Hayvanlar çok fazla çeşitliliğe sahip olan ve en fazla türü içinde barındıran alemdir. Günümüzde hayvanların yaklaşık 1,3 milyon türü tanımlanmıştır ve bu sayının çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
Hayvanların genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Çok hücreli ökaryot canlılardır.
- Gerekli besin maddelerini ortamdan hazır alırlar. Yani heterotrof canlılardır.
- Hücre duvarı içermezler.
- Genellikle hareketli organizmalardır.
- Büyük bölümünün vücudunda dokular (kas, sinir vb.) bulunur.
- Büyümeleri sınırlıdır.
Hayvanların Sınıflandırılması
Biyologlar, hayvanların sınıflandırılması konusunda tam bir görüş birliğine sahip değildir. Yaklaşık 35 hayvan şubesinin olduğu kabul edilmesine rağmen, bu şubeler arasındaki akrabalık ilişkileri ve sınırlar tartışma konusudur. Biz burada hayvanlar alemindeki canlıları omurgasızlar ve omurgalılar olmak üzere iki ana grupta ele alacağız.
A) Omurgasız Hayvanlar
Omurgasız hayvanlar bilinen hayvan türlerinin yaklaşık %95’ini meydana getirir. Dünyada çok geniş bir alana yayılmışlardır ve hemen hemen her yaşama alanında bulunurlar. Bu gruptaki hayvanlar, isimlerinden de anlaşılacağı gibi bir omurgadan yoksundurlar. Bazılarında vücudun dış kısmını örten ve destekleyen dış iskelete rastlanır. Omurgasız hayvanlar; süngerler, sölenterler, solucanlar, yumuşakçalar, eklembacaklılar ve derisidikenliler şeklinde gruplara ayrılır.
Süngerler: Süngerlerin çoğu denizlerde az bir kısmı tatlı sularda yaşar. Gerçek dokuları bulunmaz. Zemine bağlı olarak yaşarlar. Vücutları delikli (porlu) bir torbaya benzer. Besin içeren su bu deliklerden merkezi bir boşluğa çekilir ve daha sonra büyük bir açıklıktan dışarı verilir. Süngerlerin büyüklükleri birkaç milimetreden birkaç metreye kadar değişiklik gösterir. Şekil ve renk açısından da farklılıklar içerirler. Bu gruba turuncu deniz süngeri, tüplü sünger ve kalkerli sünger gibi örnekler verilebilir.
Sölenterler: Bu grupta yer alan organizmaların büyük çoğunluğu denizlerde az bir kısmı ise tatlı sularda yaşar. Vücutlarının ortasında sindirimin gerçekleştiği bir boşluk bulunur. Bu boşluğa açılan bir delik hem ağız hem de anüs olarak görev yapar. Ağzın etrafındaki uzantılar avlarını yakalamaya ve savunmaya yardımcı olur. Sölenterler; hidraları, mercanları, deniz analarını ve deniz şakayıklarını içerir.
Solucanlar: Soluncanların sularda, karalarda ve canlıların vücudunda parazit olarak yaşayan türleri bulunur. Solucanlar; yassı, halkalı ve yuvarlak şeklinde gruplara ayrılır. Yassı solucanlar denizlerde, tatlı sularda ve nemli karasal ortamlarda yaşarlar. Bunların birkaç türü ise parazittir. Yassı solucanların sindirim boşluğu hem ağız hem de anüs görevi yapan tek bir açıklıktan oluşur. Bu gruba planarya ile insanlarda parazit olup hastalığa yol açan tenya (şerit solucan) ve karaciğer kelebeği örnek olarak verilebilir. Halkalı solucanlar denizlerde, tatlı sularda ve nemli karasal ortamlarda bulunurlar. Bu gruptaki bireyler vücutlarının tekrarlanan parçalardan (segmentlerden) oluşması nedeniyle diğer solucanlardan farklılık gösterirler. Halkalı solucanlar, ağız ve anüs olmak üzere iki açıklıktan oluşan gelişmiş bir sindirim sistemine sahiptirler. Toprak solucanı, sülük ve deniz halkalı solucanı (poliket) bu grubun bazı örnekleridir. Yuvarlak solucanlar sularda ve nemli topraklarda yaşarlar. Ancak bunların birçok türü insan ve hayvanlarda parazittir. Serbest yaşayan yuvarlak solucanlar çürümüş organik maddeleri ayrıştırarak madde döngüsüne yardımcı olurlar. Yuvarlak solucanların vücutları segmentsizdir. Sindirim sistemi ağız ve anüs olmak üzere iki açıklıktan oluşur. Trişin (trichinella) adı verilen bir parazit yuvaılak solucan insanlara az pişmiş domuz etinden geçerek kaslarda ve diğer organlarda kist oluşumuna yol açar. Kıl kurdu ve kancalı kurt da insanlarda hastalığa neden olan parazit yuvarlak solucanlardır.
