Hz. Muhammed’in Doğduğu Ortam
HAZRETİ MUHAMMED’İN DOĞDUĞU ORTAM
Sosyal Ortam: Hz. Muhammed’in doğduğu şehir olan Mekke, Arabistan yarımadasında yer alan Hicaz bölgesinin merkezi konumundaydı. Arabistan ise Asya Kıtası’nın güneybatısında yer almaktadır. Çoğunluğu çöl olan bu bölge tarıma pek elverişli değildir. Arapların bir kısmı çölde göçebe olarak yaşamakta, hayvancılıkla uğraşmaktaydılar.
Bunlara bedevi denmekteydi. Diğer bir kısmı da Mekke gibi şehirlerde yaşamakta idiler. Bunlar ise ticaret, hayvancılık ve az da olsa tarımla uğraşıyorlardı. İslamiyet’in doğduğu yıllarda Arap Yarımadası’na komşu Bizans ve Sasani imparatorlukları adında iki büyük devlet bulunmaktaydı. Dünyadaki sosyal durum da Arabistan’dan çok farklı değildi.
Kan davası, sınır anlaşmazlıkları vb. nedenlerle sık sık savaşlar meydana geliyordu. Arabistan’da kölelik yaygındı. Adalete önem verilmediğinden köleler ve kimsesizler eziliyordu. İnsan hakları hiçe sayılıyor, kadına ise toplum içinde hiçbir hak ve değer verilmiyordu. Allah’a şirk koşmanın yanında içki, kumar, hırsızlık, tefecilik, falcılık gibi kötü alışkanlık ve davranışlar yaygındı. Bu kötülüklerden dolayı bu döneme cahiliye dönemi denilmektedir.
Bununla beraber Araplar arasında cömertlik, konukseverlik, cesaret, sözünde durma, kendilerine sığınanları koruma gibi bazı güzel davranışlarda bulunanlar da vardı.
Ekonomik Ortam: Mekke halkı, ticaret yaparak ve hayvancılıkla geçimini sağlıyorlardı. Kâbe’yi ziyarete gelenler, Mekke’de kurulan panayırlarda alışveriş yapıyorlardı. Su kaynaklarının son derece kıt olduğu bölgede diğer bazı şehirlerde tarıma elverişli araziler mevcuttu.
Kültürel Ortam: Araplar arasında okuma yazma oranı son derece düşük olmasına karşın, şiir ve güzel söz söyleme sanatı (hitabet) oldukça ileri durumdaydı. Kurulan panayırlarda şiir yarışmaları düzenlenir, dereceye giren şiirler Kâbe’nin duvarına asılırdı.
Dini Ortam: Yeryüzünde ibadet maksadıyla yapılan ilk bina olan Kâbe, Mekke’de bulunmaktaydı. Bu da Mekke’yi bir cazibe merkezi haline getirmişti. Ancak ne var ki tevhit inancı unutulmuş ve Kâbe putlarla doldurulmuştu. Mekke bu nedenle putperestliğin merkezi haline gelmişti. Arabistan’da putperestler dışında, Yahudi, Hristiyan, Mecusi, Sabii ve Hanif olan insanlar da vardı. Hanifler, Hz. İbrahim’in dini geleneğini sürdüren tevhit inancını benimsemiş kimselere deniyordu.