KLASİSİZM (KURALCILIK)
“Klasik” sözcüğü Fransızcada seçme anlamına gelen “classicus”tan türemiştir.
16. yüzyılın sonlarından itibaren oluşmaya başlamış, 17. yy. da Avrupa’da özelikle Fransa’da gelişmiş, 18. yüzyılın sonuna kadar varlığını sürdürmüştür.
1660-1700 yılları arasında en ihtişamlı dönemini yaşadığı için “1660 Ekolü” olarak da adlandırılmıştır.
1635’te dil ve edebiyat kurallarını belirlemek için kurulan Fransız Akademisi klasisizme zemin hazırlamıştır.
Klasisizmin düşünce ve felsefi temelinde Rönesans birikiminin etkisi vardır,
Klasisizmin ilkelerini Boileau, “Şiir Sanatı” (L’art Poetique) adlı yapıtında belirlemiştir.
Descartes’ın rasyonalizm (akılcılık) felsefesinin de klasisizme büyük etkisi olmuştur. Descartes, felsefesinin özünü “Düşünüyorum öyleyse varım.” cümlesiyle özetler.
Özellikleri
Klasiklere göre sanat, tabiatın taklididir; tabiat dış tabiat değil, “insan tabiatı”dır.
Klasisizme göre sanat, insan tabiatının taklididir.
Klasisizm, genel ve evrensel insan tabiatına ulaşmayı amaçlamıştır.
Klasisizm bireysel olanın değil, genel olanın; mahallî ve millî olanın değil, evrensel olanın; belli bir zamanın değil bütün zamanların peşindedir.
Akıl ve sağduyu egemendir. Akıl, en büyük rehberdir; akıl hiçbir yerde ve zamanda yanılmaz, aldanmaz, şaşmaz, insanı daima doğru olana götürür.
“Sanat, sanat içindir” ilkesi benimsenmiştir.
Eski Yunan ve Latin edebiyatları örnek alınmış, o dönem edebiyatçıları gibi yazmak amaçlanmıştır.
Kuralcılık ve kurallara bağlılık klasisizmin temel ilkelerindendir.
Klasisizmde edebi türler sınıflandırılmış, her türün kuralları ve sınırları belirlenmiştir.
Trajedi ve komedide biçimci kurallarla yer, zaman ve eylem birliği tekdüze olarak kullanılmıştır. “Üç birlik kuralı” diye de bilinen bu kural, klâsik sayılan imgelerle oluşturulmuş, ortak beğenilerin dışına çıkılmamıştır.
Klasisizm, okuyucunun sanat eserinden hareketle yanlış, aşağı, bayağı duygulardan uzaklaşarak ideal insanın yüce değerlerine ulaşmasını amaçlamıştır.
Halktan kişilere yer verilmemiş, sadece seçkin ve olgun insanlar anlatılmıştır.
Klasisizm, büyük ölçüde sanatçıların kendi millî dili üzerine kurulmuştur.
Sanatçılar, millî dillerini zenginleştirmeyi amaçlamışlardır.
Klasikler, üslubun ve dilin süssüz, açık, sade, yalın ve yapmacıktan uzak olmasını amaçlamışlardır.
Biçim kusursuzluğuna ve konuya değil, konunun işlenişine önem verilmiştir.
Konu ve olayların gerçeğe benzer olmasını amaçlamışlar, seçilen konu ve olaylar her aklın veya herkesin kabul edebileceği gerçeklik sınırları içinde kalmalıdır.
Klasisizmde, konular insan doğasına uygun olarak seçilmiş, karakterler yerine tipler işlenmiştir.
Klasisizmde duygusallığa ve bireyselliğe yer yoktur.
Sanatçı kendi duygularına, acılarına, yaşamına yer vermez; eserlerinde kişiliğini gizler.
Klasisizm en çok tiyatro . türünde gelişmiştir. Şiir, eleştiri, mektup, özdeyiş türleri daha sonra gelir. Tiyatroda, sahne unsurları (dekor, giysi, doğa) pek önemsenmemiştir.
Roman ve hikâye türü pek önemsenmemiştir.
Temsilcileri
Batı edebiyatında: François Malharbe (şiir), Pierre Corneille (tragedya), John Milton (şiir), Jean Racine (tragedya), Moliere (komedya), La Fontaine (fabl), Boileau (eleştiri), La Bruyere (portre), La Fayette (roman), Fenelon (roman), Jacques-Benigne Bossuot (hitabet)…
Klasisizmden etkilenen Türk sanatçılar: Şinasi, Ahmet Vefik Paşa, Direktör Ali Bey.