DOĞU CEPHESİ
Osmanlı egemenliğinde yüzyıllarca Türklerle içiçe yaşayan Ermeniler devlete olan bağlılıklarından dolayı “millet-i sadıka” olarak adlandırılmışlardı. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren Rusya ve İngiltere; Ermenileri Osmanlı yönetimine karşı kışkırtmaya başladılar. Bunun etkisiyle gerçekleşen ayaklanmalar Ermeni sorununun ortaya çıkmasına yol açtı.
1. Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu’da yaşayan Ermeniler Rusya’ya destek verdiler. Ermeni çeteleri Türk köy ve kasabalarını yakıp yıkarak katliamlar yaptılar. 1917’de Bolşevik İhtilali sonunda Rusya savaştan çekilince, isyan eden Ermeniler de Anadolu’yu terk etti. Rusya’nın çekilmesi ile Kafkasya’da Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan devletleri kuruldu.
Mondros Ateşkesi’nin 24. maddesinde, “Doğudaki altı vilayette karışıklık çıkarsa oralar da işgal edilecektir.” denilerek bölgenin Ermenilere verilmesi için zemin hazırlanmıştı. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra toplanan Paris Konferansı’na, İngiltere’nin çabaları ile Ermeniler de davet edildi. İngiltere bu davet ile kendi nüfuzu altında bir Ermeni devleti kurulmasını amaçlıyordu.
Wilson İlkelerini kendilerine göre yorumlayan Ermeniler Doğu Anadolu’dan Çukurova’ya kadar uzanan geniş bir bölgenin kendilerine verilmesini istediler. Bölgenin tarih ve nüfus açısından kendilerine ait olduğunu gösteren sahte belgeler sundular.
Ermenilerin bu faaliyetlerine karşı Türk halkı Mondros Ateşkesi’nden sonra Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kurmuştur. Bölgenin tarih ve nüfus açısından Türk olduğuna dair çeşitli yayınlar yapan bu cemiyet Erzurum Kongresi‘ni toplayıp Doğu Anadolu’da bir Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemeye çalışmıştır.
Önemli: ABD başkanı Wilson, Doğu Anadolu’ya General Harbord başkanlığında bir heyet göndermiştir. Bu heyet yaptığı araştırmalar sonunda Ermeni iddialarının asılsızlığını ortaya koymuştur. Harbord Raporu, TBMM’nin, Ermenistan Savaşı’nın haklılığını göstermesi açısından önemlidir.
Doğu Anadolu ve Kafkaslarda nüfuz kurmak isteyen İngiltere, Sevr Antlaşması’nda Doğu Anadolu’da Ermeni devletinin kurulmasını öngören bir maddenin yer almasını sağladı. Bu durumdan cesaret alan Ermeniler, Doğu Anadolu’yu ele geçirmek amacıyla hareke geçtiler. Bunun üzerine Kazım Karabekir Paşa komutasındaki Türk ordusu taarruza geçti (28 Eylül 1920).
Türk ordusunun Sarıkamış, Kars ve Gümrü’yü ele geçirmesi üzerine Ermeniler barış istediler. 2/3 Aralık 1920’de Ermeni Hükümeti ile TBMM arasında Gümrü Antlaşması imzalandı. Böylece TBMM, ilk askerî ve siyasi başarısını elde etmiş oldu.
Gümrü Antlaşması
- Türk – Ermeni sınırı Çıldır Gölü ve Aras Nehri arası olacaktı.
- Kars, Sarıkamış ve Iğdır Türk Hükümetine bırakılacaktı.
- Ermenistan Hükümeti, Sevr Antlaşması’nı tanımayacak ve Türkiye’ye karşı düşmanca davranışta bulunmayacaktı.
- Ermenilerden Türklere karşı silah kullanmamış olanlar Türkiye’ye geri dönebileceklerdi.
Gümrü Antlaşması’nın Önemi
- TBMM’nin uluslararası alanda elde ettiği ilk diplomatik başarıdır.
