İLTİZAM-MALİKANE VE AVARIZ
Tımardan İltizama
Tımar Sistemi Selçuklularda İkta sistemi olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti bu sistemi Osman Bey Döneminde başlatmıştır. Orhan Bey ve I. Murat Dönemlerinde sistem son halini almıştır. Bu sistem her ne kadar ekonomik alanla ilgili gözükse de ciddi anlamda idari, askeri ve sosyal alanlarla da ilişkilidir. Tımar sisteminde devlet bu toprakları gelirlerine göre üçe ayırır bu toprakların gelirlerini komutanlarına ve memurlarına tevdi eder yani maaş karşılığı olarak verir arta kalan kısmı ile cebelü denilen savaşa hazır atlı askerler yetiştirtirdi. Bu yetiştirmeyi yapan kişiler tımarlı sipahilerdir. Yani tımarlı sipahiler yönetici kesimdendir. Genel olarak yetiştirilen askerlerin tımarlı sipahiler olduğu ifade edilmektedir bu yanlıştır.
Tımar sistemi XVII. yüzyıldan itibaren bozulmaya başlamıştır. Bunun en önemli nedeni seferlerin uzun sürmesidir. Kimi seferlerin 3 yıl kimisinin 4 yıl sürdüğü düşünüldüğünde barış zamanında tımarlı sipahinin kontrolünde tarımla ilgilenen cebelülerin toprakları işleyememeleri önce ekonomik ardından askeri ve sosyal sonuçta idari problemleri doğurmuştur. Boş kalan arazilerden yeterli vergilerin toplanamayışı, yeni cebelülerin yetiştirilemeyişi, mecburen kapıkulu ordusunun sayısının arttırılmaya çalışılması, bu suni artırma sırasında ordunun kalitesinden uzaklaşması, başarısızlıkların sürmesine neden olmuştur.
Böyle bir ortamda devlet Fatih Döneminde ilk kez uygulanan iltizam sistemine başvurmuştur. Bu sistem dirlik yani tımar sisteminin uygulanmadığı eyaletlerde uygulanan ekonomik sistemdir. Bu sistemin uygulandığı topraklara mukataa toprakları denilmiştir. Sistem günümüzün ihale sistemidir. Devletin acil sıcak paraya ihtiyacı olmasından dolayı uygulamak zorunda kaldığı bu sistemde, açık artırmada ihaleyi alan kişiye mültezim denilmiştir.
Mültezimler 1 yıllık vergi toplama hakkı karşılığında devlete muaccele denilen peşin para ödemişlerdir. Ardından 1 yıl boyunca vergileri şahıslarına toplamışlardır. Bu noktada kar elde edebilmek için devlet kendilerine örf’i vergilerde arttırıma gidebilme hakkı tanımıştır. Mültezimler bunu suistimal ederek halka ağır vergiler uygulamışLardır. Vergiyi ödeyemeyen halk köyleri terk ederek şehirlere göç etmek zorunda kalmışlardır. Bu da sosyal ve ekonomik sorunları hızlandırmıştır. Devletin bu sistemdeki en büyük kârı peşin olarak vergilerin gelirlerini toplamış olmasıdır.
İltizam sistemi 1695’ten sonra Malikane sistemine dönüşmüştür. Bu sistem iltizamın biraz değişik halidir. Malikane sisteminde mültezimler 1 yıllığına değil ömürlerince vergin toplama hakkı elde etmişlerdir. Devlete ilk olarak peşin para öderlerdi ardından hâl vergisi altında devletin belirlediği miktarı her yıl öderlerdi. Bu sistem ise devleti ciddi sorunlarla baş başa bırakmıştır. Çünkü devlet bu sistemle taşra üzerinde otoritesini iyiden iyiye kaybetmiştir. Bu durumda ayanlık denilen feodal yapılanmanın önü açılmıştır.