Orta Çağ (476-1453), Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra başlayan ve büyük siyasi ve askeri değişimlerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde, Avrupa’da feodalizm ortaya çıkmış, İslam dünyası büyük bir genişleme yaşamış ve Haçlı Seferleri gibi önemli askeri olaylar yaşanmıştır. Aynı zamanda, imparatorluklar yıkılırken, yeni krallıklar ve devletler kurulmuştur.
Orta Çağ’daki Başlıca Devletler
Çin İmparatorluğu (MÖ 221 – MS 1912)
Çin İmparatorluğu, günümüzdeki Mançurya, Moğolistan’ın iç bölgeleri, Doğu Türkistan, Tibet ve Büyük Okyanus’a kadar uzanan Güneydoğu Asya topraklarını kapsayan geniş bir coğrafyada kurulmuştur.
- Çin, Eski Çağ’da yüzlerce feodal beylikten oluşmuş ve bu beylikler, sülale egemenliğiyle uzun bir süre varlığını sürdürmüştür.
- İktidar alanlarını genişletmek ve daha fazla toprağa sahip olmak isteyen bu feodal beylikler arasında sürekli savaşlar yaşanmıştır.
- Bu feodal beylerden biri olan Qin Shi Huangdi (Qin Şi Huandi) MÖ 221’de Çin’i tek bir çatı altında toplayarak Çin İmparatorluğu’nun temelini atmıştır.
- Qin Shi Huangdi, imparator unvanını alarak merkezi otoriteyi sağlamış ve feodal sistemi ortadan kaldırmıştır.
- Ülkeyi idari bölgelere ayıran Qin Shi Huangdi, bu bölgelere soylu yöneticiler atayarak merkezi otoriteyi güçlendirmiştir.
Çin İmparatorluğu’nda Gücün Meşruiyet Kaynağı: Din
Çin’de imparatorluk, babadan oğula geçmiştir ve imparator, dünyanın tek hakimi olarak görülmüştür.
- Eski Çağ’da ve Orta Çağ’daki devletlerde görülen Tanrı-Kral anlayışına paralel olarak Çin imparatorları, göğün yeryüzündeki temsilcisi olarak kabul edilmiştir ve “Gök’ün Oğlu” unvanını taşımışlardır. Bu nedenle, Çin’de imparatorlar kutsal kabul edilmiştir.
- Çin’de, Qin Hanedanı ve Han Hanedanı Eski Çağ’ın önemli yönetici sülalelerindendir.
- Orta Çağ’da ise Sui Hanedanı, Song Hanedanı ve Tang Hanedanı gibi hanedanlar Çin’i yönetmiştir. Ancak, 751 yılında yapılan Talas Savaşı’nda Tang Hanedanı, Türkler ve Araplara karşı kaybederek Batı bölgesindeki hakimiyetini kaybetmiştir.
- Yeni Çağ’da ise Ming ve Qing Hanedanları Çin İmparatorluğu’nun önemli yönetici sülaleleri olmuştur.
Çin İmparatorluğu’nda Konfüçyüs Etkisi
- Konfüçyüs öğretisi, Çin toplumunu şekillendiren önemli bir ahlaki sistemdir. Toplumun düzeni ve mutluluğu, bu öğretiye dayandırılmıştır.
- Konfüçyüs’ün öğretileriyle liyakat sistemi geliştirilmiş ve soylulardan ziyade eğitimli seçkinler devleti yönetmiştir. Çin’de toplum, Şeler (Soylular) ve Nonglar (Köylüler) olarak ikiye ayrılmıştır. Bu sınıfların dışında kölelik de yaygın olmuştur.
Çin İmparatorluğu’nda Gücün Maddi Kaynakları: Ekonomi ve Ordu
- Çin İmparatorluğu, coğrafi konumu gereği tarım, İpek Yolu ticareti ve kağıt, pusula, matbaa gibi ekonomik faaliyetlerle kendini güçlendirmiştir.
- Çin’in ekonomisi, diğer devletlerden bağımsız bir şekilde gelişmiş ve dış etkilerden daha az etkilenmiştir.
- Çin İmparatorluğu, güçlü bir ordu kurarak, orduyu piyade ve atlı birliklerle donatmıştır. Bu yapı, Asya Hun Devleti’nin ordusundan etkilenmiştir.
