İlk Kültür Merkezleri Ayt Coğrafya
İlk Kültür Merkezleri
Toplumlar arası ortak değerler düzeyine yükselmiş olan anlayış, davranış ve yaşama araçlarının tamamına medeniyet adı verilir. Medeniyetlerin kurulduğu yerlerin etrafındaki doğal sınırlar medeniyetlerin özgün yapıya sahip olmalarını sağlamıştır. İklim şartlarının uygun olması (sıcaklık ve yağış), coğrafi konumunun uygun olması, yer şekillerinin uygun olması, verimli tarım alanlarının bulunması, su kaynaklarının ve korunaklı limanların varlığı medeniyetlerin kurulmasında etkili olmuştur. Medeniyetlerin kurulduğu yerlerin etrafındaki doğal sınırlar, medeniyetlerin özgün yapıya sahip olmalarını sağlamıştır.
Tarım toprakları az olan kıyılarda denizcilik ve ticaret gelişmiştir. Yeryüzünde coğrafi şartlara bağlı olarak ırk, din, dil ve yaşam tarzı bakımından birbirinden farklı medeniyetler doğmuş ve gelişmiştir. Bu medeniyetlerin oluşmasında coğrafi şartların yanı sıra farklı toplumların katkısı da olmuştur. Bu toplumların oluşturduğu medeniyetlerin izlerine, Mısır’dan Çin’e, Hindistan’dan Ege kıyılarına, Mezopotamya’dan Güney Amerika’ya kadar uzanan geniş bir alanda rastlanır. Yeryüzünün farklı bölgelerinde kurulup gelişmiş başlıca medeniyetler şunlardır:
- Mezopotamya Medeniyetleri
- Mısır Medeniyeti
- Aztek Medeniyeti
- Maya Medeniyeti
- İnka Medeniyeti
- Çin Medeniyeti
- Akdeniz Medeniyetleri
- Hint Medeniyeti
Mezopotamya Medeniyetleri
Fırat ve Dicle nehirleri arasında, Güneydoğu Toros Dağları’ndan başlayıp Basra Körfezi’ne kadar uzanan coğrafyada yayılış gösteren uygarlıklardır. Bugünkü hâliyle bu uygarlıklar, Güneydoğu Anadolu, İran, Irak, Suriye ve Arabistan çölleri sınırları içinde yaşamışlardır. Mezopotamya ‘iki nehir arasındaki yer’ demektir.
Coğrafi konumu nedeniyle yer şekilleri sade olan bir alana kurulduğu için sık sık istilalara uğramış olan bu medeniyet bu yüzden çok farklı kültürlerden etkilenmiştir. Bu nedenle de medeni gelişime beşiklik etmişlerdir.
MÖ 4000’nin sonunda bir yazı dili icat edilmiştir. Sümer, Akad, Babil, Asur ve Elam gibi uygarlıklar Mezopotamya Uygarlığının topraklarında kurulmuş devletlerdir.
Mezopotamya Uygarlıkları Fırat ve Dicle nehirlerinin suladığı verimli tarım alanları ve uygun iklim koşulları sayesinde hızlı bir gelişme göstermişlerdir. Mezopotamya’da tarıma uygun olmayan alanları tarıma kazandırmak için sulama kanalları yapılmış, bataklıklar drene edilmiş ve taşkın sonrası oluşan alüvyon birikintileri düzeltilmiştir. Bu çalışmalar sonucu zamanla köyler gelişerek kent hâline gelmiştir. Mezopotamya Uygarlıkları, verimli tarım alanları ve su kaynakları etrafında kurulan şehir devletlerinden oluşmuştur.
