ORTA OYUNU
Dört yanı seyircilerle çevrili bir alanda, sahne, perde, dekor, suflör kullanmadan ve herhangi bir yazılı metne bağlı kalınmadan yani doğaçlama oynanan güldürü türündeki oyunlardır.
Eski kaynaklardaki “kol oyunu , meydan oyunu , taklit oyunu , zuhuri” gibi adlar orta oyununun yerini tutmaktadır.
Orta oyunu, tam anlamıyla bir tuluat tiyatrosudur.
Orta oyunu, etrafı seyircilerce kuşatılmış yuvarlak bir alanda sergilenir. Han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde oynanabildiği gibi genel olarak açık alanda oynanır.
Orta oyununun oynandığı yere orta oyununda “meydan” veya “palanga” denir. Orta oyununun dekoru, “yeni dünya” denilen bezsiz bir paravandan ve “ dükkân” denilen iki katlı bir kafesten oluşur. Yenidünya ev, dükkân ise iş yeri olarak kullanılır. Dükkânda bir tezgâh, birkaç hasır ve iskemle bulunur.
Orta oyunu, usta-çırak ilişkisine bağlı olarak devamlılığını sürdürmüştür.
Orta oyununda olay örgüsü, gölge oyununda olduğu gibi güldürü üzerine kurulmuştur.
Müzik ve dans, orta oyununun önemli ögeleridir. Nefesli ve vurmalı çalgılarla söylenen türkü ve şarkılar, köçeklerin yaptıkları danslar oyunun başlangıcından sonuna kadar görülür.
Orta oyununda ün yapan tiyatro adamları Sepetçe Ali Rıza, Asım Baba, Atar Şükrü Efendi, Kavuklu Hamdi, Pişekâr Küçük İsmail Efendi, Naşit ve İsmail Dümbüllü gibi sanatçılardır.
Oyunun Kişileri
Orta oyununun asıl kişileri Kavuklu ve Pişekâr’dır. Gölge oyunundaki Hacivat’ın karşılığı olan Pişekâr, başoyuncudur, oyunu açar, yönetir, kapatır. Okumuş, iyiyi kötüyü ayırabilen, akıllı, bilgili, hali vakti yerinde, güngörmüş, orta sınıf şehirlisi, ukala bir tiptir. Gölge oyunundaki Karagöz’ün karşılığı olan Kavuklu, Pişekâr’la beraber asıl oyuncudur; işsiz, saf, cahil, ahmak geçinen ama aslında kurnaz, zeki ve neşeli bir halk tipidir. Oyun kişileriyle olan söyleşmelerde “ters anlama , anlamazlıktan gelme , anlamadan anlamış görünme”, “benzetme” gibi söz oyunlarına başvurarak güldürüyü sağlar.
Çelebi, Zenne, Arnavut, Yahudi, Cüce ile Kambur, Rumelili, Kayserili, Acem, Abdal, Sarhoş oyundaki diğer kişilerdir.
Oyunun Bölümleri
a) Mukaddime (Öndeyiş, Giriş): “Giriş”te zurnacı “Pişekâr havası” çalar. Çalınan müzikle birlikte Pişekâr, elinde “pastal” adı verilen “şakşak”la meydana gelir. Daha sonra zurnacı “Kavuklu havası” çalmaya başlar. Ardından “Kavuklu” ile “Kavuklu arkası” gelir. Aralarında bir konuşma geçer.
b) Muhavere (Söyleşme): Muhavere, iki alt bölümden oluşur: Arzbar ve tekerleme. “Arzbar”, Karagöz oyununda muhavereye benzeyen bir bölümdür. Bölümün başlangıcında Kavuklu ile Pişekâr birbirleriyle atışırlar. Sözcüklerin yanlış anlaşılmasından kaynaklanan atışma sonucu bir gülmece doğar. Bu söyleşmenin ardından da tanıdık çıkarlar. Arzbardan sonra “tekerleme” bölümü başlar. Bölüm kimi kez Karagöz muhaverelerinde de rastlanan orta oyununa özgü bir diyalogdur. Kavuklu, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir olayı, başından geçmiş gibi anlatır. Pişekâr da Kavuklu’nun anlattıklarını gerçekleşmiş gibi dinler. Sonunda Kavuklu’nun anlattıklarının bir düş olduğu anlaşılır.
c) Fasıl (Oyun): Asıl konunun ortaya konduğu en uzun bölümdür. Fasıl bölümü, çoğunlukla dükkân dekorunda Kavuklu’nun iş araması, Pişekâr’ın da ona yardım etmesiyle gelişir.
d) Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Pişekâr, Karagöz oyununda olduğu gibi “Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola.” diyerek yapılan hatalardan dolayı seyircilerden özür diler. Bir sonraki oynanacak oyunun yerini ve adını söyleyerek bu oyunu da izlemelerini ister, meydandan ayrılır.