<>

Edebiyatın Sanat Akımları İle İlişkisi 11.Sınıf Edebiyat

EDEBİYATIN SANAT AKIMLARI İLE İLİŞKİSİ

TDK’ye göre akım, “sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan, tarz” demektir. Buna istinaden toplumsal değişmeler ve gelişmeler, bilimsel ve teknolojik yenilikler, bireysel özelliklerdeki farklılaşmalar ışığında benzer görüşteki sanatçıların bir araya gelerek ortak prensipler doğrultusunda oluşturduğu eserler, aynı akımın ürünü kabul edilir. Bu ortak ölçütler alt alta sıralandığında söz konusu sanat akımının temel ilkelerine ulaşılır.

Avrupa’da edebî akımlar başlamadan önce, iki önemli düşünce ve sanat anlayışı vardır: Hümanizm ve Rönesans.

Hümanizm

  • İnsana değer vermek, onu sevip yüceltmek esastır.
  • Dante, bu düşüncenin temsilcisidir.
  • Türk edebiyatında Yunus Emre ve Sabahattin Eyüboğlu önemli hümanist yazarlardır.

Rönesans

  • Hem hümanizmin getirdikleri hem de 16. yy. bilim ve akılcılığı çerçevesinde gelişir.
  • Petrarca, Montaigne, Bacon, Cervantes, Shakespeare bu dönemin temsilcileridir.

Klasisizm

  • 17. yy ortalarında Fransa’da ortaya çıkar.
  • Akıl ve sağduyu önemsenir.
  • Konular, Eski Yunan ve Latin edebiyatından alınır.
  • Kahramanlar, seçkin kişilerdir; eserlerde sıradan insanlara yer verilmez.
  • Önemli olan konu değil, konunun işleniş biçimidir; yani üslup kaygısı gözetilir.
  • Dil açık, yalın ve soyludur.
  • “Sanat için sanat” görüşü hâkimdir.
  • Sanatçı, eserde kendini gizler.
  • Tiyatroda üç birlik kuralına uyulur.
  • Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Moliere, Corneille, Racine, La Fontaine, La Bruyere, Fenelon’dur. Türk edebiyatında ise Şinasi ve Ahmet Vefik Paşa’dır.

Romantizm (Coşumculuk)

  • Fransa’da 1800 – 1850 yıllarında klasisizme tepki olarak doğar.
  • Konular, tarihten ve günlük yaşamdan alınır.
  • Akıl yerine duygu ve hayallere önem verilir.
  • Sanatçılar, eserlerinde kişiliklerini gizlemez.
  • “Toplum için sanat” görüşü hâkimdir.
  • Gözleme önem verilir; ayrıntılı tasvirler, eserlerde geniş yer tutar.
  • Konular işlenirken iyi—kötü, zengin-fakir gibi karşıtlıklardan yararlanılır.
  • Üç birlik kuralı terk edilir
  • Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Voltaire, Goethe, Schiller, Jean Jacques Rousseau, Chateaubriand, Lamartine, Victor Hugo, Aleksandre Dumas ve Puşkin’dir. Türk edebiyatında ise Namık Kemal ve Ahmet Mithat Efendi’dir.

Realizm (Gerçekçilik)

  • 19. yy’ ın ikinci yarısında Fransa’da romantizme tepki olarak doğar.
  • Konular, gerçek yaşamdan alınır.
  • Kişilerin psikolojik davranışlarını etkileyen çevresel unsurlara önem verilir.
  • Betimlemeler yazarın gözüyle değil, kahramanın gözüyle yapılır.
  • His ve hayale kapılmadan toplum gerçekler olduğu gibi yansıtılır.
  • “Sanat için sanat” görüşü hâkimdir.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Flaubert, Stendhal, Balzac, Charles Dickens, Hemingway, Turgenyev, Çehov, Gorki, Gogol, Tolstoy, Dostoyevski’dir. Türk edebiyatında ise Recaizade Mahmut Ekrem, Sami Paşazade Sezai, Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Ömer Seyfettin, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Refik Halit Karay, Reşat Nuri Güntekin, Halide Edip Adıvar, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kemal Tahir’dir.

