Kan Yapısı Görevleri ve Hücreleri 11.Sınıf Biyoloji
KAN
Dokulardaki hücrelere gerekli besini, oksijeni, vitaminleri, hormonları vb. maddeleri taşır. Hücrelerde oluşan metabolik artıkları ilgili organlara götürür. (Taşıma görevi)
Vücutta pH dengesini, su ve tuz miktarını ayarlar. İç dengeyi (homeostasi) ve vücut ısısının sabit kalmasını sağlar. (Düzenleme görevi)
Yaralanan ve hasar gören damarlardan ortaya çıkabilecek kan kaybını pıhtılaşma mekanizması ile engeller. (Koruma görevi)
Vücut direncini sağlar. Bu sayede bağışıklığı sağlar. (Savunma görevi)
Kan içeriğindeki üç çeşit hücreyle değişik metabolik olayları düzenler.
1) Alyuvarlar —> dokulara O2, dokulardan da solunum sistemine CO2 taşınmasını,
2) Akyuvarlar —> vücudun savunma mekanizmasını,
3) Kan pulcukları —> kanın pıhtılaşmasını düzenler.
Kanın Yapısı
Kan, kan plazması ve kan hücrelerinden oluşur. Belli bir miktar kan aşağıdaki gibi bir tüp içerisine konur ve santrifüj edilirse bu kısımlar (plazma -hücreler) gözlenebilir.
A) Kan Plazması
Kanın %55’lik kısmını oluşturur. Plazmanın % 90’ı sudur. Geri kalan kısımda; monosakkaritler (glikoz vs.) amino asitler, yağ asidi, gliserol, vitamin, hormon, antikor, üre, ürik asit, kreatin, tuzlar, çözünmüş gazlar, plazma proteinleri bulunur. Glikojen ve sindirim enzimleri bulunmaz.
Kan plazmasında bulunan plazma proteinleri albümin, globülin, fibrinojen, histamin ve lipoproteinlerdir.
Albümin ve globülin : Kandaki ozmotik dengeyi ayarlarlar. Yani kanda bulunan madde derişimlerinin belirli bir oranda tutulmasını sağlarlar. Bu sayede damar ile dokular arasında madde alışverişinde önemli görev üstlenirler. Globülin antikor olarak da görev yapar.
Fibrinojen : Kanın damar dışında pıhtılaşmasını sağlar. Karaciğer tarafından üretilip kana salgılanır. Kan damarı içindeyken bu protein işlevsizdir.
Lipoproteinler : Yapısal işlerden sorumludur.
Histamin : Kılcal damar geçirgenliğini artırarak damar ile dokular arasındaki madde alışverişini kolaylaştırır. Karaciğer tarafından üretilip kana salgılanır.
Heparin : Polisakkaritlerin proteinlerle birleşmiş hâlidir. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını önler.
B) Kan Hücreleri
1. Alyuvarlar (eritrositler)
- Asıl görevi dokulara oksijen (O2) ve hücrelerde biriken karbondioksidin de (CO2) % 7’sini akciğerlere taşımaktır.
- Yapısında hemoglobin molekülü bulundurur. Hemoglobin, demir atomu ve globin proteininden oluşmuştur. Oksijen hemoglobindeki demir atomuna bağlanır. Hemoglobin, kana kırmızı rengini verir. Ayrıca diğer proteinlerle birlikte kan ve vücut sıvısının asit baz dengesini kurar.
- Memelilerde alyuvarlar doğumdan önce dalak ve karaciğerde (retikulo endotel hücrelerinde), doğumdan sonra ise kırmızı kemik iliğinde de üretilir. Alyuvarlar ilk üretildiğinde çekirdeklidirler. Bulundukları yerlerde çekirdeklerini kaybederek olgun alyuvar hâline geçerler ve kana karışırlar. Alyuvarlar oksijen taşıma kapasitelerini artırmak için çekirdeklerini kaybetmişlerdir. Memeli alyuvarlarında; çekirdek, golgi, endoplazmik retikulum, mitokondri gibi organeller bulunmaz. Olgun alyuvarlarda daha önce sentezlenmiş protein, enzim ve RNA’lar depo edilir ve solunum gazı taşınmasında görev alırlar.
- Mitokondrileri olmadığından laktik asit fermantasyonu yaparlar.
