İslam ve Barış
İSLAM VE BARIŞ
1. Barış İçinde Yaşamak Bir İhtiyaçtır
İnsanların dünyaya bakış açıları, zevkleri, alışkanlıkları, düşünceleri, inançları, kültürel değerleri, örf ve âdetleri birbirinden farklı olabilir. Bu farklılıklar ayrılık sebebi değil, bir zenginlik kabul edilmelidir. İnsanları düşüncesi, inancı veya yaşam biçimi nedeniyle dışlamak toplumsal barışa zarar vererek kutuplaşmaya ve çatışmaya götürebilir. Barış içinde yaşamak ise tüm toplumun mutlu, huzurlu yaşamasını sağlar. Devletler de birbirlerinin bağımsızlığına, haklarına, toprak bütünlüğüne saygılı oldukları takdirde dünyada barış hakim olur.
2. İslam Barışa ve Birlikte Yaşamaya Önem Verir
İslam kelimesi barış, güven, esenlik anlamlarına gelir. Bu nedenle İslamiyet barış dinidir. Son ilahi din olan İslamiyet’in amacı, insanları Allah’ın varlığına, birliğine inanmaya, ona ibadet etmeye yönlendirmek ve herkesin barış içinde yaşayabileceği bir toplum oluşturmaktır. Ancak barış içinde yaşanılırsa mutlu ve huzurlu bir hayat herkes için mümkün olur. Bunun için de İslamiyet, toplumun huzurunu bozacak davranışlardan kaçınılmasını emreder ve bağışlama, merhamet, hoşgörü gibi barış ortamına katkı sağlayan davranışları teşvik eder. İslam dini kin, nefret, çekememezlik, kavga ve geçimsizlik gibi kötü davranışları da yasaklar.
“Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin…” (Bakara suresi, 208)
“Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler… Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın… Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. . .” (Hucurat suresi, 11-12)
3. Zorunlu olmadıkça Savaş Bir İnsanlık Suçudur
Özellikle siyasi, ekonomik, dini vb. nedenlerle tarihte pek çok savaş yaşanmıştır. Hatta son yüzyılda yaşanan iki büyük savaşta yüz milyona yakın insan ölmüştür. Savaşlar hangi nedenle çıkarsa çıksın hep yıkım, kan ve gözyaşı getirmiştir. Savaşlarda masum siviller de zarar görmüştür. Bunun için milletler ve devletler mümkün olduğunca savaştan kaçınmalıdır. Sadece haksız yere bir devletin toprak bütünlüğüne, vatandaşlarına, millî ve manevi değerlerine saldırı gerçekleşirse savaşın kaçınılmaz olacağı, bunun dışında barış yollarının daima aranması gerektiği unutulmamalıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk de her zaman barıştan yana olmuş ve “Yurtta sulh, dünyada sulh.” sözüyle bu konudaki düşüncesini açıkça ortaya koymuştur.
AYET
“Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.” (Bakara suresi, 190)
Bir İnsanın Yaşamasını Sağlamak, Bütün İnsanlara Hayat vermek
İnsan, Yüce Allah’ın yarattığı en kıymetli varlık olarak yaşama, sağlık, mülk edinme, istediği dini benimseme vb. bazı temel haklara sahiptir. Bu haklar, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesiyle de güvence altına alınmış ve hemen hemen bütün devletler bu beyannameyi kabul etmiştir. Temel insan hakları içerisinde en önemli hak, yaşama hakkıdır. Bu hak, diğer bütün hakların da kullanılmasına imkân verir.
HADIS
“…Ey insanlar! Bugün nasıl mukaddes bir gün ise, bu ay nasıl kutsal bir ay ise, bu şehir nasıl kutlu bir şehir ise canlarınız, mallarınız, Allah’a kavuşacağınız zamana kadar, öyle de mukaddestir. Her birinizin kanı ve malı ötekine haramdır…” (Hadis-i şerif)