Mısır Medeniyeti
MÖ 3050 yılları civarında kurulmuş olan bu uygarlık, Antik Çağ’daki en büyük medeniyetlerdendir. Kuzeydoğu Afrika’da Nil Nehri’nin denize ulaştığı deltanın çevresinde yayılmış olan antik bir uygarlıktır. Uygarlığın yayıldığı bölge, bugünkü Mısır toprakları içinde yer almaktadır. Etrafında çöllerin bulunması diğer kültürlerle etkileşimini engellemiştir. Bu nedenle diğer uygarlıklardan çok daha farklı bir kültürleri bulunmaktadır. İklimin uygun, tarım alanlarının verimli olması, Nil Nehri gibi büyük bir su kaynağının yer aldığı bir coğrafyada bulunması Mısır Uygarlığının gelişmesini hızlandırmıştır. Mısırlılar Nil Nehri’nin taşkın zamanlarını hesaplamışlar, taşkın sonrası bozulan tarla sınırlarını belirlemek için araştırma yapmışlardır. Resim yazısı denilen hiyeroglif yazısını kullanmışlar, gök cisimlerini incelemek için rasathaneler kurmuşlar ve astronomide oldukça ilerlemişlerdir. Bugün kullandığımız miladi takvimin ilk düzenli şeklini Mısır Uygarlığı oluşturmuştur. Ayrıca Nil Nehri boyunca hem ticari ilişkiler rahatça yapılmış hem de vergiler kolayca toplanmıştır.
Aztek ve Maya Medeniyetleri
Orta Amerika’nın yerli halkından olan Aztekler tarafından Amerika’nın keşfinden önce 15. yüzyılda Meksika’da kurulan büyük bir imparatorluktur. Büyük bir imparatorluk kurabilmelerinin temelinde, kullanılabilir tüm toprakların entansif biçimde ekildiği, gelişmiş bir sulama ve bataklık kurutma sistemine dayalı olağanüstü tarım düzenleri yatar.
Bu yöntemlerle sağlanan yüksek verimlilik, zengin ve kalabalık bir ülkenin doğmasına neden olmuştur. Kendilerine özgü mitolojiye ve kültüre sahip olan Azteklere ait bir din, takvim ve alfabe de bulunmaktadır. Ayrıca günümüzde 182.107 m2 alan üzerine kurulu dünyanın en büyük piramidini de inşa etmişlerdir.
Orta Amerika medeniyetlerinden olan Maya Uygarlığı, binlerce yıl boyunca Meksika’nın güneydoğusundan Honduras, El Salvador ve Guatemala’ya kadar uzanan bölgede hüküm sürmüşlerdir. Bu uygarlık için tarım en önemli geçim kaynağı olmuştur. Mayalar astronomi, matematik, mimari ve sanat gibi birçok alanda ileri bir uygarlık olmuşlardır.
Taş işlemeciliğini ustaca sergilemiş olan medeniyet; piramitler, tapınaklar, saraylar, dikili taşlar ve top sahaları gibi büyük yapılar da inşa etmişlerdir. Ayrıca tarihleri boyunca birçok lehçe oluşturmuşlardır ki bu dillerden bazıları hâlen Meksika sınırları içinde konuşulmaktadır.
İnka Medeniyeti
Güney Amerika’nın batı kıyısındaki And Dağları üzerinde 12.-16.yüzyıllar arasında yaşamış Kolomb öncesi var olan en büyük medeniyet İnka İmparatorluğu’dur. Güney Amerika Kıtası’ndaki bugünkü Peru, Ekvador, Bolivya, Şili ve Arjantin’in kuzey bölgeleri bu imparatorluğun sınırları içinde yer almıştır. İnkalar, şehirlerini ve kalelerini, dini inançları nedeniyle korumak ve savunabilmek için And Dağları’nın yüksek kesimlerindeki dik ve sarp yamaçlara inşa etmişlerdir. Büyük vadileri geçebilmek için çivi ve çekiç gibi delici kesici alet kullanmadan Agva Sistemi adı verilen ipleri bağlayarak köprüler yapmışlardır.
