Küresel Çevre Sorunları
Küresel İklim Değişikliği
İklim değişikliği günümüzde dünyada yaşanan en önemli çevre sorunlardan biridir. Yapılan araştırmalara göre iklim değişikliğinin ortaya çıkmasındaki en önemli etkenler insan faaliyetleridir. Hükümetler arası iklim değişikliği raporunda insanların yapmış oldukları faaliyetlerin küresel ısınmanın en büyük sebebi olduğu söylenmiştir.
Küresel iklim değişimleri sonucunda Dünya’nın ortalama sıcaklığında meydana gelen artışın deniz seviyesinin yükselmesine, buzulların erimesine, çok değişkenli ve aşırı hava durumlarının yaşanmasına neden olması beklenmektedir. Bu durumun başta tarım olmak üzere bir çok insan faaliyetini olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir. Yapılan araştırmalarda 1906 ve 2015 yılları arasında dünyanın sıcaklığının 0.78 oC civarında artış gösterdiği görülmüştür. Bununla beraber yapılan tahminlerde küresel sıcaklığın 21. yüzyıl boyunca yaklaşık 1.1 oC ile 6.4 oC artacağı beklenmektedir. Diğer taraftan deniz seviyelerinin yükselmesi ile ilgili istatistiklere bakacak olursak, bu değerlerin 1961 ile 2019 yılları arası yılda ortalama 1.8 mm arttığı görülmüştür.
Havanın başlıca iki bileşeni olan oksijen ve azot gazları, Güneş’in gözle görülebilen dalga boylu ışınlarını yansıtır ve morötesi ışımaların bir kısmını da soğurur. Dünya yüzeyine ulaşabilen Güneş ışınları, yeryüzü tarafından soğurularak ısıya dönüştürülür. Bu ısı, yeryüzündeki atomların titreşimine ve kızılötesi ışıma yapmalarına neden olur.
Bu kızılötesi ışımalar, oksijen veya azot gazı tarafından soğurulmaz, emilemez. Ancak havada bulunan kloroflorokarbon gazları, kızılötesi ışımaların bir kısmını soğurarak, atmosferden dışarı çıkmalarını engeller. Bu soğurma olayı, atmosferin ısınmasına yol açar. Bunun sonucunda Dünya, Güneş’in altına park edilmiş bir arabanın içi gibi ısınır. İşte bu etkiye, sera etkisi adı verilir.
Sera etkisi, dünya yüzeyinin ortalama sıcaklığını değiştireceği için, uzun vadede iklimlerde değişiklikler, buzulların erimesi, mevsimlerin kayması ve tarım alanlarının verimsizleşmesi gibi çok ciddi sorunlara neden olabilir. Uzun dönemde, yeryüzünün, Güneş’ten aldığı enerji kadar enerjiyi uzaya vermesi gerekir.
Dünyada sera etkisi oluşturan çevre sorunlarının %46’sı enerji tüketimi, % 24’ü sanayi faaliyetleri, %18’i orman tahribi, %9’u tarım ve % 3’ü de diğer kaynakların oluşturduğu gaz salınımları nedeniyle oluşmaktadır.
Küresel iklim değişimlerine bağlı olarak ortaya çıkması ön görülen başlıca çevre sorunları şunlardır:
- Kutup bölgeleri ile dağların yüksek kesimlerindeki buzulların erimesi hızlanmıştır.
- Sıcaklık ortalamalarındaki artışa bağlı olarak kutup bölgelerindeki donmuş topraklar çözülmeye başlaması ile bu alanlarda binlerce yıldır donmuş halde bulunan metan gazı açığa çıkmıştır.
- Deniz seviyesindeki artış nedeniyle delta ovaları gibi alçak kıyıların deniz istilasına uğrama tehlikesinin yaşanması
- Sel, kasırga, fırtına, orman yangınları gibi afetler daha sık yaşanması
- Yüksek sıcaklık artışı sonucunda kuraklığın artması
- Göl, akarsu ve yeraltı su rezervlerinin azalması
- Bazı bitki ve hayvan türlerinin yok olması ya da azalması
Ozon Tabakasının İncelmesi
Ozon tabakasının görevi yeryüzünü, Güneş’in zararlı UV (ultraviyole) radyasyonlarından korumaktır. 1987 yılında sanayileşmiş ülkeler ozon tabakasına zarar veren CFC’lerin (kloroflorokarbon) kullanımının sınırlandırılıp ortadan kaldırılması için Montreal Protokolü’nü imzalamıştır.
