Mustafa Kemal’in Çocukluk Hayatı
- Mustafa Kemal, 1881’de Selanik’te doğmuştur. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım’dır. Baba ve anne tarafından dedeleri, Anadolu’dan gelmiş olan Yörükler’dir. Ali Rıza Efendi, Mustafa Kemal’in doğduğu sırada gümrük muhafaza memurluğu yapmaktaydı. Daha sonra kereste işiyle uğraşarak serbest ticaret yapmaya başladı.
- Selanik, farklı ırk ve dinlere mensup insanların yaşadığı bir Osmanlı kentiydi. Bu çok uluslu yapı zengin bir kültürel yapının oluşmasına ortam hazırlamıştır. Bir liman kenti olan Selanik, İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan demir yolu üzerindeydi. Bu durum Avrupa’da meydana gelen gelişmelerin takip edilmesini kolaylaştırıyordu.
Önemli: Mustafa Kemal genç yaşta farklı kültürleri tanımış, Osmanlı Devleti’nin sorunlarının konuşulup tartışıldığı yeni fikir ve düşüncelerin oluştuğu bir ortamda yetişmiştir.
- XIX. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti içinde huzur ve güven içinde yaşayan milletler, Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik düşüncesinden etkilenerek, bağımsız devletler kurmak amacıyla isyanlar çıkarmışlardır. Bu durum Balkanlarda siyasi çatışmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur.
- Selanik, Balkanlarda ortaya çıkan bunalımlar nedeniyle yeni arayışlara giren Osmanlı aydınlarının örgütlendiği bir şehir olmuştur. Devletin kurtuluşunu meşrutiyet yönetiminde gören Osmanlı aydınları Selanik’te çeşitli dergi ve gazeteler çıkarmışlardır. Bu aydınların çalışmaları sonucunda II. Abdülhamit 1908’de II. Meşrutiyet’i ilan etmiştir.
Mustafa Kemal’in Öğrenim Hayatı
- Mustafa Kemal okuma çağına gelince ilk önce annesinin isteği üzerine mahalle okuluna yazıldı. Birkaç gün sonra Şemsi Efendi Okulu’na nakledildi. Burası yeni eğitim ve öğretim metodları uygulanan, modern araç ve gereçlere sahip bir okuldu.
- Şemsi Efendi Okulunda öğrenim görmekte iken babası Ali Rıza Efendi öldü. Babası öldüğü sırada Mustafa’nın, Naciye ve Makbule adında kendisinden küçük iki kız kardeşi vardı. Zübeyde Hanım, çocukları ile birlikte Selanik yakınlarında bir çiftlikte çalışan kardeşi Hüseyin Efendi’nin yanına gitti. Çiftlik ortamı nedeniyle Mustafa’nın öğrenim hayatı bir süre aksadı. Oğlunun eğitiminden endişe duyan Zübeyde Hanım, onu Selanik’e, teyzesinin yanına gönderdi.
- Bir süre teyzesinin yanında Mülkiye Rüştiyesi (sivil ortaokul)ne, daha sonra da Askeri Rüştiye sınavları kazanarak 1893’te Selanik Askeri Rüştiyesine yazıldı. Zekası ve çalışkanlığı ile dikkatleri çeken genç Mustafa’ya matematik öğretmeni olan Yüzbaşı Mustafa Bey, onun ismine Kemal ismini ilave etti. Mustafa Kemal’in kişiliğinin oluşmasında matematik öğretmeni Yüzbaşı Mustafa önemli rol oynamıştır.
- Selanik Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi (Manastır Askeri Lisesi)’ne girdi (1896).ı ı
Önemli: Mustafa Kemal’in fikir hayatının oluşmasında bu okulun önemli bir yeri vardır. Manastır, milliyetçi akımların etkili olduğu bir il merkeziydi. Mustafa Kemal, memleketin içinde bulunduğu durumu yakından takip ediyor, arkadaşlarıyla ülkenin içinde bulunduğu durumu ve çıkış yollarını konuşuyordu.
- Fransızcasını geliştirmek için tatillerde Selanik’te özel dersler aldı. İdadi öğrenciliği esnasında matematik, yabancı dil ve hitabetin yanı sıra tarih ve özellikle Türk tarihi ilgi alanına girdi. Kasım 1898’de Manastır Askeri İdadisini bitiren Mustafa Kemal, 13 Mart 1899’da İstanbul’da Harp Okulu’nun piyade sınıfına yazıldı.
- Mustafa Kemal 1902’de teğmen rütbesiyle Harp Okulu’ndan mezun oldu. Aynı yıl Harp Akademisi’ne girdi. Harp Akademisi’nde ülke yönetimi ve sorunlarıyla daha yakından ilgilenmeye başladı. 1905 yılında Harp Akademisi’ni bitirerek kurmay yüzbaşı olarak Osmanlı ordusuna katıldı.
Mustafa Kemal’in Askerlik Hayatı
Mustafa Kemal’in 1911’de Trablusgarp’ta başlayan savaş hayatı, 1922’de Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına kadar devam etti.
