KÜBİZM
20. yüzyılın başında Fransa’da ortaya çıkan bir resim akımıdır.
Sonradan edebiyat alanında, ressam Picasso’nun da etkisiyle yeni bir anlayış geliştiren bir akımdır.
Kübizm sözcüğü geometrik şekil olarak bildiğimiz “cube” (küp) sözcüğünden gelir.
1900’lerin başında empresyonizme ve o güne kadarki sanat anlayışlarına tepki olarak doğmuştur.
Zaman zaman “soyut sanat” ve “yeni sanat” olarak da adlandırılmıştır.
Gerçeğin elde edilmesi ve ifadesinde akıl ve mantık yönünü reddeder; bunun yerine sanatçının hayal gücünü ortaya koyar.
Söylenmemiş, görülmemiş bir gerçeğin peşindedir.
Kübist şiir; resim sanatıyla ilgili olduğu için görselliğe önem verir, resim sanatından yararlanır.
Varlığı bütün halinde kavrama arzusu vardır.
İnsan, eşya ve doğayı hem dış hem de iç görünüşüyle yansıtmaya çalışmışlardır.
Biçim bakımından düzenlilikten uzaklaşıp her türlü yeniliğe açık olmuş, noktalama işaretlerini kaldırmıştır.
Dilde yeni söyleyiş arayışları içine girmişlerdir.
Dilin doğal söz dizimi, yapı ve anlam mantığını bozmuşlardır.
Temsilcileri
Apollinaire, Max Jacop, Jean Cocteau, Blaise Cendrars…
LETRİZM
Türkçede harfçilik anlamına gelir, “lettre” (harf) sözcüğünden türetilmiştir.
Kurucusu Romen asıllı İsidore İsou’dur.
II. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkmıştır.
Dadaizmle bazı yönlerden benzerlik gösteren letrizm, büyük ölçüde dadaizmin etkisiyle ortaya çıkmıştır.
Var olan şiir anlayışlarını bütünüyle reddeden ve geleneği yıkmak isteyen bir akımdır.
Şiirde en küçük birim olarak sözcüğü değil harfi esas alır. Akımın kurucusu İsodore İsou şöyle der: “Harf ötesinde hiçbir şey yoktur. Aklımızda harf olmayan ya da harf olmayacak hiçbir şey yoktur. Yüzyıllardan beri damar sertliğine uğramış 24 harf içinde çürüyüp giden alfabeye 19 yeni harf katmış olmakla övünebiliriz.”