Yumuşakçalar: Yumuşakçaların çoğunluğu denizlerde yaşar. Tatlı sularda ve karada yaşayanları da vardır. Bu grup çoğunlukla sert bir kabuk tarafından korunan yumuşak vücutlu hayvanları içerir. Bazılarında dış kabuk yoktur ve bunun yerine küçük bir iç kabuk yer alır. Bazılarında ise kabuk tamamen kaybolmuştur. Yumuşakçaların çoğunda hareketi sağlayan kaslı bir ayak bulunur. Salyangoz, sümüklü böcek, midye, istiridye, ahtapot ve mürekkep balığı yumuşakça örnekleridir.
Eklem bacaklılar: Bilinen hayvan türlerinin büyük çoğunluğunu eklembacaklılar oluşturur. Bu grubun üyeleri segmentli bir vücuda sahiptir. Kitinden oluşan bir dış iskeletleri bulunur. Ayrıca yürümek, beslenmek ya da yüzmek gibi işlevleri gerçekleştiren birkaç eklemli uzantı (üye) içerirler. Ekembacaklılar genel olarak; Örümcekgiller, Kabuklular, Böcekler, Kırkayak ve çiyanlar şeklinde gruplara ayrılır.
Örümcekgillerin çoğu karasal hayvanlardır. Bazıları da parazittir. Yürümeyi sağlayan dört çift bacak içerirler. Genellikle avlarını bir çift beslenme uzantısıyla yakalarlar. Bazılarında avlarını felç etmede kullanılan zehir yüklü dişler vardır. Bu özelliklerinden dolayı insanlara zarar verebilirler. Örümcekler, akrepler, keneler ve akarlar bu grubun örnekleridir.
Kabukluların hemen hemen tamamı sularda yaşar. Bunların önemli bir kısmı insanlar için değerli besin ürünleridir. Kabuklulara örnek olarak ıstakoz, karides, yengeç ve kerevit verilebilir.
Böcekler diğer tüm canlı türlerinin toplamından daha fazla sayıda türe sahip olan gruptur. Genellikle karada yaşamalarına rağmen tatlı sularda yaşayan türleri de vardır. Birçok türü kanatlara sahiptir ve uçabilir. Bu özellik daha kolay yayılmalarına imkan sağlamıştır. Vücutları baş, göğüs ve karın olmak üzere üç kısımdan oluşur. Üç çift bacağa ve bir çift antene sahiptirler. Böceklere; çekirge, kelebek, arı, sinek, karınca, peygamber devesi, bit, pire, güve, termit, tahtakurusu gibi örnekler verilebilir.
Kırkayak ve çiyanlar karasal organizmalardır. Gövdeleri segmentlerden oluşur. Sondaki hariç, her segmentte bacaklar yer alır. Çiyanlarda her segment bir çift bacak, kırkayaklarda ise her segment iki çift bacak içerir.
Derisidikenliler: Derisidikenlilerin tamamı denizlerde yaşar. Bir yere bağlı olan ya da yavaş hareket eden organizmalardır. Çoğunun yüzeyi dikenlere sahiptir. Sadece bu grupta “su damar sistemi” denilen bir yapı bulunur. Su dolu kanallardan oluşan bir ağ hayvanın çevresi ile gaz değişimini sağlar. Bu grup içerisinde deniz yıldızları, yılan yıldızları, deniz kestaneleri, deniz hıyarları ve deniz zambakları bulunur.