- Tang Hanedanı döneminden itibaren, “duhu sistemi” adı verilen askeri valiliklerle sınır bölgelerinin yönetimi düzenlenmiştir.
- Tang Hanedanlığı’nın Batı Bölgesi’nde kurduğu “Anxi Genel Valiliği”, sınır güvenliği ve batı topraklarının kontrolünü sağlamak amacıyla kurulmuştur.
Sasani İmparatorluğu (226 – 651)
Sasani İmparatorluğu, 226 yılında İran’da, Part egemenliğine son veren ve şehinşah (Şahların Şahı) unvanını alan Ardeşir tarafından kurulmuştur.
- Sasaniler, İran, Irak ve Kafkasya topraklarında hüküm sürmüş; doğuda Ak Hunlarla, batıda Bizans İmparatorluğu ile mücadele etmişlerdir.
- Ak Hunlarla yapılan ittifakla birlikte, Sasaniler Doğu Roma İmparatorluğu’na karşı Bizans ile 4 büyük savaş yapmıştır.
- Sasaniler, geniş coğrafyada Perslerden aldıkları satraplık düzenini devam ettirerek eyalet yönetimini güçlendirmiştir. Her eyaletin başında bir vali bulunmuştur ve güçlü bir yönetim kurmuşlardır.
- Pers devlet geleneğinde olduğu gibi Sasani yönetimi de teokratik bir yapıdadır. Hükümdarın, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi olduğuna inanılmıştır ve “Kralların Kralı” olarak yönetimi elinde tutmuştur.
Yönetim ve İdari Sistem:
- Sasani hükümdarları, eyaletlerin başına atadıkları valiler aracılığıyla merkezi otoriteyi güçlendirmiştir.
- Hükümdarın yetkileri, hem dünyevi hem de dini işlerle sınırlandırılmıştır ve bu işler sarayda oluşturulan kurullarda karara bağlanmıştır.
- Saray teşkilatı içinde, valilerin ve üst düzey yöneticilerin bulunduğu bir meclis, devletin önemli meselelerinde hükümdara danışmanlık yapmıştır.
- Sarayda ayrıca, hükümdarın emirlerinin yazılı olarak düzenlendiği bir bürokratik yapı mevcuttu.
Sasani İmparatorluğu’nda Gücün Meşruiyet Kaynağı: Din
- Sasanilerde hükümdarlar, Mısır’daki Firavunlar gibi tanrısal bir statüye sahipti. Zerdüşt inancı, devletin en önemli dini yapı taşıydı. Hükümdarlar, Ahura Mazda’nın yeryüzündeki temsilcisi olarak görülmüşlerdir.
- Zerdüşt rahipleri, devlet yönetiminde etkili olmuş ve Sasani hükümdarları, bu rahiplerin onayını almıştır.
- Mabad adında dini ve idari bir meclis kurulmuş, bu meclis önemli kararlar alarak devlete yön vermiştir.
- Zerdüşt inancı doğrultusunda, devlet ve toplumun düzeni sağlamaya yönelik kararlar alınmış, hükümdarın yetkileri dini otoritelerce denetlenmiştir.
Sasanilerde Gücün Maddi Kaynakları: Ekonomi ve Ordu
- Sasaniler, topraklardan alınan vergiler, ticaret gelirleri ve konaklama ücretleri gibi ekonomik kaynaklarla devletin gücünü pekiştirmişlerdir. Bu gelirlerle sanatı desteklemiş, ticareti ve üretimi artıran yasalar çıkarmışlardır.
- Hint Okyanusu’ndan Orta Asya’ya, oradan Güney Rusya’ya kadar geniş bir ticaret ağına sahip olmuşlardır.
- Ak Hunlara karşı İpek Yolu’nun kontrolü için önemli savaşlar yapmışlardır. Sasaniler, Ak Hun topraklarını ele geçirerek bu ticaret yolundaki etkilerini artırmışlardır.
Sasani Ordusu:
- Sasani ordusu, hafif okçu süvari ve ağır zırhlı mızraklı süvari olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
- Hafif süvariler genellikle okçular olup, hızlı hareket edebiliyorlardı. Ağır süvariler ise zırhlı birliklerden oluşuyor ve yakın dövüşlerde güçlü bir etkileri oluyordu.
- Orduda okçu piyadeler de önemli rol oynamıştır ve bu piyadeler savaşlarda başarı sağlamıştır.
