İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ
EKONOMİ
İslamiyet öncesi Türk toplulukları Orta Asya’nın iklim ve coğrafi özelliklerinden dolayı tarımdan bekledikleri verimi alamadıkları için hayvancılıkla uğraşmışlardır.
Hayvancılık dışında maden işlemeciliği, dericilik, dokumacılık, et ve süt işlemeciliği ile ticaret Türklerin diğer ekonomik uğraşlarıdır.
İpek Yolu ve Kürk Yolu üzerinden komşularıyla ticari ilişkiler kurmuşlardır.
Ticarette kendilerine ait ilk parayı kullanan Türk toplulukları Göktürkler ve Türgişlerdir. Uygurlar döneminde, madeni para dışında “kamdu” adı verilen bez paralar da kullanılmıştır.
Tarımsal faaliyetler geliştirilmeye çalışılmış, Göktürkler döneminde sulama amaçlı Töte Kanalı açılmış; fakat coğrafi nedenlerden dolayı tarım gelişememiştir.
♦ Türklerde tarımsal faaliyetler, Uygurlarla beraber gelişmeye başlayacaktır.
TOPLUM
Türkler göçebe (konar-göçer) bir yaşam sürmüşlerdir.
Türklerde sınıflı toplum yapısı (kölelik) oluşmamıştır. Bu duruma, ülke topraklarının kamu malı kabul edilmesinden dolayı özel mülkiyet bilincinin gelişmemiş olması, göçebe yaşam şartları ve törenin herkese eşit şekilde uygulanması neden olmuştur.
Türklerde toplum; oğuş (aile), urug (soy), boy (sülale), budun (millet) şeklinde örgütlenmiştir.
Boylar, Türk devletlerinin kurulmasında da yıkılmasında da etkili olmuştur (Boylar Federasyonu).
♦ Türklerde yerleşik yaşam Uygurlarla beraber başlayacaktır.
EDEBİYAT
— Türklerde yazı bilinmesine rağmen göçebe yaşamdan dolayı yazılı edebiyat uzun süre gelişememiştir. Sadece taş Üzerine yazılmış sınırlı sayıda kitabe (yazıt) günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bu kitabeler içinde en önemlisi Orhun Kitabeleridir. Bilge Kağan, Kül Tekin ve Tonyukuk adına dikilen bu kitabeler Yolluğ Tigin tarafından yazılmıştır. Bu kitabeler, 1893 yılında Danimarkalı bilim adamı Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
— Yazılı edebiyat yerine sözlü edebiyat gelişmiştir. Önemli sözlü edebiyat ürünleri; destanlar, koşuklar (lirik şiirler), savlar (atasözleri), sagular (ağıtlar) ve manilerdir.
♦ Bir yerde yazılı edebiyatın gelişebilmesi için kâğıt ve matbaanın kullanılması gerekir. Kâğıt ve matbaanın kullanılabilmesi için de yerleşik yaşam şarttır.
♦ Türklerde yazılı edebiyat yerleşik yaşamla (Uygurlarla) beraber gelişmeye başlayacaktır.
HUKUK
— Yazılı hukuk yerine sözlü hukuk (Töre) gelişmiş, siyasi ve toplumsal yaşam töre kurallarına göre belirlenmiştir.
— Töre kuralları; gelenek ve görenekler, hakan buyrukları ve kurultay kararlarından oluşmaktaydı. Bu kuralları uygulayan kişilere yargıcı (yargucu) denirdi.
— Göçebe yaşamdan dolayı uzun süreli hapis cezaları görülmemiştir.
— Töre kurallarına hakan dahil herkes uymak zorundaydı (Eşitlikçi toplum anlayışı).
— Bazı töre kuralları zaman içinde değişebilir.
♦ Türklerde yazılı hukuk kuralları Uygurlarla beraber gelişmeye başlayacaktır.
♦ İslamiyet öncesi Türk topluluklarında, hukuk kuralları dine dayalı olmadığından teokratik bir devlet anlayışından söz edilemez.
SANAT VE BİLİM
— Göçebe yaşamdan dolayı mimari ve mimariye bağlı sanatlar uzun süre gelişmemiştir.
— Sanat daha çok taşınabilir eşyalar üzerine yapılmıştır.
— Türklerin ekonomik uğraşları arasında yer alan maden işlemeciliği, dericilik ve dokumacılık aynı zamanda sanat dalları olarak da gelişmiştir. Ekonomi ile sanatın iç içe olduğu bu tür dallara zanaat denir.
— Türkler arasında en önemli müzik aleti kopuzdur.
— Türk mezar taşları olan balballar, Türk heykel sanatının ilk örnekleri olarak kabul edilir.
♦ Türklerde mimari ve mimariye bağlı sanatlar Uygurlarla beraber gelişmeye başlayacaktır.
— Türkler, gök bilimi (astronomi) alanında çalışmalar yapmışlar ve bu çalışmalar sonucu “On İki Hayvanlı Türk Takvimi” ni oluşturmuşlardır.