B) Omurgalı Hayvanlar
Omurgalı hayvanların bugüne kadar tanımlanmış yaklaşık 52000 türü vardır. Bu grup içerisinde 8,5 mm uzunluğundaki bir balık türünden, 100000 kg ağırlığındaki mavi balinaya kadar değişik büyüklükte hayvanlar yer alır.
Omurgalıların genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Vücudun sırt kısmında bulunan, omurlardan meydana gelmiş bir omurga içerirler. İç iskeletleri kemik veya kıkırdaktan yapılmıştır. İç iskeleti oluşturan kafatası beyni korur.
- Kapalı bir dolaşım sistemleri vardır. (Kapalı dolaşımda kan vücut boşluğuna yayılmaz ve damarlar içinde dolaşır.) Kanın vücutta dolaşmasını sağlayan odacıklı bir kalpleri bulunur.
- Alyuvardaki hemoglobinden dolayı kanları kırmızı renklidir.
- Boşaltım bir çift böbrekle yapılır.
- Sindirim sistemleri iyi gelişmiştir ve görevlerine göre özelleşmiş organ ve yapılardan oluşur. Sindirim atıkları anüsle dışarı atılır.
Omurgalı hayvanlar genel olarak balıklar, iki yaşamlılar, sürüngenler, kuşlar ve memeliler olarak beş grupta incelenir.
Balıklar: Denizlerde ve tatlı sularda yaşarlar. Solungaçlarıyla solunum yaparlar. Genellikle yüzgeçlere ve pullara sahiptirler. En önemli grupları kıkırdaklı ve kemikli balıklardır. Kıkırdaklı balıklar çoğu denizlerde yaşayan, kıkırdaktan yapılmış esnek bir iç iskelete sahip organizmalardır. Kıkırdaklı balıkların birçok türü yırtıcı olarak, az bir kısmı ise planktonlarla beslenir. Döllenme dişinin vücudu içinde olur (iç döllenme). Bazıları döllenmiş yumurtalarını koruyucu kabuklarla sardıktan sonra suya bırakır. Bazıları ise yavrularını doğurur. Bu gruba köpek balıkları ve Vatozlar örnek olarak verilebilir.
Kemikli balıklar hem tatlı sularda hem de denizlerde yaşayan ve kemikleşmiş bir iç iskelete sahip olan organizmalardır. Tüm omurgalılar içerisinde en fazla türü bulunan gruptur. Çoğu türde döllenme suda gerçekleşir (dış döllenme). Ancak bazılarında iç döllenme ve doğum görülür. Bu grupta yer alan ve ak ciğerli balık denilen bazı türlerde solungaçlara ilaveten basit akciğerler bulunur. Kemikli balıklara deniz ve tatlı su levrekleri, ringa, ton balığı, lüfer, alabalık, hamsi, müren balığı, deniz atı gibi örnekler verilebilir.
İki Yaşamlılar (Amfibiler): İki yaşamlılar, önce suda sonra karada yaşayan birçok kurbağa türünden dolayı bu ismi almışlardır. Örneğin kurbağaların iribaş denilen larvası solungaçları olan sucul bir organizmadır. İribaş daha sonra ikinci yaşama geçer. İribaşta bacaklar ve akciğerler gelişirken solungaçlar kaybolur. Bundan sonra genç kurbağa karada yaşamaya başlar. İki yaşamlıların gaz değişiminde akciğerlerinin yanı sıra nemli derileri de büyük önem taşır. Bazı karasal türlerde akciğerler kaybolmuştur. Bunlar solunumlarını derileri ve ağız boşluğuyla yaparlar. Çoğu iki yaşamlıda dış döllenme görülür ve gelişim suda tamamlanır. Bu gruba kuyruklu iki yaşamlılar (semenderler), kuyruksuz kurbağalar ve bacaksız iki yaşamlılar örnek olarak verilebilir.