- Ayrıca, filler Sasani ordusunda etkili bir şekilde kullanılmıştır. Filler, savaşlarda hem psikolojik hem de stratejik olarak büyük bir avantaj sağlamıştır.
Sasanilerin Çöküşü:
- Sasani İmparatorluğu, 627 yılında Bizans İmparatoru Herakleios’un saldırısıyla zayıflamış, Akdeniz üzerindeki üstünlüklerini kaybetmiştir.
- 651 yılında, Hz. Osman döneminde Sasaniler İslam orduları tarafından yenilmiş ve III. Yezdigerd, doğuya çekilmek zorunda kalmıştır. Bu mağlubiyetle Sasani İmparatorluğu son bulmuştur.
Bizans İmparatorluğu (330-1453)
- Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun devamı niteliğindedir. Ancak zamanla kendine özgü bir sistem oluşturmuştur. 330 yılında I. Konstantin tarafından İstanbul’da kurulmuştur.
- 395 yılında Roma İmparatorluğu, Batı Roma ve Doğu Roma olarak ikiye ayrıldı. Doğu Roma İmparatorluğu, Bizans adıyla XVI. yüzyıldan itibaren tarihçiler tarafından anılmaya başlanmıştır.
Doğu Roma İmparatorluğu’nun Hakim Olduğu Bölgeler:
Orta Çağ boyunca Bizans İmparatorluğu şu bölgelerde egemenlik kurmuştur:
- Anadolu
- Balkanlar
- Suriye
- Filistin
- Mısır
- Girit
- Kıbrıs
Bizans ve Avrupa Hun Devleti:
- Doğu Roma İmparatorluğu, V. yüzyılda kuzeyden Avrupa Hun Devleti ile karşı karşıya gelmiştir. Attila, 441 ve 447 yıllarında Doğu Roma’ya karşı Balkan Seferleri düzenlemiştir.
- Bu seferler sonucunda Bizans ağır bir vergiye bağlanmıştır. Attila’nın seferleri Doğu Roma’yı büyük bir ekonomik baskı altına almıştır.
Margus Antlaşması (434):
- Antlaşmaya göre, Doğu Roma İmparatorluğu artık Hun göçmenlerini kabul etmeyecektir.
- Doğu Roma, Hunlar ile savaş durumunda bulunan hiçbir kavimle ittifak kurmayacaktır.
- Doğu Roma, Hunlara ticaret hakları tanımış ve Hunlara ödenen vergiler artırılmıştır.
Attila’nın Balkan Seferleri:
- Attila’nın 441 ve 447 yıllarında Doğu Roma’ya karşı gerçekleştirdiği Balkan Seferleri sırasında Tuna Irmağı boylarında Hunlara karşı koyabilecek bir güç kalmamıştı.
- Bu seferler sonucunda ağır vergilere bağlanan Doğu Roma İmparatorluğu, Batı Roma’ya yönelmeden varlığını yaklaşık 1000 yıl boyunca sürdürmeye devam etmiştir.
Bizans İmparatorluğu’nun Son Dönemleri ve Gücün Meşruiyet Kaynağı: Din
- Bizans İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, Roma İmparatorluğu’nun eski sınırlarına ulaşma hedefi benimsenmiştir. I. Justinianus bu hedefe doğru adımlar atarak, 534’te Vandallar‘dan Kuzey Afrika’yı, 555’te Ostrogotlar‘dan İtalya’yı ve İspanya’nın güneydoğusunu Doğu Roma topraklarına katmıştır.
- I. Justinianus Dönemi:
- 529’da Roma hukukunun yeniden düzenlenmesiyle Justinianus Kanunları yürürlüğe girmiştir.
- 532’de Nika İsyanı sonrasında Ayasofya’nın inşası gerçekleştirilmiş, bu dönemde Bizans başkenti görkemli bir şehir haline gelmiştir.
- 610-641 yılları arasında hüküm süren İmparator Herakleios, devlet idaresinde ve ordu düzenlemelerinde başarılı reformlar gerçekleştirmiştir. Bu reformlarla birlikte Bizans, Sasanileri Anadolu’dan sürmeyi başarmıştır. Ancak Filistin, Suriye ve Mısır topraklarını kalıcı olarak Araplara kaptırmıştır. 7. yüzyıldan itibaren Bizans İmparatorluğu, Arap fetihleri sonucunda ciddi toprak kayıpları yaşamıştır.