Natüralizm (Doğalcılık)

  • Determinizm (aynı koşullar altında belli sebeplerin belli sonuçlara yol açacağı ilkesi) anlayışını romana getiren bu akım, 19. asrın ikinci yarısında Fransa’da ortaya çıkar.
  • Toplum, büyük bir laboratuvar; insan, deney konusu; sanatçı, bilgin kabul edilir.
  • İnsan kişiliğini anlatabilmek için soya çekim yasalarından ve toplum biliminden yararlanılır.
  • Romanlarda kahramanların portreleri ince ayrıntılarına kadar verilir.
  • Yazar, eserde kişiliğini gizler.
  • Gözlem ve tasvir önemlidir.
  • Eserlerde hayat, bütün yönleriyle anlatılırken en çok da pis, kötü, kokuşmuş kişilere odaklanılır.
  • Dil, her seviyedeki insanın anlayabileceği bir düzeyde tutulurken argo, kaba sözler ve küfürler bilinçli olarak metne dâhil edilir.
  • “Toplum için sanat” görüşü hâkimdir.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Emile Zola, Guy De Maupassant, Alphonse Daudet, John Steinbeck, Goncourt Kardeşler’dir.

Türk edebiyatında ise Hüseyin Rahmi Gürpınar, Nabizade Nazım, Beşir Fuat’tır.

Parnasizm

  • Doğal güzelliğe ve dış görünüşe büyük önem verilir.
  • “Sanat için sanat” görüşü hâkimdir.
  • Nesnelerin dış görünüşü aktarılır.
  • Kelimeler özenle seçilir, onların sıralanışı ve uyumları da önemlidir.
  • Kafiye ve redif önemsenir.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Theophille Gautier, Theodore Banville, Francois Coppe’dir. Türk edebiyatında ise Tevfik Fikret, Cenap Şahabettin ve Yahya Kemal’dir.

Sembolizm (Simgecilik)

  • 19. yy’ın son çeyreğinde ortaya çıkar.
  • Şiirde anlam açıklığından kaçınılır; bu nedenle sezdirmenin gücünden yararlanılır.
  • Şiir, anlaşılmak için değil; hissedilmek içindir.
  • Şiirde görüntüler; alaca karanlık, üzüntü, ay ışığı, gün doğumu, gün batımı gibi belli belirsiz manzaralar eşliğinde yansıtılır.
  • Şiirde musiki önemsenir.
  • “Sanat için sanat” görüşü hâkimdir.
  • Dil herkesin anlayacağı seviyede değildir, aksine oldukça ağırdır.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Baudelaire, Mallarme, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Paul Valery, Edgar Allan Poe’dur. Türk edebiyatında ise Ahmet Haşim başta olmak üzere Ahmet Hamdi Tanpınar, Cahit Sıtkı Tarancı, Ahmet Muhip Dıranas’tır.

Sürrealizm (Gerçeküstücülük)

Bu akım; realizm, natüralizm ve parnasizm akımlarına tepki olarak doğar. Freud’un “psikanaliz kuramı”nın edebiyata uyarlanmış biçimidir. Akımın bilgi ve esin kaynağı olan Freud’a göre, insanoğlunun dış dünyadan edindiği alışkanlıklar, istekler bilinçaltında toplanır. Bu istekler düş, rüya, yarı rüya durumunda çözülerek ortaya çıkar.

Akımın kurucusu olan Andre Breton bu akımı şöyle tanımlar: “Gerçeküstücülük, ister söz ister yazı ile ya da başka bir yolla, düşüncenin gerçek işleyişini ortaya çıkarmak için başvurulan yol, içinden geldiği gibi yazma yöntemidir.