Trablusgarp Savaşı: Mustafa Kemal’in ilk katıldığı savaş, İtalyanlarla yapılan Trablusgarp Savaşı’dır (1911). Osmanlı subaylarının komutası altında küçük müfrezeler hâlinde teşkilatlanan birliklerin yanı sıra yerel kabile kuvvetlerinin de katıldığı savaşta, Mustafa Kemal ilk olarak Tobruk’ta görev aldı. Ardından Derne Kumandanlığı’na atandı. Tobruk ve Derne’de İtalyanlara karşı önemli başarılar elde etti. Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a çağrıldı.
Önemli: Mustafa Kemal bu savaşta asker ve teçhizat bakımından üstün bir düşmana karşı, sınırlı bir kuvveti sevk ve idare etme ve gerilla savaşının incelikleri konusunda deneyim kazanmıştır.
Çanakkale Savaşı: Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı başlayınca Tekirdağ’da kurulmakta olan 19. Tümen Komutanlığı’na atandı. İtilaf Devletleri 19 Şubat 1915’te Çanakkale Boğazı’nın girişine asker çıkardı. itilaf kuvvetleri 18 Mart 1915’te büyük bir deniz harekatına giriştiler. Ancak Türk topçusunun yoğun ateşine dayanamayıp geri çekildiler. Büyük bir hayal kırıklığına itilaf kuvvetleri, İstanbul’u ne olursa olsun ele geçirmek istiyorlardı. 6-7 Ağustosta, İtilaf orduları, Arıburnu ve Anafartalar’a asker çıkardı. Mustafa Kemal 8 Ağustosta Anafartalar Grubu Komutanlığı’na getirildi. İngiliz donanma ve topçusunun yoğun ateş desteğiyle ilerleyen İtilaf kuvvetleri, Mustafa Kemal’in idaresindeki birlikler tarafından püskürtüldüler. Bu başarısından dolayı Anafartalar Kahramanı unvanını kazandı. Mustafa Kemal bu cephedeki başarılarından dolayı rütbesi albaylığa yükseldi.
Önemli: Çanakkale Savaşı, Mustafa Kemal’in üstün askerî yeteneklerini ortaya çıkarmış, bu savaş Türk milleti tarafından tanınıp Milli Mücadele’nin lideri olarak kabul edilmesinde etkili olmuştur.
Kafkas Cephesi: Çanakkale Zaferinden sonra Mustafa Kemal, Ocak 1916’da Edirne’deki 16. Kolordu Komutanlığı’na tayin edildi. Ardından bu kolorduyla birlikte Doğu Cephesi’nde görevlendirildi. Diyarbakır’a gelen Mustafa Kemal’in rütbesi mirlivalığa (tuğgeneralliğe) yükseltildi. Bu görevi esnasında Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldı.
Önemli: Bu durum bölge halkı için moral kaynağı olmuş, Mustafa Kemal’in Anadolu’nun doğusunda tanınmasını sağlamıştır.
Suriye Cephesi: Mustafa Kemal, 1917 yılı Aralık ayında Veliaht Vahdettin’in yaveri olarak Almanya gezisine katıldı. Alman cephelerini yakından gördüğünde, savaşın kaybedileceği kanısına vardı. Almanya dönüşünde rahatsızlandığı için doktorların tavsiyesiyle Avusturya’ya gitti. Viyana yakınlarında bir sanatoryumda bir aydan fazla tedavi gördü. İstanbul’a gelen Mustafa Kemal, 7 Ağustos 1918’de Filistin’deki 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. İnsan ve malzeme yönünden çok üstün durumda olan İngilizler karşısında çekilen Türk birliklerini Halep’te yeniden düzenledi ve Halep’in güneyinde İngilizleri durdurmayı başardı.
Mondros Ateşkes Anlaşması’nın imzalanmasından sonra Liman Von Sanders’in yerine Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığı’na atandı (31 Ekim 1918). Mondros Ateşkes Anlaşması gereği Osmanlı ordusu terhis edilince 13 Kasım 1919 günü İstanbul’a geldi. İstanbul’da arkadaşlarıyla ülkenin içinde bulunduğu durumu ve kurtuluşu ile ilgili toplantılar yaptı. İşgallere karşı mücadele etmek amacıyla Anadolu’ya geçmeye karar verdi.
Mustafa Kemal’in Kişilik Özellikleri
Atatürk’ün Türk ve dünya tarihine geçmesinde, onun kişisel özellikleri ve çok yönlü bir insan olmasının önemli etkisi vardır. Atatürk, öngörü sahibi zeki bir insandı. Olayları doğru, hızlı ve güvenilir biçimde değerlendirirdi. Gerçekçi, akılcı, çağın gidişini iyi görebilen, en küçük davranış ve olaylardan büyük dersler çıkaran bir kişiliğe sahipti.