- Ömürleri yaklaşık 120 gündür. Ömürlerini tamamlayan alyuvarlar karaciğerdeki kupfer hücrelerinde ve dalakta parçalanır. 1 saniyede 3 milyon alyuvarın parçalandığı gözlenmiştir.
- 1 mm3 kanda erkeklerde 5,5 – 6 milyon, dişilerde ise 4,5 – 5 milyon alyuvar bulunur.
- Alyuvarlar pasif yani kanın akışı yönünde hareket ederler. Alyuvarlar doku sıvısına geçemezler.
- Yükseklere doğru çıkıldıkça oksijen miktarı azaldığında alyuvar sayısı artar.
- Karaciğerde, parçalanan alyuvarların hemoglobin pigmentinden safraya renk veren bilirubin yapılır.
- Kan kaybı, yetersiz alyuvar üretimi, alyuvar yıkımının aşırı olması gibi durumlar nedeniyle anemi oluşabilir.
- Anemik bireylerde dokulara yeteri kadar oksijen gitmediğinde soluk cilt, baş ağrısı, baş dönmesi ve nefes darlığı görülebilir.
2. Akyuvarlar (lökositler)
- Mikrobik hastalıklarda sayıları artar. Vücuda giren yabancı mikroorganizmaları fagositoz ile ya da antikor oluşturarak etkisiz hâle getirirler.
- Renksizdirler.
- Çekirdeklidirler.
- Kırmızı kemik iliğinde ve lenf düğümlerinde üretilirler.
- Ömürleri 2 – 4 gündür.
- 1mm3 kanda yaklaşık 6 – 10 bin kadar bulunurlar.
- Amipsi hareket ederler. Kılcal damardan doku sıvısına geçebilen çeşitleri vardır.
Bağışıklık sisteminin önemli hücrelerinden olan akyuvarların bir kısmı, kılcal damarlardan çıkarak doku sıvısına geçerler. Bu hücreler doku sıvısında bakterileri fagositozla yiyen hücrelere dönüşürler. Akyuvarların bir kısmı da damarların içerisinde özgül bağışıklığı sağlayan T ve B lenfositleridir. T ve B lenfositleri kemik iliğinde üretilirler.
T lenfositleri : Timüs bezinde olgunlaşırlar. Mikropları ve mikrop ürünlerini fagositozla hücreye alarak hücrede sindirirler. Savunma hücrelerini antikor üretmeleri için uyarırlar.
B lenfositleri: Fetüs döneminde karaciğerde doğumdan sonra kemi de olgunlaşırlar. Antijeni tanıdıktan sonra antijene uygun antikor üreterek vücudu savunurlar. Lenfositler sinir dokusu hariç vücudun diğer dokularında bulunurlar.
3. Kan Pulcukları (trombositler)
- Kırmızı kemik iliğinde üretilir.
- Kanın pıhtılaşmasında görev alırlar.
- Renksizdirler.
- Çekirdeksizdirler.
- Megakaryosit denilen büyük kan hücrelerinden kopan parçacıklardır.
- Ömürleri 7 – 8 gündür.
- 1mm3 kanda yaklaşık 150 – 400 bin kadar bulunurlar.
Kanın Pıhtılaşma Mekanizması
Pıhtılaşma damar duvarının yırtılmasından sonra ve damar duvarındaki bağ dokusunun açığa çıkmasıyla başlar.
Kan pulcukları bağ dokusunun iplikçiklerine tutunarak yapışkan madde ve tromboplastin salgılar. Yapışkan madde karı pulcuklarının birbirine yapıştırarak tıkaç oluşturmasını sağlar. Bu sırada tromboplastin aktif olmayan protrombini aktif trombine dönüştürür. Aktif trombin fibrinojeni aktif olan fibrine dönüştürür. Fibrinler kan pulcukları ve karı hücreleriyle beraber kesilen yeri kapatarak kanamayı durdurur.
Kanın pıhtılaşması sırasında kanın damar dışına çıkması ve hava ile temas etmiş olması önemlidir. Ayrıca kandaki Ca2+ minerali ve K vitamini değerleri kanın pıhtılaşma süresinde etkili olan önemli faktörlerdir.
Not: Kanın pıhtılaşmaması olarak bilinen hemofili hastalığı olan bireylerin kanında pıhtılaşma faktörlerinden bazıları bulunmaz. Bu yüzden kanın pıhtılaşması geç gerçekleşir ya da gerçekleşmez.