DİN
— İslamiyet öncesi Türk toplulukları, yaygın olarak Göktanrı ve Şamanizm dinlerine inanmışlardır. Tek tanrıya ve ahirete inanan Türkler, tabiat güçlerini (tabiat kültü) ve atalarının ruhlarını (atalar kültü) da kutsal saymışlardır.
— Din adamlarına şaman, kam ve baksı denmiştir.
— Kurgan adı verilen mezarlara ölülerini değerli eşyalarıyla gömmüşlerdir (Ahiret inancı).
— Cenaze törenlerine yuğ, törenler sırasında yakılan ağıtlara sagu, mezarların başlarına diktikleri taşlara balbal denmiştir.
— Zamanla göçler sonucu Orta Asya dışına göç eden Türk toplulukları arasında, farklı topluluklarla etkileşim sonucu yeni dinler yayılmıştır. Bu çerçevede Uygurlar, Maniheizm ve Budizm; Hazarlar, Musevilik; Avrupa’ya göç edenler, Hristiyanlık; Ön Asya’ya göç eden Oğuzlar arasında ise İslamiyet yayılmıştır.
♦ Türk toplulukları arasında Göktanrı ve Şamanizm inancından ilk uzaklaşan Uygurlar olmuştur. Bu dinlerin etkisiyle Uygurlar arasında yerleşik yaşam yaygınlaşmış ve Uygurlar savaşçı özelliklerini kaybetmişlerdir.
♦ En kalabalık Türk topluluğu Oğuzların İslamiyeti kabul etmesi sonucu İslamiyet hızla diğer Türk toplulukları arasında da yayılmış ve böylelikle İslamiyet Türkler arasında en yaygın din haline gelmiştir.
ORDU
— Türklerde ordu – millet anlayışı gelişmiş, bu doğrultuda herkes tehlike anında asker kabul edilmiştir.
— Mete Han döneminde onluk sisteme dayalı ilk düzenli ordu kurulmuş; bu sistem daha sonra pek çok devlet tarafından da uygulanmıştır.
— Savaşlarda Turan (hilal=bozkut= kurt kapanı=sahte ricat) taktiği uygulanmıştır.
— Ordu atlı birliklerden (sipahi : süvari) oluşmuştur. Bu durum Türk ordusuna, savaşlarda hızlı taktik ve manevra değiştirebilme kabiliyeti kazandırmıştır.
♦ Türklerin, etrafı korunaksız bozkırlarda yaşamaları, güçlü devletlere komşu olmaları, maden işlemesi konusundaki maharetlerinden dolayı iyi savaş aleti yapmaları ve atı iyi kullanmaları savaşçı özelliklerini geliştirmiştir.
YÖNETİM
— Türkler, ülkeyi yönetme yetkisinin Tanrı tarafından bir aileye verildiğine inanıyorlardı. Kut inancı adı verilen bu anlayışa göre o ailenin tüm erkek üyelerinin hükümdar olma hakkı vardı. Bundan dolayı, hanedan mensupları ve hükümdar çocukları da “şad” unvanıyla ülke yönetiminde etkiliydi. Bu durum hükümdar öldükten sonra tüm hanedan mensuplarını tahta hak sahibi yapmaktaydı. Veraset sistemindeki bu belirsizlik taht kavgalarına yol açmıştır.
— Türk kağanını kut yani siyasi iktidar ile donatan Gök Tanrı, ona iktisadi güç anlamına gelen “ülüş” bağışlamıştır. Tanrı’nın “ülüş” bağışı ile Türk ülkesindeki bolluk ve bereketi arttırdığına inanılmıştır. Türk kağanı da bu gücü halkın lehinde kullanarak elde etliği maddi varlığı adil bir şekilde halka dağıtmıştır.
— Türklerde ülkeye il veya el denmiştir. Ülke, hakan ve ona yardımcı olan kurultay (Toy) tarafından yönetilirdi. Hükümdar eşleri olan hatunlar da yönetimde etkiliydi.
— “Ülke, hanedanın ortak malı” anlayışından dolayı ve geniş bozkırların yönetimini kolaylaştırabilmek için ülke, Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılarak yönetilmiştir (İkili yönetim). Doğuda hakan, batıda yabgu bulunurdu. Yabgular iç işlerinde serbest, dış işlerinde doğudaki hakana bağlıydılar (Federatif yönetim).
— Türk devletleri boyların bir araya gelmesiyle kurulmuştur (Boylar federasyonu).
♦ Türk devletlerinin ikiye ayrılarak yönetilmesi ve boyların kendi içlerinde bağımsız hareket etmesi, Türk devletlerine federatif bir nitelik kazandırmıştır. Bu durum merkeziyetçi bir yapının oluşmasını engellemiştir.
— Türklerde ülkenin başındaki hükümdarlara; hakan, kağan, han, ilteber, ilteriş, tanhu, idikut, şanyü gibi unvanlar verilmiştir.
— Türklerde; unvan alma, tuğ (sancak), sorguç (kotuz), nevbet (davul), otağ (kağan çadırı), çetr (hükümdarlık şemsiyesi) ve örgin (taht) hükümdarlık sembolleri olarak görülmüştür.