Vatan ve Millet Sevgisi
Atatürk’ün en önemli özelliklerinden biri de vatan ve millet sevgisidir. Bu konuda Atatürk şöyle diyor: “Yurt toprağı! Her şey sana feda olsun, kutlu olan sensin. Hepimiz senin için fedaiyiz. Fakat sen Türk milletini sonsuza kadar yaşatmak için verimli kalacaksın. Türk toprağı sen, seni seven Türk milletinin mezarı değilsin. Türk milleti için yaratıcılığını göster.”
Vatan savunmasını her şeyden üstün gören Atatürk’e Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran bu eşsiz vatan sevgisi ve milletine olan büyük güven olmuştur. “Türklerin vatan sevgisi ile dolu göğüsleri, düşmanların melanet yuvalarına karşı her zaman bir kale gibi yükselecektir!” sözleri, Milli Mücadele’de ve milletimizin bağımsızlığını temelde özetlemiştir.
Mantıklı ve Gerçekçi Oluşu
Akıl ve mantığa büyük önem veren Atatürk, bu konuda şöyle demiştir: “Akıl ve mantığın hâlledemeyeceği mesele yoktur.”
Atatürk, dikkatli, ihtiyatlı ve ölçülüydü. Yanlış bir adımla ana hedefi tehlikeye sokmaktan özenle kaçınırdı. Ona göre bir işi zamansız yapmak, o işi başarısızlığa uğratmak olur. Her şey sırasına ve zamanında yapılmalıdır.
İleri Görüşlülüğü
- Atatürk geleceği çok iyi görebilen bir önderdir. “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi yetmez. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi gerekir.” diyordu. Bunun için her konuyu geniş şekilde düşünmeyi, incelemeyi ve hesaplamayı kendine ilke edinmiştir. Atatürk ileri görüşlülüğünün bir sonucu olarak yakın ve uzak çevresi ile ilgisini daima canlı tutardı.
- Yıldırım Orduları Grup Komutanlığına atandığında bu görevi kendisine devreden Alman generali Liman Von Sanders’in “… Yenildik, bizim için her şey bitti.” sözlerine karşı, “Savaş müttefiklerimiz için bitmiş olabilir. Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı ancak şimdi başlıyor.” cevabını vermiştir.
- Atatürk’ün ileri görüşlülüğünün bir örneği de II. Dünya Savaşı’nın çıkacağını ve bu savaşın sonucunun tahmin etmesidir. 1932 yılında, ünlü Amerikalı General Mac Arthur (Mek Artur) ile bir görüşme yapan Atatürk, Avrupa devletlerinin bir yanda Almanya’nın önderliğinde, öte yanda ise İngiltere ve Fransa’nın liderliğinde iki büyük kutuba doğru sürüklendiğini ortaya koymuştur.
Önder Oluşu
- Atatürk’ün özelliklerinden biri de büyük bir önder olmasıdır. Önderlik, Atatürk’ün hayatının her döneminde daima ön plana çıkan bir özelliğidir. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Atatürk, Türk milletinin bu en zor günlerinde, bir önder olarak izlenmesi gereken yolu şöyle göstermişti: “Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus tutsak yaşamaktansa yok olması daha iyidir. Öyleyse ya bağımsızlık, ya ölüm!” Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde, kısa zamanda düşmana karşı örgütlenerek verdiği mücadele sonunda bağımsızlığına kavuştu.
- Atatürk, bağımsızlığını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bulunan Türk milletine yol göstermiş ve milletin her türlü harekete geçişinin bağımsızlık ve özgürlük için olacağını belirtmiştir. Atatürk’ün bu özellikleri, Türk milletinin zafere olan inancını ve bağımsızlığını koruma azmini göstermektedir.
İnkılapçılığı
- Türk toplumunun tarihî gelişiminde atılımcı bir davranış olan inkılapçılık, Atatürk gibi inkılapçı bir liderle mümkün olmuştur. Onun inkılapçılığı ve inkılapları, başka milletlerin ve liderlerin gerçekleştirdiği yenilik hareketlerinden farklıdır.
- Atatürk’e göre, “İnkılap var olan müesseseleri halkın yararına olarak değiştirmek demektir. Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak, yerlerine, milletin en yüksek medeniyet icaplarına uygun, ilerlemesini sağlayacak yeni kurumları koymaktır.”
- Atatürk’e göre “Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, ekonomik hayatta ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur.” İşte bunun içindir ki, toplumun zamanın gereklerine kendini uydurması, gelişmesi ve yenileşmesi gerekir.
Birleştirme ve Bütünleştirme Gücü
- Millî birlik ve beraberlik, milletimizin sevinçte ve tasada ortak hareket etmesidir. Atatürk’ün en önemli özelliklerinden biri de halkı düşünceleri etrafında toplayarak sağladığı millî birlik ile Kurtuluş Savaşı’nı başarıya ulaştırmasıdır. Millî birlik ve beraberliğin milletimiz için önemini ise Atatürk, “Türkiye halkı; ırksal veya dinsel ve kültürel yönden birleşmiş, biri diğerine karşı karşılıklı hürmet ve fedakarlık hisleri ile dolu ve kaderi, geleceği ve menfaatleri ortak olan bir toplumdur.” sözleriyle açıklamıştır.