Namık Kemal (1840-1888)Tanzimat Birinci Dönem Sanatçıları AYT
NAMIK KEMAL (1840- 1888)
Türk edebiyatında şiirin yanı sıra, düzyazı alanında özellikle roman, tiyatro, makale, biyografi, eleştiri, tarih türlerinde yapıtlar yazmıştır.
Şinasi’yle tanışıncaya kadar tümüyle divan şiiri çizgisinde yazan Namık Kemal, 1862’de Şinasi’yle tanıştıktan sonra divan şiirinden uzaklaşarak Batı şiiri çizgisine yaklaşmış ve kanun, vatan, hürriyet, adalet, hak, hukuk gibi konuları işlemiştir.
Tanzimat edebiyatının en coşkulu ve en gür sesli şairi olan Namık Kemal Türk edebiyatında ”vatan şairi” olarak bilinir.
Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Gazel, kaside, murabba gibi eski nazım biçimiyle yeni kavram ve konuları işlemiştir.
Şiiri, düşüncelerini aktarmak için bir araç olarak kullanmıştır.
Şiirlerinde aruz ölçüsünü kullanmış fakat tiyatrolarında geçen bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmıştır.
“Vaveyla”, “Vatan Mersiyesi”, “Bir Muhacir Kızın İstimdadı”, “Hilal—i Osmanî” ve “Hürriyet Kasidesi” olarak bilinen “Besalet—i Osmaniye ve Hamiyet-i İnsaniye” adlı şiirleri halk arasında en sevilen şiirleri olmuştur. “Hürriyet” kavramını, şiirde bilinçli olarak ilk kez kullanan şairdir:
Roman, tiyatro ve şiirlerinde romantizm akımının etkisinde kalmıştır.
Romanlarında kahramanlarının duygu ve düşüncelerini genellikle abartılı bir şekilde aktarmıştır.
Roman kahramanları tek yönlüdür; iyiler daima iyi, kötüler daima kötüdür.
Romanlarında akla aykırı birçok tesadüfe yer vermiştir.
Romanlarında sanatkârane (edebi) bir üslup kullanmıştır.
Altı tiyatro eseri yazmıştır, eserlerin tümü dramdır.
Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı“ olarak görür. ’’Bir milletin güzel söyleyiş kudreti edebiyatında; edebiyatın da en canlı ifadesi, tiyatroda belli olur.”, “Tiyatro, meram anlatmada hem göze hem kulağa hitap ettiği için tesirini iki vasıta ile birden icra eder.”, “Tiyatro, fikrin hayatına vicdan, vicdanın ulviyetine can, canın hissiyatına lisan verir.” der.
Tiyatroyu halk eğitiminde bir araç olarak görmüştür.
Tiyatro eserlerinin konularını günlük hayattan veya tarihten almıştır.
Tiyatrolarında vatanseverlik, hürriyet, adalet, zulüm ve insan hakları gibi konuları işler.
Tiyatroda ”sosyal fayda” prensibiyle hareket etmiştir.
Yazıda konuşma dilinin kullanılmasından yana olmuş ve özellikle tiyatrolarını sade bir dille yazmıştır.
Eleştiri alanındaki düşünce ve görüşleri “divan edebiyatı eleştirisi , eskiden tamamen farklı yeni bir edebiyat kurma arzusu” ve ’’yeni edebi türlerin müdafaası” olmak üzere üçe ayrılır.
Divan edebiyatını reddetmiş, onu, abartılı bir biçimde eleştirmiş ve ”kocakarı masallarına” benzetmiştir.
Celalettin Harzemşah adlı oyunun ön sözü olan Mukaddime-i Celal’de yeni edebiyat ve batı edebiyatını savunmuş, eski edebiyata ağır eleştiriler yöneltmiş, roman ve tiyatro hakkındaki görüşlerini açıklamıştır.
Siyasi olarak Osmanlıcılık düşüncesini benimsemiştir.
Leskofçalı Galip ile tanışıp Encümen-i Şuara topluluğuna katılmış, yazdığı şiirlerde klasik Türk edebiyatına bağlı kalmıştır.
Eserleri
Roman: İntibah, Cezmi
Tiyatro: Vatan yahut Silistre, Celalettin Harzemşah, Akif Bey, Vatan yahut Silistre, Zavallı Çocuk, Gülnihal, Kara Bela
Tarih: Barika-i Zafer, Devr-i İstila, Evrak-ı Perişan, Silistre Muhasarası, Kanije, Osmanlı Tarihi
Edebiyat Üzerine Yazı ve Eleştirileri: Tahrib-i Harabat, Takip, Renan Müdafaanamesi, İrfan Paşaya Mektup, Mukaddime-i Celal, Mes Prisons Muahezenamesi