Orta Çağ’da Siyasi Yapıların Maddi Kaynakları Tyt-Ayt Tarih
Siyasi Yapıların Maddi Kaynakları
Coğrafi Yapı, Hayat ve Geçim Tarzı
Orta Çağ’da nüfusun dağılışında;
— iklim, toprakların verimliliği,
— limanlara ve ticaret yollarına yakınlık
belirleyici etkenler olmuştur.
Orta Çağ Avrupası’nın güçlü devleti olan Korolenj İmparatorluğu geniş tarım alanlarının bulunduğu Fransa, Almanya, Kuzey İtalya, Hollanda ve Belçika’da egemenlik sürmüştür.
Kuzey’deki denizci kavimler önceleri yağmacılıkla geçinseler de zamanla ticaret faaliyetlerinde bulunmuştur.
Baltık Denizi’nden çıkan ringa balığının yanı sıra kereste, katran, hayvansal yağlar, kürk, deri, bol yün, kehribar kuzey kavimlerinin Korolenj imparatorluğuna taşınan mallardı. Bunların karşılığı genellikle altın, gümüş ve ipek olmuştu.
Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun Kuzey Akdeniz’in kuzey kıyılarından çekilmesi ile Venedik deniz ticaretine yönelmiştir. Venedikli tüccarlar, Balkan ülkelerine gelen demiri, keresteyi, Mısır ve Suriye kıyılarına taşımış; dönüşte de Baharat Yolu ile Doğu Akdeniz kıyılarına taşınmış olan karabiber, tarçın, karanül, şeker kamışı, Hindistan cevizi gibi metaları Bizans limanlarına ve Avrupa’ya taşımışlardır.
Orta Çağ’da Cenova; Hollanda, Belçika ve Fransa’da dokunan kumaşların Doğu ülkelerine ihraç edildiği güzergah olarak önem kazanmıştır. Almanya ve Rusya’da buğday yetiştiriciliği, İngiltere’de koyun yetiştiriciliği, Fransa’da bağcılık ve kumaş endüstrisinde kullanılan çivit otu üretimi gibi alanlar dikkat çekmiştir.
Soy Dayanışması
Orta Çağ Avrupası’ndaki devletler için soy dayanışması önemliydi. Yönetimde hakim olan hanedanlar kendi soylarından gelen insanları ayrıcalıklı bir yere koyarken onların dışında da toplulukları kendileriyle eşit tutmamışlardı.
Orta Çağ Avrupası’nda soy dayanışmasına zamanla din birliği de eklenmiş ve Hristiyan olmayanlar dinsiz görülmüştür.
Orta Çağ’da ırka dayalı Yahudilik ve mezhep ciddiyetine dayalı Hristiyanlık karşısında ırk ayrımını reddeden eşitlikçi yaklaşımı ile İslamiyet, evrensel değerlerle hızlı yayılabilmiştir.
Dört Halife sonrası iktidara gelen Emeviler’de halifelik babadan oğula geçen saltanata dönüşmüş, devlet yönetiminde soy dayanışması “mevali politikası” ile açıkça kendini göstermiştir.
İslam dünyasında kendilerini Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatıma’ya dayandıran şii nitelikli Fatımiler, soy dayanışmasına yer vermiştir.
Silahlı Güç
Siyasal organizasyonlar “silahlı güce” dayalı olarak güçlü devletlere dönüşür. Moğol imparatorluğu en güzel örnektir.
Mete Han’ın kurduğu Onlu Sistemi örnek alarak teşkilatlanan Moğol ordusu at üzerinde ok kullanılabilen, hareketli ve hafif süvarilerden oluşmuştur. Disiplinli ve iyi eğitim görmüş bu askerler ok, yay, mızrak ve pala kullanırdı. Okların uçları kalın zırhları delebilecek şekilde idi. İskandinavya’da yaşayan Vikinglerin en güçlü silahı yüksek manevra yeteneğine sahip gemileri idi. Balta ve kalkan kullanan Viking ordusu, savaşçılığı sayesinde İsveç, Norveç ve Danimarka’ya sahip olabilmiştir.
Yaya ve süvari birliklerinden oluşan Bizans ordusunun en güçlü silahı Grejuva (Rum ateşi) idi. Ege Denizi ve Akdeniz’de güçlü donanması ile VIII. yüzyılın ortalarına kadar egemen güç olmuştur. 851’de yıkılan Sasaniler de ise Şahinşah denilen hükümdarlar, ordusunun başında fiilen savaşlara katılırdı. Sasani ordusunda süvariler İran’ın soylu ailelerinden seçilirdi.
Ordu, Türkler ve Moğollarda olduğu gibi onluk sisteme göre düzenlenmiştir.
Güç Paylaşımları ve Yönetim Organizasyonu
Orta Çağ’ın başlarında Avrupa’da kurulan Germen krallıkları, zamanla Kutsal Roma Germen İmparatorluğun kurucuları, krallara ve beylere askeri hizmet karşılığında toprak verme uygulaması ile Orta Çağ’a damgasını vuracak feodelizme yol açtılar. Kont, dük, lord, baron unvanları taşıyan toprak sahiplerinden oluşan “sayılar sınıfı”; merkezi otoritenin zayıfladığı, güvensizliğin arttığı, kent yaşamının ve ticaretin geri dönemlerde öne çıktılar.
Soylular, bu ortamda yetiştirdikleri şövalyeler ve köylülerin yardımıyla bulundukları yerin güvenliğini sağladılar. Korunaklı şatolar ve müstahkem kalelerin yanında kraldan kendi adlarına vergi ve asker toplama yargılama yapma gibi siyasi yetkilerini de artırdılar. Böylece IX. yüzyıldan itibaren feodalitenin temellerini atmış oldular.
Feodalitede kral dahil hiç kimse tam yetkili değildir. Kont, kralın adamıysa dük de kontun adamıdır. Bundan dolayı kral, iktidarını korumak için soylularla iyi geçinmek ve onların isteklerini kabul etmek zorundadır.
İngiltere Kralı Yurtsuz John, ülkesindeki feodal beylerin isteği ile Magna Carta’yı ilan ederek yetkilerini sınırlandırmak durumunda kalmıştı.
Sömürgeci bir imparatorluk olarak Roma; Anadolu, Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika’dan getirdikleri kölelerin sayıları devletin güç kaybı sonucu azalınca; büyük toprak sahipleri, köleleri toprağa bağlı çiftçiler haline dönüştürmek zorunda kalmıştır.