İnsanoğlunun sahip olduğu merak duygusu, sorunları çözme ve araştırma yapma hissi bugünkü bilimin temellerini oluşturmaktadır. İnsanoğlu temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra sınama – yanılma yolu sayesinde yeni ve ilk defa kullanılacak kimyasal madde ve yöntemleri buldular, hastalıkları tedavi etmeyi öğrendiler. Bazı hastalıklardan korunmak için bitkilerden yararlanmışlardır. Örneğin mide üşütmelerine, nanenin limon kabuğu ile kaynatıldığında iyi geldiğini keşfetmişlerdir.
Bitkisel tedavinin yanında bazı bileşikleri de tedavi amaçlı kullanmışlardır. Örneğin göz taşını (CuSO4) zehirlenen insanları rahatlatmak için, şap (KAI(SO4)2) çözeltisini ise yaraların mikrop kapmasını önlemek için sargı bezlerinde kullanmışlardır. Hastalıkları tedavi etmeyi öğrenen insanoğlu ölüme çare aramıştır. Bazı rivayetlere göre Lokman Hekim’in ölümsüzlük iksirini bulduğu söylenir. Ateşin keşfi ve kullanımını öğrenmesi ile birlikte insanoğlu bazı metalleri işlemiştir. İlk keşfedilen maden olan bakırın işlenmesi ile çeşitli bakır kaplar yapmışlardır.
Bilgi Kutusu: Bakır (Cu) Metalinin Keşfi Malahit doğal bir bakır cevheridir. Bu cevher tüm bakır yataklarının değişime uğramış üst bölümlerinde bulunur. Dolayısı ile bu parlak, yeşil renkli cevher bakır yataklarının yerini belirtir. Bakır yatakları bu cevherin aranması sırasında bulunmuştur. Malahitten bakır elde edilmesi tesadüf eseri olmuştur. Malahit parçasını kor halindeki ateşe düşüren bir mısırlı bir süre sonra bakırın kırmızı bir sıvı şeklinde aktığını görmüştür.
Erkek ve kadınlar karşı cinsi etkilemek veya düşmanlarını ürkütmek için yüzlerini ve vücutlarını boyamışlardır. Bu boyaları bitki köklerinden ve bazı madenlerden elde etmişlerdir.
İnsanoğlu mutlak zengin olma ve sonsuza kadar yaşamak istemiştir. Bu düşüncelerin üzerine simya dediğimiz uğraş ortaya çıkmıştır. Değersiz madenleri altına çevirme, bütün hastalıkları iyileştirme ve hayatı sonsuz biçimde uzatacak ölümsüzlük iksirini (ab-ı hayat) bulma çalışmalarına simya (alşimi) denir. Bu çalışmaları yapan insanlara ise simyacı (alşimist) denir. Tarihsel gelişimi iskenderiye dönemine dayanır. Arapçada Mısır zanaatı anlamına gelen al kimiadan gelir.
Mısır, Çin, Mezopotamya, Hindistan ve Eski Yunan coğrafyasında yaşayan simyacıların değişik adlar ve düşüncelerle tanımlanan temelde üç hayali vardı. Bunlar;
- Ölümsüzlük iksirini bulma (Ab-ı Hayat)
- Mutlak zenginliğe ulaşma (bakır, kalay ve demir gibi ucuz metalleri altına çevirme uğraşı)
- Felsefe taşını bulma (Filozof taşı)
şeklinde sıralanabilir.
Bilgi: Felsefe taşı, değersiz metalleri altına dönüştürebileceğine inanılan taştır.
vay be bu sitelerin bi ara işime yarayacağını tahmin edemezdim