MEHMET AKİF ERSOY (1873—27 Aralık 1936)
Sırat-ı Müstakim (8. ciltten sonra Sebilü’r—Reşat adını aldı) adlı dinî dergide şiirler, makaleler yayımlayarak edebiyat hayatına başlamıştır. Yayımlanan ilk şiiri Kur’an’a Hitap’tır.
Sanat hayatını bağımsız olarak sürdürmüş, herhangi bir edebî topluluğa katılmamıştır.
Toplum için sanat anlayışını benimseyen Akif, şiirlerinde toplum yaşantısını bütün yönleriyle anlatmıştır.
Yaşanan hayatı şiirlerine aksettirmiştir.
Cehalet, ahlaksızlık, taklitçilik, taassup, fakirlik, inançsızlık, köksüzlük, İstanbul’un yoksul semtlerinin yaşantısını ve yoksullukları şiirlerindeki başlıca konulardır.
Kur’an—ı Kerim’i yanlış anlayanları eleştirir:
İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.
İslamcılık fikir akımını benimseyen Akif’in şiirlerinde dinî lirizm vardır. İslamcılık anlayışını şu dizelerle veciz biçimde ortaya koymuştur:
Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamını
Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı
Mehmet Akif, Tevfik Fikret ile din ve medeniyet konusunda tartışmalara girmiştir.
Fikret’in Haluk karakterine karşı, özlediği gençliği Asım’da simgelemiş, Asım neslinin özelliklerini ortaya koymuştur.
Akif, Çanakkale Şehitlerine, İstiklal Marşı ve Bülbül gibi lirik—epik özelliği gösteren şiirleriyle tanınmış olmasına rağmen, didaktik özellikler taşıyan şiirler de yazmıştır.
Manzum hikâye türünde önemli eserleri vardır. Şeyfi Baba, Küfe, Mahalle Kahvesi, Meyhane, Hasta önemli manzum hikâyeleridir.
Akif, çok iyi bir gözlemcidir. Türk şiirine gerçek realizmi getirdiği kabul edilen Akif, Süleymaniye Kürsüsü’nde yer alan “Hayır, hayal ile yoktur
benim alışverişim / İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim / İnan ki her ne demişsem görüp de söylemişim / Budur cihanda en beğendiğim meslek / Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek” dizeleriyle gerçekçiliğe verdiği önemi dile getirmiştir.
Nazmı nesre yaklaştırmada yani şiiri düzyazıya yaklaştırmada oldukça başarılıdır.
Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazan Akif, şiirlerinde aruz ölçüsünü Türkçeye oldukça başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanan Akif özellikle mesnevi nazım biçiminin kafiye örgüsünü (aa / bb / cc…) kullanmıştır.
Şiirlerinde, günlük konuşma dilini bütün canlılığıyla kullanmış, adeta konuşur gibi yazmıştır.
İstanbul ağzına özgü deyimleri kullanmıştır.
Günlük konuşma dilinin yanında yer yer Arapça ve Farsça tamlamaların yer aldığı ağır bir dil kullanmıştır.
– Mehmet Akif’in şiirlerini oluşturan unsurları şöyle sıralayabiliriz:
a) Doğu-İslam Şiir Kültürü: Divan şairlerinde, Mevlana ve Sadi’de en güzel örneklerini gördüğümüz manzum hikâyecilik anlayışını sürdürmesidir.
b) Batı Etkisi: Batı sanat akımlarından realizme bağlıdır.
c) Dinî—Tarihî Çerçeve: Sıkıntılı günlerde yaşayan devlet ve millet hayatının İslam ideali ile kucaklaşmasından doğan bir samimiyet bu çerçeveyi belirler.
Şiirleri, yedi kitaptan oluşan “Safahat” adlı eserde toplanmıştır. “Safahat”, “safhalar, bölümler, dönemler” anlamına gelir:
a) Safahat 1. Kitap: Safahat (1911): Kitabın üçte birini oluşturur, büyüklü küçüklü 44 manzumeyi içerir. Hasta, Meyhane, Mahalle Kahvesi, Mezarlık, Küfe, Seyfi Baba, Kör Neyzen, Yemişçi İmam kitaptaki önemli şiirler arasındadır.
b) Safahat 2. Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912): Tek ve uzun bir manzumeden oluşur. Akif’in İslamiyet’le ilgili düşünceleri, aynı zamanda İslam coğrafyası ve kavimleri de dikkate alınarak Türkistanlı bir vaizin ağzından dile getirilmiştir.
c) Safahat 3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913): Kitapta yazılış sırasına göre on manzume yer alır. Sekiz manzume Kur’an’dan bazı ayetleri, bire bir hadisin serbest yorumudur. Onuncu manzume Hazin bir Mevlid Gecesi kısa bir şiirdir. Şiirdeki ayet ve hadislerin ortak konusu, insanların kendi hataları yüzünden uğradıkları musibetlerin ifadesidir. Balkan Savaşları’nın sonunda basılan kitaptaki şiirlerin hemen hepsi savaşın getirdiği sıkıntılar üzerindedir.
d) Safahat 4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914): Tek ve uzun bir manzumeden oluşur. Bir vaiz, İslam dünyasının perişanlığını onun tembelliğine, kurtuluşunu da çalışma iradesine bağlar.
e) Safahat 5. Kitap: Hatıralar (1917): Çoğu ayet ve hadis yorumlarını içeren on manzumeden oluşur. Balkan ve I. Dünya savaşlarının getirdiği problemleri konu alır. Son üç şiir, şairin üç seyahati ile ilgilidir.
f) Safahat 6. Kitap: Asım (1924): Hemen hemen tamamı Hocazade ile Köse İmam arasında geçen bir diyalogdur. Arada ve sonda Hocazade’nin oğlu Asım’ın ve Köse İmam’ın oğlu Emin’in de konuşmaları yer alır. Çöken aile kurumu, basiretsiz ve kötü yöneticilere körü körüne uyan milletin durumu, birbirine inanmayan eski ve yeni kuşak, halk—yönetim ve mektep-medrese ikiliği gibi konular işlenmiştir. Çanakkale şehitleri için yazdığı ünlü şiir burada Hocazade’nin ağzından söylenmiştir. Kitap, Asım’ın İslamiyet’in ve Türklüğün yükselmesi için Batı’nın bilimi ve tekniğini öğrenmek için Avrupa’ya gönderilmesi ile biter.
g) Safahat 7. Kitap: Gölgeler(1 933): On yedi parça şiirden oluşur. Bazı şiirler çalışma ve gayret temaları üzerine kurulmuştur. Akif, Gölgeler’de diğer kitaplarına göre karamsardır. Özellikle Mısır’da yazdığı şiirler, vatanından uzak yaşamak zorunda kalmış bir şairin karamsar ruh halini yansıtır.
Şiirlerinin yanı sıra Arapça, Farsça ve Fransızcadan çeviriler de yapmıştır.