Bizans’ta Gücün Meşruiyet Kaynağı: Din
- Bizans, Hellenizm ve Ortodoksluk temellerine dayalı güçlü bir kültürel ve dini yapı ile yönetilmiştir. Batı Roma’dan farklı olarak Bizans, kendine özgü bir siyasal yapıya sahiptir.
- İmparatorlar, Tanrı’nın yeryüzündeki vekili olarak görülmüştür ve dini otorite, devlet otoritesini destekleyen bir yapı olmuştur.
- Bizans’ta Hz. İsa‘nın yeryüzündeki vekili olduğu iddiası, imparatorun otoritesini pekiştirmiştir. Bu yapı zamanla Kilise ve devlet ilişkilerinde önemli bir yer tutmuştur.
Bizans’ta İdari Yapı:
- Bizans imparatorları, hem dini hem de siyasi gücü elinde tutmuş, otoriter bir yönetim kurmuşlardır. Ancak zamanla imparatorun yetkileri sınırlandırılmış ve gücün bir kısmı senatoya devredilmiştir.
- Bizans’ta senato, yüksek memurlar ve askeri komutanlardan oluşan bir meclis görevini görmüştür.
- İmparatorluğun eyaletleri başında yerel valiler ve askeri komutanlar bulunmuş, bu yapı yerel yönetimlerde güçlü bir merkezi otorite kurulmasını sağlamıştır.
Bizans’ta Gücün Maddi Kaynakları: Ekonomi ve Ordu
- Bizans İmparatorluğu’nda hayat ve geçim tarzı ticarete dayanmaktaydı.
- Çin’den yola çıkan ve tüm İpek Yolu’nu kat ederek Karadeniz ve Akdeniz havzasına ulaşan kervanların getirdiği ipek ve benzeri mallar, yine Hindistan’dan çıkarak Baharat Yolu üzerinden Akdeniz’e ulaşan ticaret kervanlarının ve gemilerinin getirdiği mallar Avrupa’ya aktarılır, bu ticaret Bizanslı tüccarlar için büyük bir gelir kaynağı sağlardı.
- İpek Yolu’nun kontrolü mücadelesi Bizanslılar ile Sasaniler arasında sıkça yaşanmış, Bizans İmparatorluğu, Sasanilere karşı Göktürklerle ittifak kurmuştur.
- Göktürklerin batıya kadar ilerlemesi, Yabgu’nun gönderdiği diplomatik heyetler ve ticaret yolları üzerindeki mücadele bu ittifakı güçlendirmiştir. Sasanilere karşı Göktürklerle olan ilişkiler Bizans’a stratejik bir avantaj kazandırmıştır.
- Sasaniler tarafından kurulan yollar ve ticaret ağları Bizans’ın zenginliğine önemli katkı sağlamıştır.
- Sasanilerle anlaşmazlıklar nedeniyle Bizans, Anadolu ve Suriye’de çeşitli savaşlara girmiştir.
Bizans ordusu idari ve kaynak bakımından ikiye ayrılmıştır:
- Themalar
- Tagmalar
Themalar:
- Taşrada bulunan eyalet askerleridir.
- Yerel askeri birlikleri temsil ederler.
- Toprağa bağlı ve toprağın gelirleriyle oluşturulan birliklerden meydana gelir.
- İmparatorlar tarafından Themaların başına atanan komutanlar hem askeri hem de idari görev sorumluluğuna sahiptir.
- Themalar, Orta Çağ boyunca Bizans’ın bel kemiğini oluşturmuşlardır.
Tagmalar:
- Tabur ya da dağınık birliklerden oluşan profesyonel askerlerdir.
- Garnizonlar merkezlerinde toplanır ve başkenti korumakla görevli imparatorluk muhafızlarıdır.
- Yayalar ise Avrupa Ülkelerinden, Orta Doğu ve Kafkasya’dan getirilen ücretli Kıpçak, Urz, Peçenek, Bulgar, Viking, Frank ve İngiliz askerlerinden oluşmaktaydı.
Bizans ordusu askeri yapısı bakımından dikkate alınması gereken unsurlar:
- Themalar,
- Tagmalar,
- Hafif piyadeler ve ağır süvariler.
- Genişleyen sınırları ve Rum ateşi Bizans ordusunun etkinliğini artırmıştır.
- Bizans İmparatorluğu, farklı etnik unsurlardan oluşan bir orduya sahip olmuş ve uzun süre bu askeri gücüyle topraklarını koruyabilmiştir.