- Ermenistan, TBMM’yi tanıyan ilk devlet olmuştur.
- Türkiye’nin doğu sınırlarının belirlenmesinde ve bu bölgelerin güvenliğinin sağlanmasında etkili olmuştur.
- Ermenistan, Sevr Antlaşması ile kendilerine vaadedilen haklardan ve Anadolu’ya yönelik toprak talebinden vazgeçmiştir. Böylece Ermeni sorunu çözüme kavuşmuştur.
- Doğu Cephesi’nde savaşın sona ermesi ile buradaki birlikler ve silahların bir kısmı Batı Cephesi’ne gönderilerek Yunanlılarla daha etkili mücadele edilmeye başlanmıştır.
GÜNEY CEPHESİ
Mondros Ateşkesi’nden sonra; Urfa, Antep ve Maraş İngilizler; Adana ve dolayları ise Fransızlar tarafından işgal edilmişti. İngiltere ve Fransa 1919 sonlarında yeni bir antlaşma yaptılar. Bu antlaşma ile İngiltere, Irak’taki hak iddiasından vazgeçmesi karşılığında Maraş, Urfa ve Antep’i Fransa’ya devretti.
Fransızlar, bu cephede Ermenileri teşkilatlandırıp Türkler üzerine saldırttılar. Türk halkının millî ve manevi değerlerini hiçe sayan bir tutum sergilediler. Bu durum karşısında bölge halkı Kuvayımilliye birlikleri kurarak direnişe geçti.
Mustafa Kemal, Sivas Kongresi’nde Temsil Heyeti Başkanı sıfatıyla Güney Cephesi’ne deneyimli komutanlar göndermiştir. Kılıç Ali ve Yörük Salim Bey Maraş’ta, Topçu Kemal Bey, Yüzbaşı Osman ve Ratip Beyler Adana’da, Yüzbaşı Ali Saip Bey Urfa’da, Teğmen Said (Şahin) Bey ise Antep’te görev almıştır.
Bu subaylar;
- Bölgede halkın ve Kuvayımilliye’nin örgütlenmesinde
- Mücadelenin daha etkin ve düzenli yürütülmesinde
- Bölgede TBMM otoritesinin kurulmasında
büyük yarar sağladılar.
Türk halkının oluşturduğu Kuvayımilliye karşısında başarılı olamayan Fransızlar daha TBMM açılmadan 11 Şubat 1920’de Maraş’tan, 10 Nisan 1920’de ise Urfa’dan çekilmek zorunda kaldılar. Antep halkı Fransızlara karşı bir yıla yakın kahramanca bir direniş gösterdi. Üsteğmen Said (Şahin) Bey, Fransızların yardım almasını uzun süre engellediyse de sonunda şehit oldu.
Fransızlar, Sakarya Zaferi’nden sonra 20 Ekim 1921 ‘de TBMM ile yaptıkları Ankara Antlaşması ile Adana ve Antep’teki işgallerine de son verdiler. Bu antlaşma ile Hatay dışında bugünkü Suriye sınırımız çizildi.
Güney Cephesindeki Mücadelenin Önemi
- Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunu bu cephede, Dörtyol’da (Hatay) atılmıştır.
- Türk halkı bağımsızlıktan ödün vermeyeceğini göstermiştir.
- Bölgedeki mücadele halk ve Kuvayımilliye tarafından yürütülmüştür. Düzenli ordu mücadelesi olmamıştır.
- Osmaniye’de Tayyar Rahmiye Hatun, Maraş’ta Sütçü İmam, Antep’te Şahin (Said) Bey, Urfa’da Ali Saip (Ursavaş) Bey halk kahramanları olarak öne çıkmıştır.
Güney Cephesi’ndeki Başarının Onurlandırılması
Şehir | Unvan Alması | İstiklal Madalyası Alması |
---|---|---|
Antep | Gazi / 1921 | Şubat 2008 |
Maraş | Kahraman / 1973 | Nisan 1925 |
Urfa | Şanlı / 1984 | Nisan 2016 |