Bilim insanlığın ortak mirasıdır. Hayatımızı kolaylaştıran bilimsel gelişmeler binlerce yıllık geçmişe sahiptir. Bu gelişmeler zaman içinde çeşitli kişi ve toplumların katkılarıyla geliştirilerek daha kullanışlı ve işlevsel hale getirilmiştir. Bilimsel çalışmaların yapılmasında,
- Karşılaşılan sorunlara çözüm arayışı,
- Yaşam koşullarını iyileştirme düşüncesi,
- İnsanların yaşadıkları çevreye ilgi duyarak doğa ve uzayı incelemek istemeleri
- Günlük ihtiyaçların karşılanmak istenmesi
önemli rol oynamıştır.
Astronomi
İnsanların gökyüzüne karşı duydukları ilgi eski dönemlerden itibaren astronominin gelişmesine neden olmuştur. Tarım, İlk Çağ toplumlarının temel geçim kaynaklarının başında geliyordu. Tarım faaliyetlerinin düzenli yürütülmesi için mevsimlerin zamanının bilinmesi gerekiyordu. Bunun için takvim bilgisine dolayısıyla da astronomi bilimine ihtiyaç duyuldu. Örneğin Mısırlıların Nil Nehri’nin taşma zamanını hesaplamaları astronominin gelişmesini sağlamıştır. Astronomide ilerleyen Mısırlılar Güneş yılına dayanan ilk takvimi yapmışlardır.
Bilgi: Ekonomik gerekçelerin yanında dünyayı anlama merakı, yaşamı rahat ve güvenli kılma amacı da astronomi çalışmalarına temel oluşturmuştur. Astronomi çalışmaları aynı zamanda fizik ve matematik gibi bilimlerin de gelişmesini sağlamıştır.
Ziggurat
Mezopotamya uygarlıklarında zigguratlar çok amaçlı yapılardır. Bu yapılar okul, tahıl ambarı ve rasathane olarak kullanılmıştır. Mezopotamya uygarlıkları astronomi çalışmaları sonucunda bir yılın uzunluğunu günümüze çok yakın olarak hesaplamışlar, Ay yılına dayalı takvim yapmışlar, Ay ve Güneş tutulmalarını hesaplamışlar, bilgileri tablolaştırmışlar, gezegenler hakkında bilgi sahibi olmuşlardır. İlk Çağda yapılan çalışmalar günümüz modern astronomi çalışmalarına temel oluşturmuştur.
Tıp
İnsanların ölümden korkması, ölümsüzlük, sağlıklı ve uzun yaşama isteği hastalıklarla mücadele edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu durum tıp biliminin ilk gelişmelerini ortaya çıkarmıştır. Mısırlılar hayatın ölümden sonra devam edeceğine inandıklarından cesedin çürümemesi için birtakım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en etkilisi ölülerin mumyalanmasıdır. Bu çalışmalar tıp biliminin ve eczacılığın gelişmesini sağlamıştır. Mezopotamya’da hekimler suya damlattıkları zeytinyağının şekline ve hareketine bakarak hastalara bilgi vermişlerdir. Bitkileri, ağaç özlerini, yağları ve çeşitli sıvıları karıştırarak hazırladıkları ve şifalı olduğuna inandıkları şurup ve merhemleri tedavilerinde kullanmışlardır.
Coğrafya
Eski Yunancada dünyanın tasviri anlamına gelen coğrafya eski dönemlerden itibaren insanların ilgi duyduğu bir ilim olmuştur. İlk Çağ’da bilginler tarih, coğrafya ve matematikle ilgili bilgileri birlikte işlemişlerdir. Eski Çağ’da coğrafya biliminin temelinin oluşmasında Herodotos, Batlamyus ve Strabon gibi bilim insanlarının büyük rolü olmuştur. Amasya’da yaşamış olan Strabon (MÖ 58 – MS 21) Anadolu ve çevresinde yaptığı geziler sonucunda “Coğrafya” adlı eserini yazmıştır. Herodotos da Anadolu’dan Hindistan’a kadar uzanan bölgeleri gezmiş, bu bölgelere ait tarihi ve coğrafi özellikleri “Herodot Tarihi” adlı eserinde anlatmıştır.