Orta Çağ’da Siyasi Yapılar
Mezopotamya, Mısır, Anadolu gibi bölgelerde geniş alanlara hükmeden güçlü siyasi oluşumlar ortaya çıkmıştır. Farklı coğrafyalarda kurulan bu ilk medeniyetlerin siyasi organizasyonlarında benzerlikler ve farklılıklar görülmektedir. Güçlü bir devlet geleneğine sahip olan Sasaniler, Kafkasya, Mezopotamya ve İran’a hükmetmiştir. Sasaniler de krallarını kutsal kabul etmişler fakat Mısır firavunları gibi tanrı-kral anlayışını benimsememişlerdir. Sasanilerde Roma İmparatorluğu’nda olduğu gibi yönetime aristokratlar hâkimdi. Sasanilerdeki danışma meclisi, Roma’daki konsüllerle benzerlik gösterse de Sasanilerin soya bağlı hanedan üyelerinin mecliste etkin olması, Roma’dan farklılık gösteriyordu.
Ayrıca Sasani İmparatorluğu’ndaki siyasi meşruiyet ve idari yapı, dini bir karakter taşımaktaydı. Tarihte siyasi organizasyonlarda yöneten kişilerin liderlik vasıfları da önemlidir. Bu liderlerden biri de Moğol İmparatorluğu’nu kuran Cengiz Han’dır. Türk-Moğol boyları tarafından kağan seçilmiştir.
Boylar hâlinde yaşayan Moğollar, Cengiz Han’dan önce teşkilatsız bir şekilde yaşıyordu. Cengiz Han, Moğol boylarını uzun mücadelelerden sonra bir araya toplamıştır. Cengiz Han, istila hareketleri ile dünyanın en geniş kara imparatorluğunu kurmuştur.
Orta Çağ’da toplumun en geniş kesimini oluşturan çiftçi köylüler, aynı zamanda toplumun en düşük sosyal grubuydu. Köylülerin çoğu soyluların malikânelerinde çalışarak düşük bir yaşam sürüyordu. Malikânelerde yaşayan köylülerin hiçbir hakkı olmayan toprağa bağlı, karın tokluğuna çalışırlardı. Serfler, alınıp satılabilmekteydi. Senyörler, hem toprağın hem de serflerin sahibiydi. Çalışma şartları senyörce tayin edilen serflerin çalıştığı topraktan ayrılması hâlinde senyör onu bulup geri getirme hakkına sahipti.
Roma İmparatorluğu’nun son asırlarında köleliğin statüsü değişti. Romalılar; Anadolu, Balkanlar, Afrika ve Ortadoğu gibi pek çok bölgeyi kaybetmişti. Bu bölgelerden getirdikleri esir ve köle sayısı azaldı. Köylerden şehirlere yapılan göçler nedeniyle kırsal bölgelerden vergiler de azaldı. Bu nedenle çiftlik sahipleri, köleleri toprağa bağlı çiftçiler hâline dönüştürmek zorunda kaldı. Vergi gelirlerini garanti altına
almak isteyen Roma yöneticileri çiftçileri bulundukları topraklara bağlayıcı önlemler aldı. Bu yeni uygulama Orta Çağ boyunca geçerliydi. Roma İmparatorluğu’ndaki bu gelenek, tarımda köle işgücünün yanında serbest çalışan köylüleri de ortaya çıkardı. Bu köylüler çalıştıkları toprağı terk edemezlerdi.
Tarımla uğraşan uygarlıklarda kuraklık, beraberinde kıtlığı getirdiği için sulama önemli bir meseleydi. Kurak bölgelerde üretmek ve bunları depolamak son derece önemliydi. Yağışın yeterli olduğu ve doğal besin kaynaklarının bol olduğu bölgelerde bu durum büyük bir anlam ifade etmezdi. İhtiyaçların karşılanması değiş tokuşu hızlandırdı. Çiftçi, esnaf, tüccar, din adamı, savaşçı gibi yeni sınıflardan oluşan daha büyük topluluklar şehir toplumunun oluşmasını sağladı.
Ortaçağ’da devletler vergilendirmeyi savaş zamanlarında halktan alırlardı. Genellikle emek yoluyla ödeme ve nakdi ödeme yapılırdı. Mısır’da vergiler ve kiralar, tüm ekili topraklardan firavun adına toplanırdı. Mısır’da köylüler de ortakçı olarak vergi vermekle yükümlüydü. Roma tarımdan elde edilen fazla ürünün vergilendirilmesiyle orduyu, bürokrasiyi ve şehirli nüfusu beslerdi.
Toplumsal sınıflaşma, insanlar arasındaki ekonomik ve toplumsal eşitsizliğin görünür hâle gelmesidir. Toplumlar, hiyerarşik bir düzen içerisinde sınıflandırılır. Toplayıcılığa ve avcılığa dayanan ilk toplumlarda tabakalaşma az olmasına rağmen tarımsal üretimin gelişmesiyle zenginliğin artması sonucu sınıflaşmada da artış olmuştur. Kölelik, kast sistemi gibi toplumsal sınıflaşmadan söz edilebilir.
Kast sistemi, bir kişinin toplumsal konumunun belirlendiği toplumsal bir düzendir. Kast sistemi; brahmanlar (din adamları), kşatriyalar (askerler), vaysiyalar (çalışanlar) ve sudralar (işçiler) ve paryalardan (köleler) oluşurdu.