Küresel güçlerin mutlak güç olma arzusunu etkileyen çeşitli hakimiyet teorileri geliştirilmiştir. Bu hakimiyet teorileri siyasi ve askeri politikaların belirlenmesinde etkili olmuştur.
Kara Hakimiyet Teorisi
İlk jeopolitik teori olarak anılan bu teori Londra Üniversitesi’nde coğrafya profesörü olan Mackinder (1861-1947) tarafından geliştirmiştir. Bu teoriye göre Doğu Avrupa’dan başlayarak Orta Asya ve Sibirya (Avrasya’nın merkezi) zengin doğal kaynakları nedeniyle Heartland (Kalp yeri) olarak adlandırılmıştır. Batı Avrupa’dan başlayarak Akdeniz Bölgesi, Ortadoğu, Hindistan, güneydoğu Asya ve Çin’i içerisine alan bölgeler kenar kuşak (hilal), Avrasya ve Afrika’yı içerisine alan sahalar ise Dünya Adası olarak adlandırmıştır. Mackinder, Heartland’da sahip olan ülkenin kenar hilale sahip olacağını, kenar hilale sahip olan ülkenin dünya adasına sahip olacağını ve böylece dünya nüfusunun %90’ına hükmedeceğini ileri sürmüştür. II. Dünya Savaşı’ndan sonra SSCB Kara Hakimiyet Teorisi’ni dış politikasının esası yaparak Doğu Avrupa’ya egemen olmuştur.
Deniz Hakimiyeti Teorisi
Amerikalı Amiral Alfred Thayer Mahan (1840-1914) tarafından ortaya atılmıştır. Bir devletin büyüklüğünü, kıyıların uzunluğu ve Iimanların özelliğiyle ölçülebileceğini belirtmiş uluslararası ilişkilerde kontrolün deniz egemenliğine bağlı olduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle “ABD eğer büyük bir devlet olmak istiyorsa yayılma politikalarını denizlere ve okyanus aşırı bölgelere taşımak zorundadır.” demiştir.
Hava Hakimiyeti Teorisi
Temellerini Amerikalı havacı Albay Havsy Scitaklian atmıştır. Bu teoriye göre, “Havaya hükmeden bir millet, dünyaya hükmeder.” Bu nedenle havacılık alanında daima üstün olunmalıdır. Hava Hakimiyet Teorisi’nin uygulanması, II. Dünya Savaşı ile başlamış ve günümüzde yaşayan bölgesel savaşlarda devam etmektedir. Bunlara Vietnam ve Körfez Savaşları örnek olarak verilebilir. ABD hava gücünü geliştirerek zamanla diğer devletlere üstünlük sağlamıştır.