Hayatın Anlamı Ve Felsefenin İşlevi 11.Sınıf Felsefe
Bilgi ve İletişim ağlarının güçlenmesi ve yaygınlaşmasıyla kültürler arasındaki etkileşim artmakta, kültürler giderek iç içe geçmektedir. Kendi kültürünü diğer kültürlerle karşılaştırmak ve yeni ufuklara doğru açılmak için bugün felsefeye her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Hayatımızın otomasyonunun doğurduğu ”robotlaşma” tehlikesi, insanlığı birkaç kez ortadan kaldırma gücüne sahip nükleer silahların varlığı, küresel ısınma gibi çevre felaketleri hem bilimin, felsefenin yerini tutmadığını hem de teknolojinin, bilgeliğin yerini tutmadığını çarpıcı bir biçimde göstermektedir.
Her şeyden önce maddeyi işleyip biçimlendirme gücü olan bilimsel bilgi ve teknoloji, amaçlarını ve anlamlarını bizzat kendilerinde bulamaz. Felsefenin bilim ve teknoloji için anlam ve amaç üretmesi gerekir. Kendini tanımak, insanı anlamak bütün zamanlardan daha büyük önem kazanmıştır bugün. Çünkü çağımız, huzursuzluğun ve tedirginliğin doruğa çıktığı, araçların bollaşmasına karşılık amaçların buharlaştığı bir çağdır. Varoluşçu filozofların deyişiyle ”Endişe Çağı”dır yaşadığımız çağ. “Bilgi Çağı, Atom Çağı, Uzay Çağı” ama aynı zamanda insanı içten içe kemiren, rüyalarında bile yalnız bırakmayan “Kaygı Çağı”.
Felsefenin hayatın içinden konulara olan ilgisinin bir göstergesi de Yirmi birinci Dünya Felsefe Kongresi’nin gündemidir. 10-17 Ağustos 2003 tarihlerinde Uluslararası Felsefe Kuruluşları Federasyonu tarafından İstanbul’da yapılan Yirmi birinci Dünya Felsefe Kongresi’nin belki de en önemli özelliği, felsefeyi akademiyle yani sadece teorik bilgiyle sınırlamayan bir gündeme sahip olmasıydı: “Dünya Problemleri Karşısında Felsefe.” Hayatın anlamına dair sorular geçmişin ve çağımızın büyük düşünürleri tarafından sorgulanmıştır. Hayatın anlamı nedir? Varlığı tanımlamak, mümkün müdür? gibi problemler filozofların zihnini meşgul etmiştir.