I. Göktürk Devleti (552-630)
- VI. yüzyılın ortalarından itibaren Asya bozkırlarında Türk adı yaygın bir şekilde kullanılmaya başlamıştır.
- Büyük Okyanus’tan Akdeniz’e kadar uzanan geniş bozkır alanlarında Göktürklere komşu olan devletler, bu bölgeye “Türkiye” ya da “Türkistan” adını vermiştir.
- “Türkiye” kelimesi ilk olarak VI. yüzyılda Orta Asya için kullanılmıştır.
- Bizans kaynaklarında da “Turkhia” ifadesi yer alarak, bu bölge Türkiye olarak tanımlanmıştır.
Dağılma Dönemi
- Mukan Kağan‘ın 572’deki ölümünden sonra yerine geçen Taspar Kağan döneminde Göktürk Devleti zayıflamaya başlamıştır.
- Taspar Kağan’ın 581’de ölümünden sonra taht kavgaları nedeniyle Göktürk Devleti parçalanmıştır. Özellikle Batı ve Doğu Göktürkler arasında iç çekişmeler artmıştır.
- 582 yılında Göktürk Devleti, Batı ve Doğu Göktürkler olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
- Doğu Göktürk Devleti, 630 yılında Çin’in egemenliği altına girerek bağımsızlığını kaybetmiştir.
- Batı Göktürk Devleti ise 630 yılında Çin’e bağlı birçok beylikle birlikte zayıflamış ve 659 yılında tamamen ortadan kalkmıştır.
Göktürklerin Dağılma Sebepleri:
Orhun Kitabeleri’nde Göktürk Devleti’nin dağılma sebepleri şu şekilde sıralanmıştır:
- Devlet adamlarının yetersizliği,
- Türk boyları arasındaki iç çekişmeler,
- Çin’in kurnaz siyaseti ve yıkıcı propagandaları.
Bu sebepler, Göktürk Devleti’nin zayıflamasına ve ikiye bölünmesine neden olmuştur.
II. Göktürk Devleti (Kutluk Devleti) (682-745)
- Göktürklere bağlı Türk boyları, Kutluk Kağan‘ın 682’de II. Göktürk Devleti’ni kurduğu zamana kadar Çin egemenliğinde yaşamaktaydı.
- Bu dönemde birçok Türk boyu Çin’e karşı isyan etmiştir.
- 639’da Çin sarayını basan Kürşat’ın başkaldırısı en ünlü isyanlardandır.
- 648, 679 ve 681’de bağımsızlık kazanmak adına üç büyük isyan daha gerçekleşmiştir.
Kutluk Kağan Dönemi (682-692)
- 682 yılında Kutluk önderliğinde Çin egemenliğinden kurtulan Göktürkler, Ötüken merkezli olmak üzere II. Göktürk Devleti’ni kurmuştur.
- Kutluk Kağan, devletin yeniden toparlanmasını sağlayarak “İlteriş” unvanını almıştır (İlteriş: Devleti derleyip toparlayan).
Önemli Not:
- Türk tarihinde bağımsızlık savaşı sonucunda kurulan ilk Türk devleti II. Göktürk Devleti‘dir.
- Bağımsızlığını kazandıktan sonra Kutluk’un yardımcısı Tonyukuk, Apa Tarkan unvanını alarak devletin önemli bir veziri olmuştur.
- Tonyukuk, Çin’e karşı başarıyla yürütülen stratejik savaşları planlamış, devlete büyük katkılarda bulunmuştur.
- Kutluk Kağan, Çin’den alınan esirlerle devletin askeri ve ekonomik gücünü artırmıştır.
- Kültigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk gibi önemli isimler, II. Göktürk Devleti’nin güçlenmesinde büyük rol oynamıştır.
II. Göktürk Devleti, Türklerin bağımsızlık için verdiği mücadele sonucunda kurulmuş ve Orta Asya’da önemli bir güç haline gelmiştir.
Kapgan Kağan Dönemi (692 – 716)
- İlteriş Kağan’ın ölümünden sonra, çocukları Bilge Kağan ve Kül Tigin küçük yaşta olduğu için devletin başına kardeşi Kapgan Kağan geçti.
- Kapgan Kağan, Çin’in işgal ettiği Göktürk topraklarını yeniden ülkesine kattı ve Türk boylarını Göktürk çatısı altında birleştirdi. Bu başarısı, Türk tarihinin en büyük fatihlerinden biri olarak kabul edilmesini sağladı.