CFC’ler tamamıyla insan kaynaklı olup, spreylerde itici gaz olarak, soğutucularda soğutma ve izolasyon maddesi olarak, klima sistemlerinde, elektronik sanayisinin temizleme alanı olarak, sert ve yumuşak köpük üretiminde kullanılmaktadır.
Ozon tahribatı etkisini, dünyada cilt kanseri sıklığı ve gözlerdeki katarakt sıklığındaki artışlarla, canlıların bağışıklık sistemindeki zayıflamayla, tarımdaki ürün verimi in azalmasıyla ve okyanuslarda fito planktonlarının azalmasıyla göstermektedir.
Asit Yağmurları
Kömür ve petrol gibi fosil yakıtların yakılması sonucu atmosferde kükürt ve azot içeren gazlar birikir. Bu gazlar havadaki su buharıyla birleşince birtakım kimyasal olaylar ve sonuçta sülfürik asit ve nitrik asit damlaları oluşur. Güneş söz konusu tepkimelerin hızını artırır. Yeryüzündeki sular Güneş’in etkisiyle ısınır, buharlaşır ve atmosfere karışır. Yükselen nemli havadaki su buharı yoğunlaşarak yeniden sıvı durumuna geçer. Bunlar da bulutları oluşturur. Sonra da yağış başlar.
Böylece oluşan, çok miktarda kükürt ve azot içeren yağmurlara asit yağmurları denir. Atmosferdeki asit, yalnızca yağmurlarla değil, kar, sis, havadaki gazlar ve tanecikler yoluyla da yeryüzüne iner. Yeryüzündeki canlı hayatın sürmesi için vazgeçilmez bir yere ve öneme sahip olan hava, tüm hayatı etkileyecek biçimde sanayi atıklarıyla kirlenmektedir.
Bu kirlenme ilk kez 1940 – 1950’Ii yıllarda gelişen sanayileşmenin bir sonucu olarak dünyanın çeşitli şehirlerinde havanın aşırı kirlenmesiyle görülmeye başlandı. İşte bundan dolayı insanlar tarafından atmosfere karıştırılan yabancı maddelerle hava bileşiminin bozulmasına hava kirliliği denildi.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre: “Hava kirliliği, canlıların sağlığını olumsuz yönden etkileyen veya maddi zararlar meydana getiren havadaki yabancı maddelerin, normalin üzerindeki yoğunluğudur.”
Sanayi tesislerinden çıkan baca gazları havadaki oksijen ve su buharı ile birleşerek, bir dizi kimyasal reaksiyonlar sonucu asit yağmurlarına dönüşür. Asit yağmurları toprağın yavaş yavaş asitlenmesine yol açarak, ağaçların ve bitkilerin topraktan beslenmesine engel olur. Asit yağmurları ayrıca çeşitli yollardan sulara karışarak, sulardaki canlıların hayatını da etkiler.
Asit yağışlarının neden olduğu başlıca çevre sorunları şunlardır:
- Kimyasal ve biyolojik özelliklerini etkilediği toprağın asitleşmesine neden olduğundan verim düşer.
- Başta pH olmak üzere suların kullanım değerleri ile sulardaki hayatı olumsuz etkilemektedir.
- Bitkileri toprak ve suda yaptığı kirlenmenin yanı sıra yapraklarda neden olduğu yanma ve birikimler ile olumsuz etkilemektedir.
- İçme sularına, balıklara, bitkilere ve toprağa karışması ve bu unsurların kullanımı sonucu insanda guatr, ülser, kronik bronşit, astım, amfizeme gibi hastalıkların oluşmasına sebep olmaktadır.
- Solunum ve beslenme zinciri yolu ile hayvanlara yönelik de olumsuz etkileri söz konusudur. Bu yağışlardan en fazla etkilenenler kurbağalar ve balık yumurtalarıdır.
- Tarihi eserler üzerinde de ciddi tahribata neden olmaktadır.
Çölleşme, Kuraklık ve Erozyon
Çölleşme, kuraklık ve erozyon insan faaliyetlerinin etkisiyle ortaya çıkan küresel çevre sorunlarından bazılarıdır.
