Kapitülasyonların Etkisi
Osmanlı Devleti’nde kapitülasyonlar asıl olarak 1536’da Fransa’ya verilen ayrıcalıklar olarak görülmektedir. Fransa kralı Fransuva’nın Kutsal Roma — Germen İmparatoru Şarklen’e esir düşmesi ve Sultan Süleyman’dan yardım istemesi ile başlayan ikili ilişkiler, Fransa’nın Avrupa Hristiyan birliğinden koparılması amacıyla da verilen bazı özel hak ve ayrıcalıklar tarihte kapitülasyon (Osmanlı tarihinde Uhud-i Atika, İmtiyazât—ı Mahsusa veya İmtiyazât-ı Ecnebiye) adı ile bilinmektedir.
Kapitülasyonlar, XVIII. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin dış siyasetini, aynı zamanda iç siyasetini önemi ölçüde yönlendirmiş, bu nedenlerle devlet için gittikçe büyük öneme sahip, dikkat edilmesi gereken bir konu ve zaman içerisinde siyasi, mali ve hukuki sorunlara ortam hazırlayan bir gelişme olmuştur.
I. Mahmut ile XV. Louis arasında 1740’ta yapılan anlaşma ile o tarihe kadar hükümdarlar değiştikçe yenilenmek gereği duyulan bir karşılıklı bağlanma niteliğinden çok “Osmanlı padişahlarının tek taraflı ve her biri tarafından yalnız kendi adına verilen kapitülasyonlar” yenilenip genişletilmiş ve aynı zamanda sürekli devlet yükümlülüğü olduğu kabul edilmiştir.
XVIII. yüzyılın sonlarına doğru Fransızlar, Osmanlı Devleti sınırları içerisinde 80 civarında ticari kuruluş kurmuştur.
Fransa’nın İstanbul’daki büyükelçiliğinin yanı sıra İzmir, Selanik, Girit, Kıbrıs, Rodos, Bağdat, Halep, Şam, İskenderiye gibi liman ve kentlerinde konsolosluklar kurmuştur.
Fransa Türkiye’den tütün, pamuk, yün, ipek, zeytinyağı ile bazı hububat ve sanayi hammaddesi almış ve işledikten sonra yüksek fiyatlarla Osmanlı ülkesinde satmıştır.
Ayrıca Osmanlı ülkesine şeker, sabun, baharat, kağıt, çivit, ilaç ve bazı lüks eşyalar ihraç etmiştir.
1783 yılında Fransa’nın genel ihracatı içinde Osmanlı Devleti 3.884.576 sterlin ile birinci sırayı almıştır. Buna karşılık Osmanlı Devleti, Avrupa ile olan ticaretinin % 55’ini Fransa ile yapmıştır.