- Daha sonra Batı Türkistan’a yönelen Kapgan Kağan, 701 yılında Demir Kapı‘ya kadar ulaştı.
Not: II. Göktürk Devleti, Asya’da en geniş sınırlara ulaşan Türk devletidir.
- Kapgan Kağan’ın devlet yönetimindeki sert tutumu ve Çin entrikaları nedeniyle devlete bağlı boylar isyan etti ve Kapgan Kağan öldürüldü.
Bilge Kağan Dönemi (717 – 734)
- Kapgan Kağan’ın 716’da öldürülmesi üzerine yerine oğlu İnel tahta çıktı.
- Fakat İnel’in kağanlığı yetersiz bulundu ve Tonyukuk ile Bilge Kağan, İnel’i tahttan indirerek İlteriş’in oğlu Bilge, kağanlığı; Kül Tigin ise komutanlığı devraldı.
- Bilge Kağan, ilk iş olarak devleti başa çıkartmak için boyların isyanlarını bastırdı ve devletin birliğini yeniden sağladı.
- Bilge Kağan, kardeşi Kül Tigin ve Tonyukuk ile birlikte II. Göktürk Devleti’ne parlak bir dönem yaşattı.
- II. Göktürk Devleti, Bilge Kağan‘ın sonlarına doğru iç karışıklıklar nedeniyle zayıflamaya başladı.
- II. Göktürk Devleti, isyan eden Basmıl, Karluk ve Uygurlar tarafından zayıflatılarak 742 yılında yıkıldı.
Uygur Devleti (744 – 840)
- II. Göktürk Devleti’ne bağlı olarak Orhun ve Selenga Irmakları bölgesinde yaşayan Uygurlar, Karluk ve Basmiller ile birleşerek devletin yönetimini ele geçirdiler.
- Daha sonra Türkistan’da Basmil isyanı bastırıldı ve Uygur Devleti kuruldu. Uygurlar da Basmillerin egemenliğinden kurtulup bağımsız yaşama başladılar.
- Ancak Basmillere karşı gelen Uygurlar Kutluk Bilge Kül Kağan liderliğinde harekete geçtiler.
- 744 yılında Kutluk Bilge Kül Kağan, Ötüken merkezli olmak üzere Uygur Devleti’ni kurdu.
- Kutluk Bilge Kül Kağan, bir süre sonra devletin merkezini Karabalasagun’a (Ordu Balık) taşıdı.
Moyen – Çur Kağan Dönemi (747 – 759)
- Kutluk Bilge Kağan‘ın 747’de ölümünden sonra yerine oğlu Moyen – Çur Kağan geçti.
- Moyen – Çur Kağan döneminde Uygurların parlak dönemi yaşandı.
- Bu dönemde Karluk, Türgiş, Karlık, Basmıl Türkleri egemenlik altına alındı.
- İsyanlar nedeniyle zor durumda kalan Çinliler, Uygur Kağanlığı ile işbirliği yaparak Uygurların desteğini almak zorunda kaldılar.
- 751’de Abbasilerin Talas Savaşı’nda Çinlileri yenmesinin ardından Uygurlar, Çin sınırlarına hakimiyet kurdu.
Böğü Kağan Dönemi (759 – 780)
- Moyen – Çur Kağan’ın ölümünden sonra yerine geçen Böğü Kağan, Mani dini‘ni benimseyerek devletin resmi dini olarak ilan etti.
- Böğü Kağan, Mani dinini kabul eden ilk Türk hükümdarı oldu.
Mani Dinini Benimsemenin Uygur Devleti’ne Etkileri:
- Mani dini, savaşmayı yasakladığı için Uygur Devleti savaş gücünde zayıflık yaşamıştır.
- Uygur halkı, sanat ve ticarette ilerleme kaydetmiş ve tarım toplumu olma yolunda gelişmiştir.
- Mani dini, Uygur Devleti’nde barışçıl bir yaşam anlayışını benimsetmiştir ancak bu din, Uygurların savaşçı özelliklerini zayıflatarak devletin gücünü azalttı.
Uygur Devleti’nin Yıkılışı ve Uygurların Dağılışı
- Mani dini, Uygurların yerleşik hayata geçişlerini ve bilim, sanat (özellikle fresk süsleme sanatında) ve edebiyatta ilerlemelerini sağladı.