Pıhtılaşma sonucu, yara üzerinde veya tüpteki pıhtı üzerinde şeffaf açık sarı renkli sıvıya karı serumu denir. Karı serumu karı plazmasına benzer, fakat serum içinde kan hücreleri ve fibrinojen bulunmaz.
Kan Grupları
Kan kaybından ölümleri engellemek amacıyla yapılan kan nakil çalışmaları sırasında bazı uyuşmazlıklar ve kanda çökelmeler gözlenmiştir. Bu durumlarda insan ölümleri gözlenmiştir. Bu deneyimlerin sonucunda insanların kanındaki alyuvarların zarlarında antijen özellik gösteren glikoproteinlerinin olduğu saptanmıştır. İnsan kanında 100 tip antijen bulunmasına rağmen karı nakillerinde problem yaratabilecek olanları A – B – 0 ve Rh sistemleri olarak belirlenmiştir.
A – B – 0 sistemi, Rh sisteminden bağımsız olarak damarda çökelmeler yapabilmekte ve kan nakillerinde problemler oluşturabilmektedir. A – B – 0 sisteminde alyuvarın hücre zarında bulunan antijen ve plazmada bulunan antikorlar kan nakli sırasında dikkate alınır.
Antijen (agglütinojen) : Başka bir canlının vücudunda kendisine karşı antikor salgılattıran proteinlere denir. Genç alyuvarlar tarafından üretilir ve alyuvar zarında bulunur.
A genini taşıyan insanların alyuvarlarının zarında bir çeşit protein olan A antijeni , B genini taşıyan insanların alyuvarların zarında ise B antijeni bulunur. 0 genini taşıyan insanların alyuvarların zarında A ve B antijenleri bulunmazken, A ve B geni birlikte taşıyan insanların alyuvarların zarında ise A ve B antijeni birlikte bulunur. Her karı grubu içerdiği antijene göre isimlendirilir.
Antikor (agglütinin) : Kısaca Anti olarak belirtilir. Vücut içerisine giren yabancı antijenleri ya da zararlı maddeleri yok etmeye çalışan proteinlerdir. Akyuvarlar tarafından üretilir ve karı plazmasında bulunurlar.
Aglütinasyon (çökelme) : Aynı tip antijenle aynı tip antikorun birleşerek çökelmelerine denir. Çökelmeyle damar tıkanıklığı oluştuğundan canlılarda ölümle sonuçlanabilir.
A antijeni + A antikoru (α antikoru) = çökelme
B antijeni + B antikoru (β antikoru) = çökelme
Kan Alışverişi
Kan nakli, bireyin alyuvarlarında antijen; plazmasında antikor bulundurmasına göre yapılır. Herhangi bir antijene sahip bireyin kanı, buna karşı antikor içeren bireye verilmemelidir. Genellikle bireyler, kendi kan grubundan olan bireylerden kan alabilirler. Bir kişiye kendi kan grubundaki antikorlarla reaksiyona girecek başka bir kan grubuna sahip kişinin kanı verilirse kanında çökelme (aglütinasyon) gözlenir.
Kan Nakillerinde Uyuşmazlık ve Sonuçları
Kan nakilleri sırasında A-B-0 veya Rh faktörlerine bağlı uyuşmazlıklar, ilk aşamada kılcal damarlarda tıkanmalara daha sonra da kan hücrelerinde bozukluklara neden olacaktır. Akyuvarların fagositozu sonucunda alyuvarlardaki hemoglobinin kan plazmasına dağılımı ve onun da parçalanması
sonucunda oluşan ve safraya renk veren bilirubin, deride birikerek sarılığa neden olur.
Yanlış kan nakillerinde ölümlerin en büyük nedeni ani olarak gelişen böbrek yetmezliği durumlarıdır. Alyuvarların azalamasından dolayı ortaya çıkan dolaşım şoku, böbrek damarlarında daralmaya neden olan zehirli maddelerin salınması ve fazla hemoglobinin böbrek damarlarını tıkaması ani böbrek yetmezliğine neden olur.
Yanlış kan nakilleri böbrekler dışında kalp ve beyin gibi hayati organlara giden damarları da tıkayabileceğinden ani ölümlere neden olabilmektedir.