Sürüngenler: Sürüngenlerin çoğunluğu karalarda yaşar. Genellikle ılıman iklimlerde yaşamlarını sürdürürler. Derileri keratin yapılı pullarla kaplıdır. Bu pullar deriyi kurumaya ve aşınmaya karşı korur. Solunum, akciğerler aracılığıyla gerçekleşir. Sürüngenlerin vücut sıcaklığının düzenlenmesindeki ana kaynak kendi metabolizmaları değil dışarıdan aldıkları ısıdır. Bu tür canlılara soğukkanlı (ektotermik) adı verilir. Birçok kertenkelenin soğuk havalarda güneş altında ısınması bu yüzdendir. Sürüngenlerde iç döllenme görülür ve bunların çoğu kabuklu yumurtalarını karaya bırakır. Bazı türleri ise yavrularını doğurur. Sürüngenlere; kertenkeleler, yılanlar, kaplumbağalar ve timsahlar örnek olarak verilebilir.
Kuşlar: Kuşların en önemli özellikleri uçmayı sağlayan adaptasyonlarıdır. Vücutları kendilerine özgü tüylerle kaplıdır ve ön üyeleri kanat haline dönüşmüştür. İskeletleri de uçmaya uygun özellikler taşır. Kemiklerin çoğunun içi boştur. Akciğerlere bağlı hava keseleri uzun kemiklerin içine doğru uzanmıştır. Bu durum iskelete hafiflik sağlar. Göğüs kemiği iyice genişlemiş ve güçlü uçma kaslarının bağlanabilmesi için uygun yüzey alanı sağlamıştır. Kuşların çenesinde diş bulunmaz. Bu durum da başın ağırlığını azaltan bir adaptasyondur.
Uçma işlemi büyük miktarda enerji kullanımını gerektirir. Kuşlar sıcakkanlı (endotermik) organizmalardır. Yani vücut sıcaklığını sabit tutmak için kendi metabolik ısılarını kullanırlar. Kuşlarda iç döllenme görülür. Dışarı bırakılan yumurtaları bir kabukla örtülüdür. Çoğu kuş türünde kuluçkaya yatma ve yavru bakımı vardır. Bu gruba penguen, deve kuşu, tavuk, ördek, güvercin, papağan, kuzgun, ağaçkakan, atmaca, baykuş, kırlangıç, ispinoz, serçe gibi örnekler verilebilir.
Memeliler: Memeli hayvanlar kıtaların tümünde ve denizlerde yaşarlar. Omurgalıların insanları da kapsayan bu grubu bazı ayırt edici özelliklere sahiptir.
Memelilerin ayırt edici özellikleri şöyle sıralanabilir:
- Meme bezlerine sahiptirler. Doğumdan sonra yavrular annenin meme bezlerinden salgılanan sütle beslenirler.
- Genellikle vücutlarının tamamı veya bir kısmı ısı yalıtımını sağlayan kıllarla örtülmüştür.
- Kastan yapılmış bir diyaframa sahiptirler. Diyafram akciğerlerin havalandırılmasına yardımcı olur.
- Akciğerlerinde yüzey alanını genişleten ve alveol adı verilen kesecikler bulunur.
- Olgun alyuvarları daha fazla oksijen taşıyabilmek için çekirdeklerini kaybetmişlerdir.
- Büyüklük ve şekil bakımından çeşitlilik gösteren dişlere sahiptirler. Bunlar kesici dişler, köpek dişleri ve azı dişleri gibi isimler alırlar.
- Ter bezleri bulunur. Bu bezlerin salgıladığı ter, vücut yüzeyinden buharlaşarak hayvanın soğumasını sağlar.
Memeliler de kuşlar gibi sıcakkanlı (endotermik) canlılardır. Döllenmeleri iç döllenme şeklindedir. Yavru bakımı en üst seviyeye ulaşmıştır. Memeliler genel olarak yumurtlayan, keseli ve plasentalı olmak üzere üç ana gruba ayrılırlar.
Yumurtlayan memeliler, Avustralya ve Yeni Gine’de bulunur. Bu canlılarda yumurtadan çıkan yavrular, meme uçları olmayan annenin kürkü üzerine salgıladığı sütü yalarlar. Dikenli karıncayiyen ve ornitorenk yumurtlayan memeli örnekleridir.
