa’ya olduğu gibi İngiltere ve Hollanda’ya da kapitülasyon vererek ekonomik yönden destek olmuştur.
Afrika’daki Müslümanların Himaye Edilmesi
İspanya’da Kastilya kraliçesi İsabella ile Aragon kralı Ferdinand güçlerini birleştirerek İber Yarımadasındaki Müslüman devletleri ortadan kaldırdılar (1492). Koyu Katolik olan İsabella ve Ferdinand, İspanya’daki Müslümanlara ve Yahudilere ya ülkeyi terk etmeleri ya da Hristiyan olmaları emrini verdiler. Hristiyanlığı kabul etmeyen Müslüman ve Yahudilere işkence yaptılar. Osmanlı padişahı II. Bayezid’in gönderdiği gemiler Müslümanları Cezayir ve Tunus’a taşıdı. İspanya’dan Müslüman göçü XVII. yüzyıl başlarına kadar devam etmiştir.
Bilgi: II. Bayezid döneminde İber Yarımadası’ndan kovulan Yahudilere de her türlü güvence verilerek sığınma hakkı tanınmıştır. İspanya ve Portekiz’den yaklaşık yüz bin Yahudi, Osmanlı ülkesine gelip sığınmıştır. Osmanlı Devleti’nin bu tutumu insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü konularında duyarlı davrandığını göstermektedir.
Kuzey Afrika kıyılarında Tunus, Cezayir ve Fas’taki küçük Müslüman devletler, kendi aralarında yaşadığı rekabet ve siyasi parçalanmalar nedeniyle zayıflamışlardı. İspanya bu durumdan yararlanarak Kuzey Afrika’da işgal hareketlerine girişti. Zor durumda kalan Müslümanlar Osmanlı Devleti’nden yardım istediler. Akdeniz’deki Osmanlı donanması bu bölgeleri İspanya’ya karşı savundu.
Bilgi: Bu dönemde Oruç ve Hızır Reis kardeşler önderliğindeki Türk korsanları Cezayir’de üs kurarak İspanya’ya karşı başarıyla mücadele ediyorlardı. Kanuni döneminde Barbaros Hayrettin Paşa’nın (Hızır Reis) kaptanıderyalığa getirilmesiyle İspanya ile mücadeleler daha da yoğunlaşmıştır. Osmanlı donanmasının İspanya karşısındaki başarısı sayesinde Kuzey Afrika İspanya sömürgesi olmaktan kurtarılmıştır.
Portekizlilerin Batı Hint Okyanusu adaları ve Doğu Afrika kıyılarındaki Müslümanlara uyguladığı zulümlere Mısır’ın fethedilmesiyle son verilmiştir. Portekizlileri Kızıldeniz’den çıkaran Osmanlılar, onların müttefiki olan Habeşistan’daki Hristiyan krallığına karşı bölgedeki Müslüman emirliğini desteklemiştir.