Kan alışverişinde Etkili Faktörler
1. Antijen Faktörü
Kan nakli yapılırken dikkat edilmesi gereken husus; verilen kanın kendisine karşı antikor salgılattırmamasıdır. Yani kanı veren ile kanı alan arasında antijen uyumu olmalıdır.
2. Rh Karakteri (Rh faktörü)
Rh karakteri ilk defa Rhesus macacus türü maymunda keşfedildiğinden bu karakter karı grubunun pozitif (+) veya negatif (-) olma durumunu belirler. Pozitiflik geni R(D), negatiflik geni r(d) olmak üzere iki genle kontrol edilir.
Alyuvarında Rh antijenini bulundurup, kan plazmasında Rh antikoru bulundurmayan bireylerin fenotipi Rh+; alyuvarında Rh antijeni bulundurmayıp, kan plazmasında Rh antikoru (anti D = anti Rh) bulunduran bireylerin fenotipi ise Rh-‘dir. İnsanların yaklaşık % 85’i Rh+, %15’i ise Rh-‘dir.
- Rh+ biri, Rh+ birine kan verebilir.
- Rh— biri, Rh— birine kan verebilir.
- Rh— biri, Rh+ birine kan verebilir.
Rh – grubunda olan bir insana ilk kez Rh + kanı verilecek olursa kuvvetli bir reaksiyon görülmez. Çünkü alıcının kanında hazır hâlde Rh antikoru yoktur. Ancak kan verildiği andan itibaren Rh antikoru oluşarak kanda birikir. Aynı kişiye ikinci kez Rh + kan verilirse önceden oluşan antikorlar, Rh antijenlerine sahip alyuvarları çökeltir ve ölüme neden olur.
Rh Faktörüne Bağlı Kan Uyuşmazlığı (Eritroblastosis fetalis)
Rh- anne, Rh+ çocuğa hamile kalırsa kan uyuşmazlığı ikinci ve sonraki Rh+ çocuklarda düşüğe, birtakım bozukluklara, hatta ölüme neden olabilir.
Rh- anne, Rh+ çocuğa hamile kaldığında, Rh antijeninin anne kanına geçişini engelleyen ve bir duvar gibi iş gören plasentanın doğuma yakın dönemlerde geçirgenliğinin artması veya herhangi bir nedenle çocuğun kanındaki Rh antijenlerinin annenin kanına karışmasından dolayı, annenin kanında çocuğun Rh antijenlerine karşı Anti-D yani Rh antikoru oluşur. Antikorlar plasenta üzerinden çocuğa geçer ve çocuğun alyuvarlarını parçalar.
Bu olay eritroblastosis fetalis olarak adlandırılır. Annede çocuğun antijenlerine karşı antikor çoğalması belli bir zaman aralığında çoğalacağından bu süre içinde çocuk, antikorlara yakalanmadan doğabilir.
Ancak ikinci ve daha sonraki çocukların kurtulma şansı yok gibidir. Çünkü daha önceden anne vücudu bu antijenleri tanıdığı için kısa sürede antikor oluşur ve çocuğa geçerek kan uyuşmazlığına neden olur. Karı uyuşmazlığında, bebeklerin yaşatılabilmesi için günümüzde anne adayı hamile kalmadan önce önlem alıcı iğne yapılması ya da doğumdan hemen sonra anneye hazır anti-D antikorları verilerek pasif bağışıklık kazanması sağlanır. Bebeğin kanının uygun kan grubuyla değiştirilmesi uygulamaları da yapılmaktadır.
Kan Gruplarının Belirlenmesi
Laboratuvarlarda kan grupları belirlenirken çeşitli test serumları kullanılır.
- Anti – A serumu bireyin kanındaki A antijeninin varlığını,
- Anti – B serumu bireyin kanındaki B antijeninin varlığını,
- Anti – D serumu bireyin kanındaki Rh proteininin varlığını belirler.
Bireyden alınan kan örneklerine, bu serumlar ayrı ayrı damlatılarak çökelme durumu gözlenir ve kan grubu belirlenebilir. Örneğin; bir bireyden alınan üç damla kan örneğinin üçünde de ilgili serumlar kanı çökeltirse bireyin kan grubu AB Rh+’dir.
Eğer üç damla kanın hiç birinde çökelme olmazsa bireyin kan grubu 0 Rh-’dir. Diğer gruplar da aynı şekilde belirlenebilir.