İnkalar taş işçiliğinde ve şehir mimarisinde de ileri gitmişlerdir. Bulundukları bölgenin coğrafi konumu nedeniyle Güneş’in hareketlerini gözlemlemişler ve Güneş saatini yapmışlardır. Yükseltisi fazla olan arazilere yerleştirdikleri elips şeklindeki altın yansıtıcılarla astronomik gözlemler yapmışlardır. Tarımda teraslama yöntemi ve diğer entansif tarım tekniklerini kullanmışlardır. İnkalar hükümdar ailesine ait kişileri, altınlarla doldurulup mumyalayarak And Dağları’nın yüksek tepelerindeki buzulların içlerinde saklamışlardır. Bu mumyalar günümüze kadar ulaşmıştır. İnka Medeniyeti 1572 yılında İspanyollar tarafında ortadan kaldırılmıştır.
İnka Medeniyeti tropikal iklim kuşağında yayılış gösterdiğinden yerleşim yerlerini yüksek kesimlere kurmuşlardır. Çünkü tropikal kuşakta sıcaklık ve yağış koşullarının fazla olduğu alanlar yerleşmeye uygun değildir.
Çin Medeniyeti
Asya’nın güneydoğusunda yer alan çok geniş topraklarda ortaya çıkan Çin Uygarlığı’nın başlangıcı Yontma Taş Devri’ne kadar uzanır. Sarı Irmak (Hoang Ho) ve Gök Irmak (Yangçe) çevresinde kurulmuşlardır. Tıp, matematik ve astronomi alanlarında ileri gitmişlerdir. Çinliler kendilerine özgü bir yazı kullanmıştır.
Barut, pusula, kâğıt, matbaa ve mürekkebi icat ederek dünya tarihinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. İpek böceğinden ipek elde ederek Çin’den Avrupa’ya kadar uzanan İpek Yolu’nun kurulmasını ve ticaretin yaygınlaşmasını sağlamışlardır.
Antik Çin Uygarlığı döneminde Hun saldırılarından korunmak amacıyla yapılan Çin Seddi uygarlığın önemli sembollerinden biri hâline gelmiştir. Çin Medeniyeti aynı coğrafya içinde en uzun varlık gösteren medeniyettir.
Akdeniz Medeniyetleri
Akdeniz sahilleri boyunca, liman olmaya elverişli ada ve yarımadaların bulunduğu alanlarda kurulmuş uygarlıklardır. Deniz kıyısında kurulan bu uygarlıklardan bazıları doğal kaynaklar bakımından fakir olduklarından gemi yapımı, balıkçılık ve deniz ticareti ile geçimlerini sağlamışlardır. Deniz ticareti sayesinde bu uygarlıklar arasında sadece ticari değere sahip mallar taşınmamış bunun yanında kültürel değerler de taşınmıştır. Akdeniz Uygarlıklarının en önemlileri arasında İyonya, Lidya, Yunan, Fenike ve Roma gösterilebilir. Akdeniz Uygarlıklarında şehirleşme olgusu doğu kıyılardan batı kıyılara doğru yayılmış Arap, Pers ve Mısır medeniyetlerinden de etkilenmişlerdir.
Hint Uygarlığı
Hint Uygarlığının başlangıcı MÖ 4000 — 3000 yıllarına kadar uzanır. Ganj ve İndus nehirlerinin suladığı verimli tarım arazileri ve uygun iklim koşulları medeniyetin Hint Yarımadası’nda kurulmasına olanak sağlamıştır. Verimli topraklara sahip olması tarih boyunca istilalara uğramasına neden olmuştur. Değişik kavimlerin gelip yerleşmesi de etnik yapının zenginleşmesinin önemli bir nedenidir. Koyu bir sınıf ayrımını içeren Kast Sistemi, Hindistan’ın günümüze kadar sağlam bir birlik kuramamasına yol açmıştır. Farklı milletlerin istilasına uğraması ve Kast Örgütü nedeniyle Hintliler bir millet olma şuuruna erişememişlerdir.