- Böğü Kağan, Çin’i ele geçirmek için sefere çıkmak istedi. Ancak kalabalık Çin nüfusu içinde asimile olmaktan çekinen vezir Baga Tarkan tarafından öldürüldü.
- Uygur Devleti’nin yıkılma sebepleri:
- 821’den itibaren artan Çin entrikaları,
- Taht kavgaları ve iç karışıklıklar,
- Kıtlık ve salgın hastalıklar.
- Bu nedenlerle Uygur Devleti zayıfladı ve 840’ta Kırgızlar tarafından yıkıldı.
- Uygurlar, devlet yıkıldıktan sonra farklı bölgelere göç etmek zorunda kaldılar ve gittikleri yerlerde yeni devletler kurdular.
Uygurların Dağılışı: İki Uygur Devleti
Kansu (Sarı) Uygurları
- Çin’in kuzeyine göç eden Kansu (Sarı) Uygurlarıdır.
- 848 yılında kurulan Kansu Uygurları, Moğolların egemenliği altına girdi.
- Kansu (Sarı) Uygurları, günümüzde Kuzey Çin’de yaşamaya devam etmektedir.
Turfan Uygurları
- İkinci Uygur devleti, Turfan, Kaşgar, Karaşar, Hoca ve Urumçi şehirlerine egemen olan Turfan Uygurları‘dır.
- 911 yılında kurulan Turfan Uygurları, 1209 yılında Moğolların egemenliği altına girdiler.
- Orta Asya’nın ticaret yolları üzerinde kurulan bu devlet, zenginleşmiş ve kültürel gelişimini sürdürmüştür.
- Turfan Uygurları, Çin‘e bağlı Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi‘nde yaşamaktadır.
Göktürk ve Uygur Devletlerinde Gücün Meşruiyet Kaynağı
- Eski Türklerde devleti yönetme yetkisinin kağana Gök Tengri tarafından verildiğine inanılırdı.
- Bu anlayışa göre Gök Tengri, yeryüzünün doğrudan kendisi değildi. Türk kağan aracılığıyla gökten indirilen güçtü. Bu nedenle Türk kağanlarına tüm dünyanın hükümdarı anlamında “cihansümûl/evrensel” denirdi. Dolayısıyla Türklerde gücün kaynağı ilahiydi.
- Ancak Türk kağanı hiçbir zaman kutsal varlık, yani Mısır uygarlığında olduğu gibi tanrı-kral sayılmamıştır.
- Kağanın Gök Tengri’den “kut” verdiği için devleti ve ülkeyi yönetme hakkına sahip olduğuna inanılırdı.
- Gök Tengri, Türk kağanına kut vererek hükümdarlık görevi ve yetkisi bağışlamıştır.
Kut anlayışı ile ilgili olarak öne çıkan önemli gerekler:
- Hun Kağanı Mete Han MÖ 176 Çin İmparatoru’na gönderdiği mektubunda kendisini, Gök Tengri tarafından kutsandığı anlamına gelen “Hunların başbuğu” olarak ifade etmiştir.
- Orhun Yazıtları’nda Bilge Kağan: “Tanrı irade ettiği için ‘kut’um olduğu için kağan oldum.” der.
- Uygurlar da Karabalasagun Yazıtı’nda, Böğü Kağan’ın unvanı “Tengride kut bulmuş” olarak yazılmıştır.
- Kut, kan yoluyla geçtiği için bu hanedan üyesi erkekler kağan olmak için hak sahibi olurdu.
- Bu anlayış, kağanlık makamının ailevi bir unsurdan ibaret olmadığı, halkın ortak mücadelesi sonucu ortaya çıktığını gösterir.
Kağan Olmanın Şartları:
- Kağan olmak için aynı zamanda yetenek, bilgi, cesaret ve asil bir soy gerekmektedir.
- Bir Türk’ün başarılı bir kağan olabilmesi için Tanrı tarafından kendisine;
- yarılığ (hükümdarlık buyruğu),
- kut,
- kısmet (ülküsal güç) verilmesi gerekirdi.
Kut Anlayışına Göre Yönetim:
- Gök Tengri iradesinin hangi hanedan üyesi üzerinde olduğu, yapılan mücadelelerle anlaşılırdı.
- Ancak gerek görüldüğünde kurultay, hanedan üyeleri arasından kağan seçmiştir.