Keseli memeliler, Avustralya ve Amerika’da yaşarlar. Bunlarda embriyo, annenin döl yatağı içerisinde gelişir ve plasenta denilen bir yapı sayesinde anne kanından beslenir. Kısa bir gebelik süresinin sonunda gelişimini tamamlamadan doğan yavrular, anne karnındaki keseye geçerler ve burada meme ucundan beslenirler. Kangurular, koalalar ve opossumlar bu grubun örnekleridir.
Plasentalı memeliler, keseli memelilerden daha gelişmiş bir plasentaya sahiptirler ve daha uzun bir gebelik süresi geçirirler. Bunların embriyoları gelişimlerini döl yatağı içinde tamamlar. Memelilerin en yaygın olan bu grubuna kirpi, tavşan, fil, deniz ineği, lemur, ayı, zürafa, yunus, gergedan, yarasa, köstebek gibi örnekler verilebilir.
Hayvanların Biyolojik ve Ekonomik Önemi İle İnsan Sağlığı Üzerine Etkileri
Heterotrof olarak da adlandırılan tüketici canlılar organik besinleri sentezleyemedikleri için bulundukları ortamdan hazır alırlar. Ekosistemlerde tüketiciler büyük çoğunlukla hayvan türlerinden oluşur. Hayvanlar, canlılar arası beslenme ilişkileri sayesinde yeryüzündeki madde döngüsüne katkıda bulunurlar. Hayvanların ekolojik rolleri dışında diğer bazı özellikleri de önem taşır.
Süngerler, deniz suyunu süzen doğal filtre olarak görev yaparlar. Süngerlerin ürettiği zehirler, doğru miktarlarda kullanılırsa, bazı hastalıkların tedavisinde ilaç etkisi gösterir. Günümüzde süngerlerden cilt, makyaj ve banyo temizliği, araba yıkama vb. alanlarda da yararlanılmaktadır.
Toprak solucanları, toprağı havalandırarak su ve gazların toprağa geçişine yol açar. Böylece daha sağlıklı bir bitki örtüsünün gelişmesini sağlar. Tenya, kancalı kurt gibi bazı solucanlar parazit oldukları için insana zarar verirler. Bunlar, bağırsaktaki sindirilmiş besinleri kullanarak, insanlarda zayıflama gibi sağlık sorunlarına yol açarlar. Karaciğer Kelebeklerinin bazı türleri başlangıçta öksürmeyle ve vücut
ağrılarıyla başlayıp dizanteri ve anemiyle devam eden ciddi hastalıklara neden olurlar.
Yumuşakçaların birçok türü besin kaynağı olarak kullanılır. Örneğin midyeler insanların yediği önemli deniz ürünlerinden birisidir.
Böcekler, tarım bitkilerine zarar veren bazı canlı türlerini yok etmek amacıyla kullanılmaktadır (Biyolojik mücadele). Ayrıca böcekler, bitkilerin tozlaşmasını sağlayarak ekosistemin devamlılığına yol açarlar. Bal arısı ve ipek böceği ekonomik anlamda önemlidir. Bazı böcek türleri ise sıtma, Afrika uyku hastalığı gibi hastalıkların taşıyıcısıdır.
Hamsi, lüfer, levrek gibi birçok balığın eti besin olarak kullanılır. Kurbağalar birçok Avrupa ülkesinde besin olarak tüketilir. Bu nedenle ülkemizde doğal ortamdan toplanan kurbağalar “Avrupa’ya ihraç edilir.
Yılan ve timsah gibi sürüngenlerin derisinden ayakkabı, çanta ve kemer yapılır. Ancak yanlış avlanma nedeniyle bu hayvanların sayıları gün geçtikçe azalmaktadır. Yılanlar; bağ, bahçe ve tarlalardaki köstebek, tarla faresi gibi zararlı kemirgenleri yiyerek beslendiklerinden tarımda verim artışı sağlamaktadır. Kuşlar, sesleri ve renkleriyle yaşamımıza güzellik kattıkları gibi bizi böcek, fare ve diğer zararlılardan da korurlar. Yine tavuk, hindi, kaz gibi kümes hayvanlarının eti ve yumurtası insanların yararlandığı besin kaynaklarındandır.
İnek, koyun, keçi gibi memeli hayvanların etinden ve sütünden; at, eşek, katır gibi memeli hayvanların ise gücünden yararlanılır.
Çok güzel çok işime yaradı