İslam Düşüncesinde Ameli-Fıkhi Yorumlar
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE AMELİ—FIKHİ YORUMLAR
Fıkıh: Kişinin kendi lehine ve aleyhine olan şeyleri bilmesidir. İslam hukukuna verilen addır. İslam’ın ibadetler, hukuki meseleler vb. amelle ilgili bilgilerini açıklar, onlara çözümler üretir. Fıkhi mezhepler, hicri ikinci asırdan itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır.
Müçtehil: Nasslardan (ayet ve hadislerden) hüküm çıkarabilecek kadar dini ilimlerde yüksek seviyeye çıkmış âlimlere denir.
1. Hanefilik
Asıl adı Numan bin Sabit olan Ebu Hanife (M 699—767 Kufe) Hammad bin Ebu Süleyman’dan ders aldı. Ticaretle de uğraştı. Alim düzeyinde birçok talebe yetiştirdi. Fıkıh bilgisi ve birçok konudaki pratik çözümleri sayesinde İmam-ı Azam ismiyle anıldı. Nakil ile akıl ve hadis ile re’y (yorum, içtihat) arasında dengeli bir yol benimsemeye çalışmıştır. Dinin genel ilkelerini, toplumun geleneklerini ve insan için faydalı olanları dikkate alarak içtihatlar yaptı. Bu özelliği ile en yaygın mezhep oldu. İmam Muhammed ve Ebu Yusuf onun en önemli talebeleridir. En meşhur eseri Fıkh-ı Ekber’dir. Hanefilik, günümüzde Türkiye, Balkanlar, Hindistan, Pakistan, Afganistan, Irak, Suriye ve Türk Cumhuriyetlerinde yaygındır.
2. Malikilik
Malik bin Enes, (M 712-795 Medine) öğrenimini Medine’de tamamladı. Hadis ve fıkıh alnında ileri seviyeye geldi. İmam Malik, Mescid-i Nebevi’de ders ve fetva vermeye başladı. Muvatta isimli hadis kitabı en önemli eseridir. Görüşlerinde Kur’an, sünnet, sahabe ve tabiin sözlerini kaynak kabul eder. Medine halkının uygulamalarına diğer mezheplerden daha fazla önem verir. Malikilik Hicaz bölgesinde ortaya çıkmış ve Mısır, Kuzey Afrika ve Endülüs’e yayılmıştır. İspanya’daki Endülüs Emevi Devletinin bir dönem resmi mezhebi olmuştur. Günümüzde Mısır, Tunus, Cezayir, Fas ve Sudan’da yaygındır.
3. Şafiilik
Muhammed bin İdris eş—Şafii, (M 767-820 Mısır) öğrenimini Medine’de tamamladı. Hem ehl—i re’yin hem de ehl-i hadisin metotlarına derinlemesine vakıf oldu. Ömrünün sonuna doğru Mısır’a yerleşmiş, buranın örf ve âdetlerini göz önünde bulundurmuştur. Fıkıh usulüyle ilgili olarak adlı eseri yazmıştır. Şafii’ye göre eğer bir mesele hakkında hukum Kur’an ve sünnette varsa başka delile başvurulmaz yoksa önce icma ardından da kıyas deliline gidilir Şafii mezhebi, ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Mısır, Suriye, Filistin, Irak ve Endonezya gibi ülkelerde yaygındır.
4. Hanbelilik
Ahmet Bin Hanbel (M 781—855 Bağdat) öğrenimini Bağdat’ta tamamladı. Hadis ve fıkıh alanında kendini geliştirmiş ve el—Müsned isimli hadis kitabını yazmıştır. İbadet konularında nassları ve önceki âlimlerin eserlerini öne çıkarmış, muamelatta ise “Eşyada asıl olan mübahlıktır.” ilkesine dayanmıştır. Tabiin fetvalarını da kaynak olarak benimser ve hakkında hüküm bulunmayan konularda icma ve sahabe kavline başvurur. Re’y ve kıyas yerine çoğunlukla ayet, hadis ve sahabe kavli (sözü) gibi nakli delilleri temel alır. Hanbelilikte hadise dayalı bir fıkıh anlayışı hâkimdir. Hanbelilik günümüzde Hicaz bölgesi, Irak, Suriye, Filistin ve Mısır’da yaygınlaşmıştır. Suudi Arabistan’ın resmi mezhebidir.
5. Caferilik
Cafer-i Sadık (M ?-765 Medine) on iki imamın beşincisi olan Muhammed el-Bakır’ın oğludur. İlk eğitimini dedesi ve babasından almıştır. Şia’nın altıncı imamıdır. Fazilet ve takva sahibi olmasıyla tüm Müslümanların saygısını kazanmıştır. Caferiler, dinî konularda Kur’an—ı Kerim ve sünnetin yanına masum kabul ettikleri on iki imamın sözlerini de delil olarak kabul ederler. Günümüzde İran, Azerbaycan, Irak, Suriye, bazı körfez ülkeleri ile Afganistan ve Pakistan’ın bazı bölgelerinde yaygındır. Ülkemizde ise az sayıda Caferi mevcuttur.
Caferilere göre; İslam’ın önemli on farzı şunlardır:
- 1. Namaz
- 2. Oruç
- 3. Hacc
- 4. Cihad (nefsani arzulara direnmek, vatanı savunmak)
- 5. Zekât
- 6. Humus (mal varlığından yıllık artışın 1/5 ini yetkili kuruma vermek)
- 7. İyiliğe yönlendirmek
- 8. Kötülükten sakındırmak
- 9. Hz. Muhammed ve ehl-i beyt’ine gönülden bağlanmak
- 10. Hz. Peygamber ve ehl-i bey’t’ine karsı olanlardan uzak durmak.
Üzerinde durulan bu on farza Caferiler ”Furuu’d-din” (dinin dalları) derler.