Bu, aklın denetimi olmaksızın (rüyada olduğu gibi) her türlü estetik ve ahlak kaygısı dışında düşüncenin yazılışıdır.” Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Andre Breton, Louis Aragon, Paul Eluard’dır. Türk edebiyatında ise Orhan Veli ve arkadaşlarıyla İkinci Yeniciler (Cemal Süreyya, ilhan Berk, Edip Cansever, Cemal Süreya, Ece Ayhan) sayılabilir.

Empresyonizm (İzlenimcilik)

19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan bu akım Fransa’da gelişir; daha çok edebiyatta, resimde, müzikte etkisini gösterir. Empresyonistler, varlığın gerçek ve nesnel yanını değil; sanatçıda uyandırdığı izlenimleri anlatma amacını güder. Bu izlenim, sanatçıdan sanatçıya değiştiği için ortaya konan sanat yapıtı, onu ortaya koyanın kişiliğini yansıtır. Yapıtlarında kendi iç dünyalarını dile getirdikleri için çevreyi saran evrene ve dış dünyaya karşı ilgisizdirler.

Bu akımın Dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Rainer Maria Rilke, Paul Verlaine, Arthur Rimbaud’dur. Türk edebiyatındaysa Ahmet Haşim ve kısmen de olsa Cenap Şahabettin bu akımın temsilcileri arasında sayılabilir.

Ekspresyonizm (Dışa Vurumculuk)

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra empresyonizme tepki olarak doğar, ilk örnekleri Alman sinemasında verilir. Bu akımda insanın iç dünyası ve bütün duyguları, en gizli ve çıplak yönleriyle kısacası olduğu gibi anlatılır. Gerçekler her insana göre değişik olduğu için önemli olan, sanatçının kişiliğini ve gerçekleri kendine göre dile getirmesidir. Yapıtlarda, fantastik ve korkunç olaylar anlatılır.

Bu akımın Dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Franz Kafka, Thomas Stearns Eliot, James Joyce’dur.

Kübizm

20. yüzyılın başında empresyonizme tepki olarak ortaya çıkar ve daha çok resimde kendini gösterir. Yazın alanındaki kıstasları ressam Picasso’nun etkisiyle geliştirilir. Buna göre şairler, dış dünyayı izleyip olup bitenleri iyi saptamak zorundadır. Onlara göre dünyadaki küçük olayları ve anlamları yakalamak gerekir. “Söylenmemiş ve görülmemiş olanı” gün ışığına çıkarmak, aklın değil; düş gücünün yapacağı iştir.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Apollinaire, Max Jacob, Jean Cocteau, Blaise Cendrars’tır.

Fütürizm (Gelecekçilik)

20. yüzyılda ortaya çıkmış, makineyi ve hızı edebiyata taşıyan edebiyat akımıdır. I. Dünya Savaşı başlamadan ortaya çıkan bu akım, “geçmişten kopuşu, yenilik ve değişikliğe yönelişi” ilke edinir.

Geleceği makineleştiren sanattır.
20. yy. başında Marinetti tarafından kurulur.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Marinetti ve Mayakovski’dir. Türk edebiyatında ise Nazım Hikmet’tir.

Egzistansiyalizm ( Varoluşçuluk)

Egzistansiyalizmin temel prensibi, Nietzsche’nin, “Her insan, tarihte eşi bir daha tekrarlanmayacak biricik harikadır.” sözünde, özlü ifadesini bulur.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Jean Paul Sartre, Albert Camus, Andre Gide, Samuel Beckett’tir.

Dadaizm

Düzensiz sözcük ve imgelerin kullanıldığı bu akım, 1. Dünya Savaşı’nın getirdiği yıkıcı ortamda düş kırıklığına uğrayan sanatçıların başkaldırısı olarak doğar.

Bu akımın dünya edebiyatındaki en önemli temsilcileri; Tristan Tzara, Breton, Aragon’dur.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 1 YORUM
  1. Anonim dedi ki:

    tam olarak konuyu kavrayamadım

Edebiyatın Sanat Akımları İle İlişkisi 11.Sınıf Edebiyat Konu Anlatımı Ders Notları