Önemli Türk Hanedanları:
- Hunlar: Tu-ku ailesi
- Göktürkler: Aşina Ailesi
- Uygurlar: Yağlakar Ailesi
Kağanın Görevleri:
- Ülkeyi yönetmek ve dış siyaseti düzenlemek
- Savaşa ve barışa karar vermek
- Orduya komuta etmek
- Hükümler vermek ve adalet dağıtmak
- Devletin üst kademesindeki görevlileri atamak, görevden almak
- Töreyi uygulamak ve kanunları denetlemek
Çözümlü Örnek Test Soruları
Soru 1:
Orta Çağ’da Avrupa’da feodal sistemin yaygınlaşmasının temel nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ticaretin gelişmesi
B) Tarımsal üretimin artması
C) Merkezi otoritenin zayıflaması
D) Denizciliğin yaygınlaşması
E) Şehir devletlerinin güçlenmesi
Çözüm:
Orta Çağ’da merkezi otoritenin zayıflaması, feodal sistemin yaygınlaşmasının temel nedenidir. Kralların zayıf kaldığı dönemlerde yerel beyler daha fazla güç kazanmış ve feodal beyler kendi bölgelerinde otoriteyi ele almışlardır.
Cevap: C
Soru 2:
Orta Çağ’da Bizans İmparatorluğu’nun Batı Avrupa ile ilişkilerinin bozulmasına neden olan en önemli gelişme aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ticaret yollarının değişmesi
B) Bizans İmparatorluğu’nun İslam devletleriyle ittifak kurması
C) Haçlı Seferleri
D) Bizans’ın Roma Katolik Kilisesi’nden ayrılması
E) İpek Yolu ticaretinin durması
Çözüm:
Orta Çağ’da Bizans İmparatorluğu’nun Batı Avrupa ile ilişkilerinin bozulmasına neden olan en önemli gelişme, Doğu ve Batı kiliselerinin ayrılmasıdır (1054 Büyük Ayrılık). Bu olay, Roma Katolik Kilisesi ile Bizans’ın Ortodoks Kilisesi arasında dini ve siyasi gerginliklere neden olmuştur.
Cevap: D
Soru 3:
Orta Çağ’da düzenlenen Haçlı Seferleri’nin Avrupa’daki siyasi yapıya etkilerinden biri aşağıdakilerden hangisidir?
A) Feodal beylerin güç kaybetmesi
B) Bizans İmparatorluğu’nun güçlenmesi
C) Avrupa’da kralların otoritelerinin zayıflaması
D) Kilisenin zayıflaması
E) Şehir devletlerinin ortadan kalkması
Çözüm:
Haçlı Seferleri sonucunda feodal beylerin büyük bir kısmı seferlere katılmış ve birçoğu geri dönmemiştir. Bu süreçte krallar, zayıflayan feodal beylerin topraklarını ele geçirerek otoritelerini güçlendirmişlerdir.
Cevap: A
Soru 4:
Aşağıdakilerden hangisi Orta Çağ’da Avrupa’da merkezi krallıkların güçlenmesine katkı sağlayan gelişmelerden biridir?
A) Feodal beylerin kendi ordularını kurmaları
B) Ticaret yollarının genişlemesi
C) Kilisenin siyasi gücünün artması
D) Şövalyelerin kralları desteklememesi
E) Haçlı Seferleri sonrası feodal beyliklerin zayıflaması
Çözüm:
Haçlı Seferleri sonrasında birçok feodal beylik zayıflamış ve bu süreçte krallar merkezi otoritelerini güçlendirme fırsatı bulmuştur. Feodal sistemin çözülmesiyle birlikte krallıklar daha merkezi ve güçlü hale gelmiştir.
Cevap: E
Soru 5:
Orta Çağ’da Avrupa’da yaşanan yüzlerce yıllık savaşın ardından, özellikle İngiltere ve Fransa’da ortaya çıkan yeni siyasi yapı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Mutlak monarşi
B) Feodal beylikler
C) Şehir devletleri
D) Cumhuriyetler
E) Dini devletler
Çözüm:
Orta Çağ’da İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde uzun süren savaşların ardından merkezi otoriteyi elinde bulunduran mutlak monarşi sistemleri güçlenmiştir. Bu sistemlerde krallar, feodal beylerin gücünü azaltarak mutlak kontrol sağlamışlardır.
Cevap: A