Yağışın az, su kaynaklarının yetersiz ve bitki örtüsünün cılız olduğu yerlerde erozyonla oluşan toprak kaybı fazladır. Bu nedenle bu tür alanlarda çölleşme hızı daha fazladır.
Günümüzde dünya üzerindeki çöller ve çölleşmeye yatkın alanlar karaların yaklaşık %47’sini kaplamaktadır. Afrika’nın kuzeyi ve Asya’nın iç kesimlerinde çöl araziler ve çölleşme riski altındaki alanlar hızla artmaktadır.
Dünya nüfusundaki hızlı artışa bağlı olarak yerleşmelerin artması, sanayi faaliyetlerinin gelişmesi, tarımsal faaliyetler amacıyla ormanların tahrip edilmesi ve toprakların bilinçsiz kullanımı erozyonu arttırmakta ve çölleşmenin artmasına neden olmaktadır. Bunların yanı sıra iklim koşullarında yaşanan değişimler nedeniyle bazı bölgelerde kuraklığın şiddetlenmesi ve su kaynaklarının hızla tüketilmesi erozyon şiddetinin artmasında etkili olmaktadır.
Son dönemde yaşanan hızlı nüfus artışı, arazilerin yanlış kullanımı ve arazi yönetimine dönük hatalı uygulamalar nedeniyle erozyon şiddeti daha da artmıştır. Özellikle yarı kurak iklim koşullarının etkili olduğu bölgelerde iklim koşullarında yaşanan değişimler çölleşmenin hız kazanmasına neden olmuştur.
Kuraklık ve çölleşmenin etkili olduğu bölgelerde yaşanan çevre sorunları şunlardır:
- Arazi ve ekosistemlerin biyolojik üretkenliği kaybolarak tarımsal üretimin azalması
- Biyoçeşitliliğin azalması
- Toprak erozyonunun artması
- Yer altı su seviyesinin alçalmasına bağlı olarak su kıtlığının yaşanması
- Çölleşen bölgelerde tarımsal üretimin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkan açlık ve fakirliğin insanların başka alanlara göç etmesine neden olması
Bitki Türlerinin Tahribi Ve Hayvanların Neslinin Tükenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Olması
Günümüzde dünya nüfusunun hızla artması ve insanların doğal çevre üzerinde çeşitli faaliyetleri ile oluşturduğu baskı birçok bitki ve hayvan türünün yaşam alanlarının yok olmasına neden olmuştur. Bu durum çok sayıda bitki ve hayvan türünün neslinin tükenmesi tehlikesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Bu tehlikenin ortaya çıkmasında ve dünya ekosistemindeki biyoçeşitliliğin azalmasında etkili olan başlıca insan faaliyetleri şunlardır:
- Madencilik faaliyetleri
- Tarımsal faaliyetler
- Yoğun şehirleşme
- Enerji ihtiyacının artması
- Aşırı ve kaçak avlanma
- Sanayi faaliyetleri
Günümüzde pek çok bölgede insan faaliyetleri sonucunda canlıların doğal yaşam alanlarının tahrip edilmesi, bazı türlerin yoğun olarak avlanması ve küresel iklim değişimlerine bağlı olarak canlıların yaşam alanlarında meydana gelen değişimler bir çok türün neslinin tükenmesi tehlikesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Ayrıca gereğinden fazla karbon salınımı, okyanusların ısınması ve asitlenmesi denizlerdeki canlı çeşitliliğinin azalmasına neden olmaktadır. Yapılan araştırmalara göre son 100 yıl içinde yaklaşık 1000 canlı türünün nesli tükenmiştir.
Dünyadaki canlı çeşitliliğinin azalmasındaki en önemli etkenlerden birini de çevre kirliliği oluşturmaktadır. Özellikle kimyasal atıklar ve zirai ilaçların bulundukları bölgelerde birikerek canlı yaşamını olumsuz etkilemektedir. Ayrıca göl ve bataklık gibi sulak alanlarda biriken kimyasallar; başta balıklar ve kuş türleri olmak üzere bu sulak alanlarda yaşayan pek çok canlının yok olmasına neden olmaktadır.
Uluslararası Doğayı Koruma Birliğinin (IUCN) hayvan türlerinin korunmasına yönelik hazırladığı raporda günümüzde dünya üzerinde bulunan türlerin %25’inin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu ve 24 memeli türünün yok olma sınırında yer aldığını belirtilmiştir.